DAVUTOĞLU, NEDEN “POMAK BAHARI” ÖZDEŞLİĞİNİN ÖNÜNÜ KESTİ

Yazıdaki pek çok ( Pomaklar Bulgar kökenliler ve Pomak Baharının bittiği tespitleri v.b. gibi) tespitlere katılmamakla birlikte yazının okunması gerektiğine inanarak tarafsız olarak yayınlıyoruz. (Editör)

Kendi etnik aidetlerini tayin etmek için, Balkanlar’daki “Pomak Baharı” tam beş yıl sürdü ve her şeyden öncen bu süreçte Türkiye’de yaşayan Bulgar kökenli müslümanların uluslarüstün topluluk beklentisinin gerçeğe dönüşmesi önemliydi.

Bu arzu, tıpkı Kürt problemi gibi, Türkiye’deki Pomak sorununu da Dünya sahnesinde keşfedilmesini hedefliyordu, fakat bu Pomak hareketlenmesi 28 Ağustos 2014 yılında son buldu.

Bu tarihte Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu oldu, kendisi tecrübeli bir diplomat ve çağdaş Türk dış politika doktrininin yaratıcısıdır.

Davutoğlu, hiç vakit kaybetmeden, kendisinin lanse ettiği neoosmanizm fikriyle kompromis yapılmayacağını göstermiş oldu.

Toplum önünde ve yazdığı eserlerde belirtmemesine rağmen, Davutoğlu bu Osmanlı tezini büyük Türk devlet adamı Mithat Paşa’dan benimsemiştir.

Bu tezde büyük rol Türklere ayrılmıştır.

Başka etnistelerin yeri, bir tek eğer Türk devletine karşı sadakatını deklare ederlerse belli.

Aynı toplumda kabul görmeleri için, kendilerini Türk olarak afişe etmeleri tavsiye edilen bir unsur.

Halbuki, Erdoğan, her demecinde, Kürtlerden, Pomaklardan ve Çerkezlerden bahsetmekte.

Aynı zamanda bu azınlıklar, kendilerini özdeşlediği zaman, önlerine her zaman anayasal çerçeveler dayatılmakta.

Emniyet ve istihbarat yetkilileri hiç tereddütsüz tasvip edilmeyen liderlere karşı baskı uygulamakta.

Güney komşumuzda cereyan eden bu olaylar, direkt bizim ülkemizde gelişen hareketlenmelere de yansımakta.

İlk baştaki Erdoğan’nın Pomakların kendi etnik aidetini belirlemesi ve uluslararası üstün topluluğa dönüşme siyasi iradesi, bu devletin sınırlarını da aşmaktaydı, hele Pomaklığın kalbi konumundaki Bulgaristan’a da ulaşıyordu.

Görüldü ki, birçok ülke araştırmacısı, gizli servisler ve siyaseteçilerin burnu dibinde, çok hızlı bir tempolarla Bulgar Mohamedanları ayrı bir etnik kimlik identliğine kavuşuyordu.

Bu konu üzerine tam da bilim adamları söz sahibi oluyorlardı ki, siyasi sahneye Efrem Mollov çıktı.

Bu şahıs Smolyan bölgesinde Avrupa Pomak Enstitüsünü yarattı ve ayrıca bir de siyasi parti kurma teşebbüsünde bulundu.

Mollov, sıkça bir şekilde kamuoyu önüne çıkmaya başladı, aynı zamanda dengeli adımlar atmaya gayret gösteriyordu.

Arkasında önemli dış güçlerin durduğu imajını veren bu cesaretli şahıs, yazdığı “Büyük Bulgarya’nın geleceği var mı ve neden Pomakların tarihi gizlendi” kitabında Mollov’un lanse ettiği bariz tez; Pomaklar eski Protobulgar kökenlidir ve kendilerine verilen görev sayesinde Bulgaristan’ı bu krizden kurtaracak olmalarıdır.

Mollov’u bir Pomak milliyetçisi olarak tanımlarken, aynısı ona uzun yıllar eşlik eden dava arkadaşı Smolyanlı Mediha Zaimova için geçerli sayılmaz.

O, ” Rodoplar’da Dostluk ve Kültürel Değişim Derneğinin” yöneticisi.

Bu dernek Türkiye – Bulgaristan meclis dostluk grubu başkanı Mustafa Öztürk ve HÖH partisinin bir aktarıcısı sayılabilir.

Mollov’a bakış Zaimova katı bir Pomak etnosu hayranı değil, kendisi ana dilleri Bulgarca olmaya devam eden Bulgar Mohamedanları için Türkçe öğrenme kursları tertipliyor, aynı zamanda resmi Türk istoriograflarının tezlerine göre Pomak Türklerinin varlığına bel bağlıyor.

Bu bağlamda onun ilham aldığı kişi Rodoplar’daki Türk etkisi ve girişimi hayranı Salih Bozov’dur.

Yakın geçmişte Ankara, Bulgaristan’a karşı iki yönlü politik adım atıyordu; bir yandan bizdeki Pomakların, kendi etnosunu belirlemesi ve Bulgar toplumundan koparılması hedefleniyordu, diğer taraftan ise onlarda Türk bilincinin oluşması ve ülkemizdeki Türk etnosunla bağlanmaları amaçlanıyordu.

Her iki olayda da güdülen hedef aynısı; Bulgar Mohamedanlarını Bulgar ulusundan koparmak ve ülkemizde Türkiye etkisini genişleterek, buradaki Türkleri, Pomakları ve Çingeneleri güçlü bir yerel Müslüman topluluğunda birleştirmek.

Diğer güney komşumuz Yunanistan’da olduğu gibi, Türklüğün etkisi iki şekilde gerçekleşmekte; camiler vasıtasıyla ve siyaset yoluyla.

Açlık ve sefalet, Bulgar Mohamedanlarını dini mabetlerde umut aramaya yönlendirdi, siyasetteki boşluk ise, onları günün güçlülerinin kucağına itti, yani HÖH partisine.

HÖH partisinin Başkan Yardımcısı Ruşen Rıza yönetimindeki bir delegasyonun Bursa ziyaretinde, kendileri doçent Hüseyin Memişoğlu’nun “Pomakların geçmiş tarihinden sayfalar” kitabının yeni hazırlanan baskısıyla tanıştırıldı.

HÖH, kendisinin Pomak Türkleri tezini beğendi, çünkü bu kitapta anlatılanlara göre, Bulgarlar onlara karşı acımasız bir kıyım ve yok etme politikası gerçekleştirmişler.

Bu kitabın etkisi sayesinde, Bulgaristan’daki Avrupa Pomak Enstitüsü bir sürü yarı illegal eserler yayımladı.

Bu şekilde Bulgar Hristiyanları ve Bulgar Mohamedanlarının arasının açılması hedefleniyordu.

Hatta Georgi Zelenogora’nın “Türkiye’deki Pomaklar” kitabında, Bulgaristan’da Pomaklara karşı bir genojisidin varlığından söz edilmekte.

Bulgaristan’daki Pomak hareketlenmelerinin benzerleri, Erdoğan’ın desteği ile Türkiye Cumhuriyetinde de yaşanmaktaydı, çünkü iktidardaki siyasi partinin Cumhurbaşkanlığını kazanabilmesi için Pomakların oylarına ihtiyacı vardı.

2013 yılının sonunda İstanbul’da sözde “Pomak kahvaltısı” düzenlendi.

Alınan bir karara göre, bu megapoliste 2014 yılının Ocak ayında Pomak Dernekleri Federasyonu ( Podef ) kurulacaktı.

Davet edilenlerin arasında Efrem Mollov ve Bursa, İstanbul, İnegöl, Eskişehir ve İzmir’den Pomak dernekleri yer almaktaydı.

Ayrıca hedeflerin arasında “Pomakların sesi” adında bir gazete çıkarmakta vardı.

Bulgaristan’da bir Pomak partisinin kurulması da destek gördü.

Podef’ ‘in lideri olarak Bayram Erat seçildi.

Pomak Baharının en önemli noktası, 1 ve 2 Mart ayında İzmir’de gerçekleşen kongredir.

Bu kongreye Avrupa Pomak Enstitüsü ayrı bir delegasyon ile katıldı.

Buradan çıkan ana hedef kararına göre, Pomaklar uluslarüstü bir topluluğa dönüştürülecek, kendi televizyonları olacak,

Pomakaoloji bilimsel dalı ve sivil toplum örgütleri kurulacaktı.

Daha sonra Biga’da bir kongre tertipleniyor ve bu kongre Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleme kararı alıyor.

Pomak aktivistlere göre bu destek altı milyon seçmen oyuyla ölçülmekte.

Seçimlerden sonra, 20 Eylül 2014 yılında, Podef Bursa’da yeni bir kongre tertipliyor.

Bu kentin seçilmesi bir tesadüf eseri değil, çünkü burası en büyük göçmen örgütü olan Bal-Göç’ün ana merkezi.

Bu şekilde iki örgütün arasında yakın bağ kurulması hedefleniyor, ayrıca Pomakların ve Rumeli Türklerinin absorbe (emmeleri,bütünleşmeleri) olmaları amaçlanıyor.

Mollov ve Erat’ın bu tür dümen kıvırmaya karşı direnişi aşikar ve ortada.

Molov bu kongreye karşı ayrı bir komünike ile çıkıyor.

Erat da ,kendisini destekliyor.

Podef’ deki dağılma ve sarsılma süreci yeni bir skandal ile karşılaşıyor.

Aralık 2014 yılının sonunda, Bal-Göç Başkanı Doçent Yüksel Özkan, Podef’ in radikal bir örgüt olduğuna dair demeç veriyor ve kendilerinin bunlarla bir bağlantısının olmadığını açıklıyor.

Yalnız bir ay sonra Özkan tersine viraj yaparak, Podef yönetimini Bursa’da kabul ediyor.

Aynı zamanda Podef’ in HÖH ( Bal-Göç’ ün başka bir partneri ) ile sıcak ilişkileri bulunmakta.

Örgüt yöneticileri geçen yılın sonunda, HÖH’ün daveti üzerine iki kere Kırcaali ve Smolyan bölgelerini gezdi.

Bunlar, Doğu ve Orta Rodoplar’da yaşayan Bulgar Mohamedanların üzerinde nüfuz kurmayı gizlemiyorlar.

Sonuçta, bu şekilde Davutoğlu’nun hedefi daha açık bir şekilde ortaya çıkmakta; – Türkiye’de ve dışarıda, Bulgar Mohamedanlarının kendilerini Türk olarak beyan etmeleri.

“Pomakların sesi” durdurulmuştur.

Pomakça kitap ve sözlük vaatleri artık geçmişte kaldı.

Şimdilerde Podef’ te, su yüzüne çıkanlar, kendilerini Pomak Türkü olarak kabul edenlerdir.

Böylece Pomak Baharı doğmadan bastırılmış oldu.

Türkiye’de ve Balkanlar’da total bir şekilde asimilasyon başladı…

*
Yazar . Maya Stoyanova.

( Faktor gaztesi Bg. 23 mart 2015 )

*
Çeviren . Mümin Topçu.

***
Защо Давутоглу посече „помашката пролет“ за самоопределение

*
Повелята от Анкара е само една – българите мохамедани и техните потомци да се самопределят като турци

*
Мая Стоянова.

Точно пет години трая помашката пролет за самоопределение на Балканите и преди всичко желанието на част от мюсюлманите с български корени, живеещи в Турция, да се утвърдят като транснационална общност. Желание, което трябваше да постави помашкия проблем на световната сцена по подобие на кюрдския. Краят на помашките тежнения бе сложен на 28 август 2014 г.когато премиер на Република Турция стана опитния дипломат и автор на съвременната турска външнополитическа доктрина Ахмет Давутоглу. Без забавяне Давутоглу показа, че компромис с лансирания от него неоосманизъм няма и не може да има. Без да е изрекъл публично или да го е написал в трудовете си Давутоглу възприема идеята за османската нация от големия турски държавник Мидхат паша. В тази нация обаче водеща е ролята на турците. Другите имат място само, ако се надпреварват да декларират верността си към турската държава. Препоръчително е да се афишират като турци, ако искат място в обществото. Независимо от това, че президентът Ердоган във всяка своя реч, говори за кюрди, помаци, черкези. Когато обаче дойде ред те да се самоопределят отдолу, се ограничават в рамките на турската нация и конституция. Полиция и секретни служби не се колебаят да притиснат

неудобните лидери

Ставащото в южната ни съседка има пряко отражение на случващото се в нашата страна. Първоначалната политика на Ердоган на самоидентификация на помаците и превръщането им в транснационална общност се провеждаше и извън Турция, основно в България, където е сърцето на помаклъка. Оказа се, че под носа на родни изследователи, секретни служби и политици в бързи темпове върви самоидентификацията на българите мохамедани като отделен етнос. Когато учените се опитаха да реагират на политическата сцена публично излезе Ефрем Моллов. Моллов създаде в Смолян Европейски институт „Помак” и се опита да учреди политическа партия. Публичните изяви на Моллов бяха чести и добре премерени.Той имаше куража на човек, зад който стоят влиятелни външни фактори. В книгата си „Има ли бъдеще Велика Булгария или защо бе скрита историята на помаците” Моллов лансира една простичка теза:

помаците са прабългари по произход,

на тях се пада орисията да управляват и извадят от кризата съвременна България.

И докато можем да определим Моллов като помашки националист, то същото не може да се каже за неговата дългогодишна съратничка Медиха Заимова от Смолян. Тя е председател на „Сдружението за приятелство и културен обмен в Родопите”.Сдружението е трансмисията между председателя на групата за българо-турско приятелство в Меджлиса Мустафа Йозтурк и ДПС. Заимова за разлика от Моллов не е категоричен привърженик на тезата за помашки етнос. Тя организира курсове по турски за българите мохамедани, чийто майчин език продължава да е българският и се придържа към официалната теза в турската историография за турската идентичност на българите мохамедани т.е. за помаците турци. В това отношение неин духовен наставник е радетелят за турско влияние в Родопите Салих Бозов.

В един период от време Анкара водеше в България политика в две направления-от една страна към помашко самоопределение и откъсване от българската нация и от друго към протурска самоидентификация и обвързване с турския етнос в страната. И в двата случая целта бе една – откъсване на българите мохамедани от българската нация и разширяване на турското влияние в нашата страна като се укрепваше интеграцията на местната мюсюлманска общност от турци, помаци и роми.

По подобие на южната ни съседка Гърция, протурското влияние се осъществява по два начина: чрез джамиите и чрез политическа формация. Гладът накара българите-мохамедани да търсят упование в храмовете, а политическата безпътица – в силните на деня от Движението за права и свободи.

При една от визитите си в Бурса ,делегация ръководена от зам.-председателят на ДПС Рушен Риза бе запозната с новото издание на поредната книга на изселника доц. Хюсеин Мемишоглу ”Страници от историческото минало на помаците”.

ДПС прегърна идеята му за помаците турци

и за това, че те са били подложени на безжалостни кланета от българи.

Тази книга отпуши поредица от полулегални съчинения, издадени в България от Европейски институт” Помак”. Те търсеха възможност да вбият клин между българите християни и българите мохамедани. В една от тях „Помаците в Турция” на Георги Зеленгора дори се обосновава тезата, че над помаците в България е извършен геноцид.

Пропомашките тежнения в България, бяха съпътствани от насърчаваните от Ердоган подобни настроения и в Република Турция. Помашките гласове бяха нужни на управляващата Партия на справедливостта и развитието да изведе до президентския пост своя лидер.

В Истанбул в края на 2013 г. се провежда т.нар. Помашка закуска. На нея се взема решение за създаването в мегаполиса през януари 2014 г. на помашка федерация под наслов PODEF. Поканен е Ефрем Моллов, помашки дружества от Бурса , Истанбул, Инегьол, Бига, Ескишахир и Измир. Взема се решение за създаване на вестника „Гласът на помаците”.Подкрепя се идеята за учредяване на помашка партия в България. За лидер на PODEF е избран Байрам Ерат.

Пикът на помашката пролет е конгресът в Измир, провел се от 1 до 2 март. Европейски институт „Помак” е представен от цяла делегация. Поставя се основната цел – помаците да се превърнат в транснационална общност със своя телевизия, наука „помакология” и неправителствени организации.

Следва помашкият конгрес в Бига, който подкрепя Ердоган за президент на Република Турция. Според помашки активисти тази подкрепа се изчислява на 6 млн. гласа.

Веднага след изборите, на 20 септември 2014 г. следва нов конгрес на PODEF в Бурса. Мястото не е избрано случайно. Тук е централата на най-голямата турска изселническа организация Балгьоч. Целта е тясна връзка и абсорбиране на помаците от румелийските турци. Съпротивата на Молллов и Ерат на подобен завой е отчетлива. Моллов излиза с комюнике срещу конгреса. Ерат го подкрепя.

Брожението в РODEF бе съпътствано от скандал. В началото на декември 2014 г. лидерът на Балгьоч доц. Юксел Йозкан се изказа, че PODEF e радикална организация и той не поддържа връзка с нея. Само месец по-късно той бе принуден да направи обратен завой. Дори прие ръководството на PODEF от Бурса.

PODEF поддържа и топли връзки с ДПС, друг партньор на Балгьоч. Ръководители на организацията на два пъти в края на миналата година посещаваха Кърджалийско и Смолянско по покана на местни лидери на Движението. Те не крият желанието за общо

влияние над българите мохамедани в Източните и Средните Родопи

Все по отчетлива става позицията на Давитоглу – българите мохамедани и техните потомци да се самопределят като турци. Както в Турция така и извън нея. Вестникът „Гласът на помаците” е спрян. Обещанията за учебници и речници на помашки са вече в миналото. Сега в PODEF изплуват тези, които се самопоределят като помаци турци. Помашката пролет бе задушена в зародиш. Започва тоталната асимилация, както в Турция, така и на Балканите.

*
Faktor – Bg.

23 Mart 2015

About Post Author

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail