Utanç ve ispat arasında Pomak Asimilasyonu!!!

“… “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden” diyor Einstein….”

Tehlikeyi göze alalı çok etti. Kötülüğün her gün kamu isyerlerinde bu kadar fasistse görünmesi bundan ötürüdür. Bundan kırk yıl önce yokluk görünümlü bir sahte varlık maskesiyle beliren bünye, önce görüntü kazandı bugün gelinen noktada ise kendi gerçekliğini kuran bir özne. Özde bir kimlik, kalıcı bir varlık ve özgür yaşamda ısrar eden kolektif özne gerçekliği…
1974’te Yunan Cumhuriyetin son kaçkını ve faşist yeşil sermayesinin mide bulandırıcı yapılanmasının temsiliyeti,
SiRiZA’nin bugün Guney Pomakistan’da giriştiği asimilasyon siyasetiyle, imamlari tayin ettikten sonra, yeni uygulamasi Pomak Halki ve Turkleri anadilden uzaklastirmasina geldi. Birlesik solun marifetlerine bakarsak, her şeyden önce “Özgür Pomak” nefreti ile ilgili. Kendi yaşam arayışını dillendiren Pomak ve Turkluk nefretidir bu olanlar…
Anlamakta çok zorlandığım şeyler var. Aslında çok basit şeyler ama zor işte!!!
İlk once utanç neden hep bizim payımıza düşüyor?
Neden hep ezilen, sürgün edilenler, gittiklerimiz yerlerde ismimizi dahi kabul edilmeyen, bir mezar dahi bulamayan, bedenini teşhis bile edemeyen, kimsesizler mezarliklara gömülen, yasını bile tutamayan bizler, tüm bu insanlık dışılığın ortasında utancın, utanmanın da yükünü sırtlıyoruz? Bu utanç kimin? Suç kimin? Kefaret kimin? Utancımızı paylaşacak kimse yok mu? Oteki taraftan insane haklarindan, demokrasilerden,…. bahsediyorlar ve bir islam ulkesinde burda olup bitenler, haclilar o zaman tas ustunde tas birakmiyorlar.
İkincisi, ne anlatıyor tüm bu fotolar ve nonoslar? Boyunlara asılı fotolar!
Acı bedeni kaplayınca dil felç geçirir. Oysa acını dile getiresin diye verilmiştir o dil. Dil susunca, söyleyecek tek bir kelime kalmayınca, diğer duyular imdada koşar. Amaç bir şeyler söylemektir. Tüm amaç o sessizliği bozmaktır. Mezarlar, yaşayanlar, bizler, susanlar ve düşman arasında tek konuşan bakışlar, annelerin elinde taşıdığı bir çerçeveye sığmış bakışlar var. Dinlediniz mi hiç onları? Son bakışta dile gelen yaşam fısıltılarıdır onlar…
Ahmet Hoca’nın kardesini dinlediniz mi? Göz kapaklarına inmiş bir halk gerçekliği, yüz kaslarına sığınmış bir bodrum katının alevi ile bakıyordu önündeki kameraya. “Kardeşim Ahmet kokardı. Kokusunu almışlar” dedi. Soykırım ancak bu kadar iyi ifade edilebilirdi.
Vatandaslarini zorla sumuren devlet ancak böyle ifade edilebilir. Kadınların, gençlerin, çocukların kokusu alınmak isteniyor. Kokularıyla bize veda edenlerin bıraktıkları son şeydir o fotolar…
Üçüncüsü ve en önemlisi, sorumlusu, çıkmazı, anlamsızı ise şu;
“Evrensel şefkatsizlik içinde insanca hücreler kurmaya çalışırken”, suçlunun günahları için kurban edilirken, tanık olmanın tüm zorluğunu en zor şekilde yaşarken ve kültürel-fiziki soykırım cenderesinden her dakika geçiyorken, kendi ölümünü de ispatlama zorunluluğu yaşamak, yada canli oldugunu ispatlamak …
Evet, Pomaklik söz konusu ise anahtar kelime budur. Ortak bir onay ile hemfikir olunan üzücü bir hakikat bu. Bu yaşamda, bu ülkede ve tüm zamanın duraklarında hep yaşadığımızı ve öldüğümüzü ispatlamak zorundayız.
Pomakların son şekli katliamı ile bir kez daha gün yüzüne çıkan budur. Çocuklarımıza iz brakmamak icin yakıldığımızı, ve kilisenin de onayı ile “ölüleri yakmak” kanunu bizler için gectigini, kül olmuş bedenimizle de kanıtlayamıyoruz bu topraklarda.
Bu en şiddetli politik-ahlaki çürümedir… Devletin güç devşirdiği, toplumun hiçleştiği konu bu… Felç geçirmiş, kelimelerini içine gömmüş benliğimizden , dilimizden ifade edilmeyi talep ediyor! Bizimkisi yüzyıllık lallık, yalnızlık değil. Anlatamıyoruz bunu…
Kuzey Pomakistan’da zamanla katledilen Pomak Halkımız ve soykırımı yapan ülkeler hala tanımıyor, Guney Pomakistan’da bugün en modern şekliyle asimilasyonumuz uygulanıyor, kovulup – koşturulduğumuzu, bir ekmek uğruna Avrupa’ya çıkan vatandaslarımız sonunda çocuklarımız Anavatana dönmedigini, hatta değişik kültür farkıyla buyüdüğü icin, ana-babaya itaat kalmadığını, insan olan tüm yerlerimizi bu sistem yok etti. Leviathan’ın pislik dolu bağırsağından öte bir anlam ifade etmeyen bu faşist-şövenist katliamcı zihniyet Pomakistan’da dün olduğu gibi bugün de kaybediyor, kaybedecektir.
Bedenleri ile yaşama köprü olan tüm Pomakistan Şehitlerimizi saygıyla anıyorum ve Allah Rahmet Eylesin

Atina, 06-04-2016
Mehmet İmam

About Post Author

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail