Bosna’da 1 milyon nefret çocuğu… Diğer tüm savaşlarda olduğu gibi savaşın faturasını ödemek zorunda bırakılan küçük masum ruhlar… Şimdi size hamile bir kadına tecavüz edebilmek için karnını tekmeleyen bir Sırp askerinden bahsetsem… Ya da gözleri önünde kızlarına, karısına tecavüz edildiğini izledikten sona öldürülen babalardan… İşte Sırpların Bosnalılara yaptığı şey tam da bu… İşin tuhafı lafta İnsan Hakları savunucularının bahsi geçen ”insan” Müslüman olduğunda bırakın tepki göstermeyi daha Sırplara destek olduğuna şahit olup sadece izleyen insanlıktan…!
80 kuşağının an be an şahit olduğu bu katliam güya medeniyetler kıtası Avrupa’nın göbeğinde yaşandı… Nedense 11 Temmuz’da sadece öldürülen bebekleri anmakla yetiniyoruz. Hal bu ki anlatılacak yüzlerce hikaye, oturup ağlayacağımız daha büyük sebebimiz var. Şimdi daha iyi görüyorum sessizliklerinin sebebini, meğer pastadan herkese bir parça düşmüş… Mesela Sırplara destek olan Hollandalılara da en az Sırplar kadar lanet ediyorum.
Yazmak istedim çünkü bazılarınız gibi ben de acı gerçekleri sonradan öğrendim. MES Akademi‘de Senaryo Eğitmeni Uğur Uzunok‘un derste bahsettikleri, izlediğim Bosna savaşını anlatan filmler, GEA‘nın gönüllü kahramanlarının anıları, göndermeler yapan akıl baki dostlarım ve evrensel düşünebilen herkes gibi bir şekilde artık bende bunu öldüğüm güne kadar unutmayacağım.
O güzelim Bosna’daki maden kaynaklarının Boşnaklara soykırım getireceğini bilseydi eminim Aliya İzzetbegoviç hepsini toplatır o açgözlü sırtlanların önüne hiç düşünmeden atardı.
Bosna’da kim Boşnak, kim Hırvat, kim Sırp ayırt edebilmek çok zor. Çünkü zaten hepsi Slav ırkı… ama ne yazık ki birbirlerini öldürmek için güya nefretlerinin kaynağı farklı olan dinleri… Bana göre gerçek olan detay şu; İslam’ı terörizm ile bir göstermeye çalışmalarına aykırı olarak, Katolik, Ortodoks ve Müslümanların birbirlerinin inançlarına saygı duyarak bir arada yaşayabileceklerinin örneği olan Bosna Hersek’in misyonlarına zarar vermesidir.
Öğrendikten sonra hala içimde sindiremediğim, nasıl bir empati kurarsam kurayım bir sebebe dayandıramadığım, kendi dünyamda kim ne derse desin en vahşi en sapık ırk olarak mimlediğim Sırplara artık acıyorum. İnsanlıktan bu kadar uzak yaşamak için sanırım kutsal kitapta yazan kadar büyük bir lanete uğramak gerek…
Belki bizden bile daha güzel daha asil bir yaşam standartları olan Boşnak kadınlarının yaşadıkları tam anlamıyla vahşet… Kim bilebilirdi bir elinde kahve diğer elinde rujları, bu bakımlı neşeli kadınların bir gün tecavüz kamplarına düşeceğini, genelevlerde çeşitli işkencelere maruz kalacaklarını, pis kanlarını bulaştırdıkları Sırp askerlerinin çocuklarını doğurmak zorunda kalacaklarını… kim?
Tam savaşın acıları yeni yeni kapanmaya, yeniden başlamaya cesaret edecekleri bir zamanda zaten çeşitli sendromlar yaşarken bir de üzerine bildiğiniz üzere yakın zamanda yaşanan Bosna sel felaketi… Bir seminerde tanışmıştım GEA ile… Uzun uzadıya anlattılar selin aslında savaşın götürdükleri yetmezmiş gibi daha neler neler alıp gittiğini…
Verimli toprakları mahvolmuş, dillere destan tertemiz suları ölü hayvan leşleri kalıntılarıyla kirlenmiş… Gençlerini toprağa vermiş halkı evlerinde mahsur ve susuz kalmış… Anlattıkları her şey ile bir kez daha utandım… Şu sözleri hiç unutmuyorum;
” Birçok ülkeye destek için gittik ama Boşnaklar’dan daha gururlu bir halkla tanışmadık… Kimi yardım istemiyoruz dedi, kimi komşum hasta ona gidin dedi, bir başkası sadece su gibi un gibi en temel ihtiyaçlarını utana sıkıla istedi, o da ısrarımız üzerine…” Onurlu insanlara yardım etmek ayrı bir duyguydu diye bitirdi. Gözlerim doldu…
Bahsettiğim zaman da sen Boşnak mısın? Bu kadar üzülüp duruyorsun git Yörüklere üzül diyorlar… Nerede kaybettiğimizi bir kez daha anlıyorum… Biz de “iyi insan – kötü insan yok” biz de ırklar, mezhepler, cinsiyetler, dinler, diller var… Yani şeytanın oyununa gelmek var. Birbirimize düşmek, kendi hırslarımızın kurbanı olup dünyada kendi cehennemimizi ölmeden yaşamak var…
1995 yılında aslında 50.000 kadın öldü sadece bir kısmı henüz gömülmedi… Tecavüze uğrayan kadınların bir kısmı öldürülmüş. Birçoğu intihar etmiş. Bir kısmı da halen psikolojik destek almaya devam ediyor…
Savaşın bilançosu bu kadar da değil asıl canımı acıtan şu: Savaşın çocukları
Sırpların savaş politikalarından biri olan tecavüz kamplarında hamile bırakılan doğurmak zorunda kaldıkları çocuklar… Annelerinin yaşadığı travmalar sonucu çoğu daha bebekken öldürülen babası belli olmayan bu çocuklardan geriye kalanlar kaderine terk edilmiş yazık ki… Kaderlerine terk edilenlerin ne yazık ki Saraybosna’nın arka sokaklarında “seks ticareti” kölesi olmuş… (Bu bilgi için kaynak; http://pomaknews.com/bosna-drami-suruyor-soykirimdan-sonra-cocuk-pornosu/
Bu yıl birçok duyarlı gazetecinin yaptığı röportajlardan da yola çıkarak ve bazı dergilerin yaptığı araştırmalar sonucu elde ettiği verilere göre neredeyse tüm dünyaya satılan çocuk pornosu kayıtlarının çıkış yeri haline gelen Bosna’nın arka sokaklarındaki yaşananlar kanınızı donduracak kadar büyük bir acı… Tecavüze uğramış bir kadının çocuğu olarak dünyaya gelmek suçunun faturasını her gün tecavüze uğratarak yaşamak zorunda kalarak ödemek…
Selda yaldiz.
About Post Author






Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.