Filibe Tımraştan Konya Tımraşa-2-

Tımrış’tan bugüne kalan sadece acı hatıralardır. Bir zamanlar buralarda hayat varmış. Tımrışlıların acılarla dolu geçmişi en büyük ve korkunç suçlama olarak anılmaya devam etmektedir.

Tımrıştan sonra bu trajedi bütün Viça ırmağının etrafındaki köylere yayılmıştır.

Tımrışlı talihsizlerin birçoğu daha sonra özleme dayanamayarak baba ocağına geri dönüyorlar. Taş-taş üzerine koyarak yeni evler yaparak tekrara buralarda hayatı yeşertiyorlar. İfadeler biraz bozukta olsa Çularski meramını açık açık anlatmıştır.

Tımraş ve yöresi Pomakların geçmişini Bulgaristan’da yaşayan Cemal Recebov Çularski’nin anlatımından okuduktan sonra konumuz olan Balkan Türk ve Müslümanlarının durumunu incelemeye devam edelim.

1870 yılları Avrupa’sında, Rusya-Avrupa arasındaki siyasi denge bozulmuş Ruslardan yana olmuştu. Bu sebepten şımaran Bulgarlar kasıtlı olarak isyanlar çıkarıyorlardı. Amaçları Rusları olayların içine çekmekti. Bulgar komitacıları, 1876 Avratalan isyanı ve Selanik olaylarıyla Balkanların doğusunda adeta ateşe benzin döküyorlardı. Selanik’te bir Bulgar kızının İslamiyeti seçmesi yüzünden çıkan olaylarda iki Avrupalı konsolosun öldürülmesinin faturası yine Türklere çıkarılacaktır. Bu faturayı Türklere ödetmek isteyen Avrupa devletleri, İstanbul-Tersane konferansında Osmanlının önüne Bulgaristan Eksarhlığı kurulması kararı koyacaktır. Çuralski yukarda okuduğumuz bölümde Osmanlı hükümetiyle Avrupa devletleri arasında yapılan anlaşmada Bulgar Kralı Batemberg ile Tımraş bölgesi toprakları karşılığında değiş tokuş yapıldığını anlatır.

Osmanlı her nasılsa böyle bir kararı kabul etmeyecektir. Bunun üzerine şartların oluştuğunu gören Rusya bu sebeple 93 harbinin başlatılması kararını alacaktır. Bu savaşın tek amacı Türkleri ve Müslümanları Balkanlardan kovmaktır. Bunda da başarılı olan Rusya arkasına Bulgaristan’ı alarak büyük bir katliam ve mezalimden sonra tarihin en büyük göçlerine sebep olacaktır. Gelişen olaylar içinde okuduğunuz gibi katliam ve mezalimde Türklere ve Müslümanlara destek verir görünen Avrupa devletlerinden hiçbir olumlu eylem gelmeyecektir. Can derdine düşen Balkan Müslümanları canını kurtardığına şükrederek malını, mülkünü doğduğu ata topraklarında bırakarak Anadolu yollarına düşecektir. 93 harbiyle başlayan göçler sene 1912’yi bulmasına rağmen devam ediyordu. Yazar Ahmed Rasim’in anlattığı gibi, 35 yıldır bitmeyen sahneler her gün tekrarlanacak, kağnı arabaları üzerine hasır veya çergeler (kilim) örtülmüş, içinde birbirine sokulup sarılmış insanlar, insanlar… Hep aynı sahneler önümüzden geçip gidiyor. Yolda ölenlerin cenazesi dahi nereye gidileceği belli olmayan yerde defnedilecek. Cenazeler arabalarla nereye gidilecekse oraya taşınıyordu. Bu olay 93 göçü adıyla tarihimizde kara bir sayfa olarak anılacaktır.

93 Savaşı esnasında Müslümanların terk ettiği veya etmediği mekânlara dağlardan, Makedonya’dan ve Doğu Trakya’dan getirilen Bulgarlar yerleştirilecektir. Türklerin ve Pomakların ev ve tarlaları zorla gasp edilecektir.

Savaş esnasında 650 bin Türk,Pomak ve Müslüman (Avrupa devletlerinin konsolos raporları) katledilecek veya açlık ve hastalıktan ölecektir. 1 milyonu aşkın insan da can korkusuyla göçe zorlanıyordu. Göçmenlerden 200.000’i Şumnu, 300.000’i Makedonya ve 150.000’i de Rodoplarda toplanırken Eylül 1879 itibariyle 387 bin göçmen de İstanbul’a sevk ediliyordu.

Yine Bosna-Hersek ve Tuna boylarından gelenlerle birlikte 1877-78 yılında Selanik ve Kosova vilayetinde 300.000 göçmen birikmişti. Bunların Anadolu, Kıbrıs ve Suriye’ye, (Kıbrıs’a ve Suriye’ye gönderilen bazı göçmenler Anadolu’ya geri dönecektir. Bir kısmı da oralarda kalacaktır. Justin McCarthy. Ölüm ve Sürgün) gönderilmesine rağmen bir yıl içinde yine 300.000 göçmen Makedonya’da birikecekti.

Bu arada Bulgaristan ve Tuna boylarından Anadolu yerine Üsküp’e göç edenlerin birçoğu çevre köy ve kasabalara yerleştirilecektir. Bunların sayısı da 80.000 civarındaydı. İskânda zorluklarla karşılaşan 11 bin civarında Müslüman göçmen bütün olumsuzluklara rağmen çaresizlikten tekrar geldiği topraklara dönecektir.

Bu göçleri birçok araştırmacı-yazarımızın kitaplarında, makalelerinde okumuş veya okuyabilirsiniz. Ben sadece “Tımraş Pomak Cumhuriyeti”nden göçen Pomaklardan önce Tımraş bölgesinden yola çıkacak göçmenlerden biraz daha bahsetmek istiyorum.

Rodoplarda 150.000 insanımızın toplandığını yazmıştık. Bu 150.000 insanımız kara yoluyla bir kısmı şimdiki Yunanistan toprakları üzerinden bir kısmı da Edirne üzerinden Anadolu’ya göç edeceklerdir. Göçler esnasında yaşanan olayları hep beraber okuduğumuz için tekrar-tekrar anlatmayacağım. Bu Pomaklar Trakya’nın muhtelif yerleşim yerlerinde, İstanbul, Bursa, İzmit, Sakarya, Samsun, Kütahya, Ankara, Konya, Balıkesir, Manisa, İzmir ve en kalabalık olarak da Çanakkale kazalarından Biga’ya göç edecek ve o bölgelerde yaşayacaktırlar.

Ben bu göçlere rağmen Tımraş’ta beklemede kalan, olayların dayanılmaz boyutlara varması nedeniyle Tımraş’ı 1912 yılında terk eden Pomakdan da biraz bahsedeceğim. Tımraş, Pomakların terk etmesinden hemen sonra yakılıp yıkılacaktır. Tımraş’ı terk eden son gurup göçmenleri konu etmek istiyorum.
Bu anlattıklarım tamamen ikili temaslar neticesinde öğrenilmiş bilgilere dayanmaktadır. Bu kaynaklarım Tımraş ikinci göçmen kafilesini Anadolu’ya getiren Pomak liderlerinden İbrahim Ethem Beyin gelini Hatice Ülker Özer Gaziemir’de yaşayıp rahmetli olmuş, Bayman Ali, Pıraşo Rıfat (Rıfat Yılmaz), Subaşı Hasan’dan dinlediklerimdir. Yine yaşları 80’i aşmış Gaziemirli Pomaklardan Fethiye Topçu, Hilmi Arda, Hakkı Şipkan ve Hüseyin Meriç’in anlatılarından derlenmiştir. Çanakkale- Biga, Manisa Karaağaçlı, Kırkağaç, Soma, Bayındır Çınardibi Pomaklarının anlatıları yazdıklarıma konu olmuştur.
Son kafile, Tımraş’ın yakılıp yıkılmasından önce iki güzergâh üzerinden bölgeyi terk etmişlerdir. Bir kol Yunanistan, diğer kol da Edirne üzerinden hareketle İstanbul’a varır. İstanbul’a varmadan Trakya’da guruptan kopan bir kısım göçmenler Çanakkale ve Biga köylerine gidip yerleşirleşirler. Diğer gurup içinde İstanbul’da kalanların yanında Justin McCarthy’nin “Ölüm ve Sürgün” kitabından alınan tabloda görüleceği gibi 8512 kişi İbrahim Ethem Beyin himayesinde Konya’ya göçerler. Konya merkez, Çumra ve Çumra-Karaman yolu üzerinde göç ettikleri “ata topraklarındaki” ismi yaşatmak için Tımraş adıyla bir yerleşim kurarak yerleşirler. Daha sonraları ismi Gökhüyük olacaktır.

Ercan Çokbankir

About Post Author

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail