Makedonya, Bulgaristan’ın Güneybatı sınırından sonra Arnavutluk, Bulgaristan, Kosova, Sırbistan ve Yunanistan arasına sıkışmış deniz çıkışı olmayan, 25700 km2 yüzölçümlü küçük bir ülkedir.
2 milyon 50 bin nüfuslu Makedonya, 1 milyon civarında Makedonca konuşan Hıristiyan, yine Makedonca konuşan 200 bin Müslüman Torbeş, 600 bin Arnavut, 80 bin Türk ve 170 bini de çeşitli etnik gruplardan oluşmaktadır.
Bu küçük Balkan ülkesinin içişlerine tüm komşu ülkeleri karışmaktadır. Örneğin Bulgaristan, Makedonya devletini tanısa da, halkını Bulgar olarak tanır, fakat Makedon olarak tanımak istemez.
Sırbistan, Makedonya’yı ve Makedon halkını tanır, fakat Makedon kilisesini tanımak istemez.
Yunanistan, Makedonya’yı eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya olarak tanır, devlet olarak Makedonya adını ve Makedon halkını bu adla tanımak istemez.
Arnavutluk ise, Makedonya’da yaşayan Arnavut azınlık dolayısıyla Makedonya’nın zaten hep içindedir.
Birkaç gün önce, Arnavut asıllı Talat Caferi’nin Makedonya Parlamentosu başkanlığına seçilmesini, Makedonya devletinin birliğine karşı yapılan bir “darbe” olarak gören Makedon Milliyetçisi İç Makedon Devrimci Örgütü(VMRO(!) ve Makedonya Ulusal Birliği için Demokrat Parti(DPMNE) koalisyonu taraftarlarından oluşan maskeli bir grup, Makedonya parlamentosunu basarak kana buladılar. Olaylarda Arnavut asıllı milletvekili Zijadin Sela’nın ağır olmak üzere, 46 kişinin yaralandığı bildirildi.
Aslında Talat Caferi, içinde Yusuf Hasani ve Enis İbrahim gibi Türk asıllı milletvekillerinin de bulunduğu Makedonya Sosyal Demokrat Birliği(SDSM) ve Entegrasyon için Demokrat Birliği(BDİ) ve diğer Arnavut asıllı milletvekillerin desteği ile parlamento başkanlığına seçilmişti.
Geçen Aralık ayında yapılan parlamento seçimlerinde, hiçbir parti veya koalisyon 120 sandalyeli Makedonya Parlamentosunda çoğunluk sağlayamamıştı; Makedon asıllılardan oluşan VMRO- DPMNE Milliyetçi oluşumu 51, birçok azınlık- Türkler dahil- grubundan oluşan Sosyal Demokrat Birliği(SDSM) 49, Arnavut asıllılardan oluşan BDİ 10, BESA 5, Аrnavutlar İçin İttifak 3 ve PDSH ise 2 milletvekilliği kazanmışlardı.
Bu durumda SDSM ve Arnavutları temsil eden partiler, % 66 parlamento temsili ile hükümet kurma hakkı elde etmiş oluyorlardı. Fakat Makedonya Cumhurbaşkanı Georgi İvanov, beş aydır Makedonya’da hükümet kurulmasını engelliyor. Daha doğrusu, aşırı milliyetçilerin beş aydır yaptığı protestolardan dolayı, çoğunluğu azınlıklardan oluşan bir oluşuma, bir türlü hükümet kurma görevi vermek istemiyor veya cesaretini gösteremiyordu…
Yani bir nevi paramiliter sayılan bu gruplar, “devleti koruyoruz” kisvesi altında, demokrasinin ve yasaların uygulanmasını engelliyordu…
Aslında buna benzer silahlı veya silahsız paramiliter tipi güçler, Bulgaristan’da çoktan beri faaliyet göstermektedir. Bunların faaliyetleri, tamamen Bulgaristan’daki azınlıkların vatandaşlık haklarını gasp etmeye yöneliktir.
Makedonya’da olduğu gibi, Bulgaristan’da da VMRO adlı, aşırı etnik milliyetçi bir siyasi oluşumun olması da, bir rastlantı olmasa gerek… Sadece Bulgaristan’daki yasalar, etnik kökene dayalı bir siyasi oluşuma izin vermediği için, bu oluşumun açılımı, resmi olarak yapılmamaktadır. Fakat bunun açılımının İç Makedon Devrim Örgütü olduğu, Bulgaristan’ı yakından tanıyan herkes tarafından bilinen bir gerçektir…
Bulgaristan’daki VMRO,- Makedonya’daki benzeri gibi- Bulgaristan’da yaşayan Türklerin haklarının gasp edilmesinde, yani Türk ve diğer azınlıklara karşı çıkarılan yasalarda öncü rol oynayan bir örgüttür. En son Bulgaristan genel seçimleriyle ilgili Türkiye’de oy kullanacak olan Bulgaristan vatandaşlarına kısıtlama getirilmesi bunlardan birisidir. Bilindiği gibi daha önceki seçimlerde Türkiye’de 136 seçim sandığı kurulurken, bir önceki seçimlerde bu sayı 35’e düşürülmüştür, üstelik seçim sandığı görevlileri yanında Kiril alfabesiyle dilekçe doldurma zorunluluğu da getirerek… VMRO, Kapıkule sınır kapısının Bulgaristan tarafında, bu ülkeye en basit bir demokratik hak olan oy kullanma hakkı için gelen yaşlı Türk kadınlarını tartaklayan öncü grupların arasındaydı…
Böylece bu paramiliter gruplar, hiçbir yasa, hukuk tanımadan Türk asıllı Bulgaristan vatandaşlarının seçme seçilme hakları gasp edilmiş oldular…
Bulgaristan menşeli VMRO gibi paramiliter gruplar, büyük para kaynakların kontrolünü ellerinde tutmak için, ileride hiçbir yasayı tanımayacakları da ortada…
Örneğin iki sene önce, Parlamentodan Bulgaristan hükümetine, 8 Milyar EURO dış borç alma yetkisi çıkarılması için, VMRO gibi aşırı milliyetçiler öncülük etmişlerdi.
6-7 milyon nüfuslu bir ülke için, 8 Milyar EURO borçla neler yapılmaz ki…
Bu kredilerin nerelerde kullanıldığı bilinmemektedir. Fakat burası Bulgaristan, burada her şey mubah, yeter ki “Türklerden milletimi ve devletimi koruyorum!” de…
Anlaşılan Bulgaristan’daki paramiliter gruplar, Bulgaristan’daki Türklere yaptıkları tecrübeye dayanarak Makedonya’ya da el atmak istemişler.
Fakat Makedonya’da yaşayan Arnavutlara veya Türklere ihanet edecek HÖH/D(p)S gibi bir oluşum bulamadıkları gibi, sert kayaya çarptıkları da anlaşılıyor.
Paramiliter gruplar, karşılarında güçlü bir direniş görmezlerse savunmasız çocuklara, kadınlara dahil, grup halinde saldırmaktan çekinmezler, ancak karşılarında güçlü bir oluşum görürlerse dağılıp giderler; Arnavutların, Türklerin ve demokrat Makedonların gayretleriyle, Makedonya’daki paramiliter oluşumunun sonunun yakın olduğunu düşünüyorum. Ancak Bulgaristan gibi komşu ülkeler Makedonya’nın içişlerine karışmaya devam ederse, buna Arnavutluk’un karışması gecikmez ve Yugoslavya örneğinde olduğu gibi, Маjка Македониjа(Ana Makedonya) bölünür gider.
Bulgaristan’a dönersek…
Adını ne koyarsanız koyun; ister “milliyetçi cephe”, ister “vatansever birliği”, ister VMRO… HÖH/D(p)S gibi ihanet oluşumları bir müddet erteleyebilmeyi başarsa da, bir devletin içinde paramiliter gruplar varsa, kanlı çatışmalar kaçınılmaz olur!
Sadece yeni kurulan DOST Birliği, Bulgaristan’daki paramiliter grupların bertaraf edilmesinde öncü rol oynayabilir, fakat bu birliğin yöneticileri de tam olarak sınanmamıştır ve açıkça belirtmek gerekirse, DOST Birliği oluşumunu parlamento dışı bırakmayı başaran bu paramiliter gruplarla ne kadar işbirliği yaptıkları veya karanlık işlere bulaşıp bulaşmadıkları da bilinmemektedir.
Önümüzdeki yıllarda, paramilityer gruplara hayli yakın görünen iki general Bulgaristan’ı yönetecek; bunlardan birisi eski hava kuvvetleri generali olan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, diğeri ise eski polis generali olan ve yeniden Başbakan olması beklenen Boyko Borisov.
Ancak gerek askeri olularda, gerek polis okullarında gördükleri eğitimlerde, bu general ikilisinin beyinleri Türk düşmanlığı ile yıkanmıştır.
Kurulacak olan yeni hükümette, – Avrupa Birliğine göstermelik- Vecdi Raşidov gibi asimile olmuş “Türk asıllı” birisine bir bakanlık verilmesi bekleniyor. Bulgaristan’da yaşayan Türklere ise bir nevi sus payı…
Şimdi önemli olan DOST Birliği yöneticileri, bu “sus payına” ne kadar susacak?
Bulgaristan’daki paramiliter grupların önünü, güçlü sokak muhalefetiyle ancak DOST Birliği geçebilir.
Aksi takdirde…
Makedonya’daki kanlı olayların, Bulgaristan’a sıçraması bir an meselesidir!
Durmuş Arda
Kaynak : http://www.arda-tuna.com/2017/04/29/makedonyadaki-kanli-olaylarin-bulgaristana-sicramasi-bir-an-meselesidir/
About Post Author






Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.