Pomak Timraş Cumhuriyeti-6-

Yeşilköy (Ayastefanos) [17] Antlaşması

3 Mart 1878’de imzalanan Ayestafanos (Yeşilköy) Antlaşması Pomak halkı için tarihi bir dönemeci işaret ediyordu. Rodoplar’da antlaşması sonrası dönemde Rus ve Bulgar mezalımıne karşı ve Osmanlının bölgeden çekilmesiyle “Ya Osmanlıda kalırız ,yada bağımsız oluruz” şiarıyla ortaya çıkmış olan Pomak Timraş Cumhuriyeti Rodoplarda örgütlenmeye başlanmış oluyordu.

Rodoplar bölgesi hiç şüphesiz ki, Pomak halkı acısından özel bir anlam ihtiva etmektedir.Zamanın en yoğun Pomak nüfusunun yaşadığı ve 5-6 yy.lardan beri , bin yılı aşkın süredir Pomak halkının yaşadıkları topraklar Rodoplar olmuştur. Diğer yandan güvenliğini alma noktasında coğrafi olarakta Pomaklara kucak açmış önemli , bir o kadarda stratejik bir bölgeyi ifade ediyor. Osmanlı Devleti’nin Dağılma Dönemi’nde büyük ve orta ölçekli devletlerin bölge üzerindeki farklı stratejileri ve buna karşılık Pomak halkının bu oyunları bozmaktaki azmi her koşulda takdiri haketmektedir.

Pomak Timraş Cumhuriyetine Son Durak.

Rodoplar’daki Pomak Cumhuriyeti’ni ele alırken, bu şanlı direnişi ortaya çıkaran, Osmanlı-Rus savaşının sonrasında imzalanan Yeşilköy Antlaşması’na atıfta bulunmak kaçınılmaz olmaktadır.
Yazımızın önceki bölümlerindede bahsettiğimiz gibi 1877–78 yıllarında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında büyük bir savaş yaşanmıştır. Bu savaş Osmanlı Devleti açısından makro yıkımlara neden olurken; çöküş döneminin, yani sonun başlangıcını başlatmış bulunmaktaydı.
Ruslar bu savaşta Osmanlı Devleti’ne karşı izledikleri her zamanki savaş stratejisini yine uygulamışlar ve Kafkasya ile Balkanlar olmak üzere iki koldan Osmanlı Devleti’ne saldırmışlardı. Kafkasya’da Ardahan ve Kars’ın düşmesinin ardından Osmanlı kuvvetleri ancak Erzurum’da tutunabilmişti. Balkanlar’da ise Plevne üzerinden Ruslar Tuna’yı geçmişlerdi. Ruslar biraz daha güneye inerek Filibe’de Süleyman Paşa’nın ordusuyla karşılaşmıştır. Süleyman Paşa’nın ordusu da Rusları durduramamış ve Rus güçlerinin daha güneye inmelerinin yolunu açmıştır. Bu noktada, Süleyman Paşa’nın birliklerinin özellikle Pomak kökenli olanlarının ve diğer bir kısmının Rodop Dağları’na çekilmesi ,oluşturulacak olan Pomak Cumhuriyetinin askeri temelini oluşturmak için iyi bir fırsat yaratmıştı. Ruslar Rodoplara giremeyince güney istikametinde ilerleyerek Edirne’yi işgal etmişler ve Çatalca önlerine kadar gelerek İstanbul’u baskı altına almışlardı.
Rusların İstanbul önlerine kadar gelmesi ile Osmanlı Devleti, barış yollarını aramaya başlamış ve Paris Antlaşması’nı imzalayan Avrupa devletlerine müracaat ederek bir mütareke için aracılık yapmalarını istemiş, fakat olumlu bir yanıt alamamıştır. Bu gelişmenin üzerine Osmanlı Devleti doğrudan Rusya’ya müracaat etmiş ve mütareke istemiştir. Bunun neticesinde önce 29 Ocak 1878’de Edirne Mütarekesi imzalanmış [18] ve Barış antlaşması hazırlıklarına başlanmıştır.
Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki barış görüşmeleri Ayastefanos’ta başlamıştır. Barış görüşmelerine Osmanlı Devleti’ni temsilen Hariciye Nazırı Safvet Bey ve Berlin Elçisi Sadullah Bey, Rusya adına ise Kont Ignatiev ve Nelidov’un katılımıyla 19 Şubat 1878’de başlamıştır [19] .
Osmanlı heyeti Rusya’nın isteklerini hafifletmek için yoğun bir çaba sarf etmiş ancak başarılı olamamıştır. Nihayetinde 3 Mart 1878 tarihinde 29 Madde ve 1 ek maddeden oluşan Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştır [20] .

Söz konusu antlaşmanın maddeleri itibariyle Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da bir etkinliği kalmıyordu. Bu antlaşmanın temel maddelerine göre;

1. Tuna’dan Ege Denizi’ne Karadeniz’den Arnavutluk’a kadar olan bölgede Büyük Bulgar Krallığı kuruluyordu.
2. Yine bu antlaşma hükümleri itibariyle, Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsız oluyordu.
3. Bosna Hersek ise özerk bir statüye kavuşuyordu.
4. Ruslar Doğu’da bazı yerleri alıyor ve Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya 30 bin Ruble savaş tazminatı ödemesi öngörülüyordu.

Ancak sözkonusu antlaşmanın Pomaklarla ilgili olan kısım Bulgaristan olduğu için ,daha ziyade bu husus üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Söz konusu antlaşmaya göre; Bulgaristan, Osmanlı Devleti’ne vergi verecek ancak, ülke sınırları içerisinde Osmanlı askerinin bulunmaması öngörülmekte idi. Bulgarlar kendi milis güçlerine sahip oluyorken; Ruslar da bunun kurulmasına katkı sağlamak amacıyla 2 yıl süreyle Bulgaristan’da kalıyordu.

Bizim için ve konumuz itibariyle de antlaşmanın Bulgarlar ve Bulgaristan ile ilgili maddeleri tabiki öne çıkmaktadır.

Antlaşma maddelerine göre;

− Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne vergi bağı ile bağlı muhtar bir Hristiyan prensliği haline getirilecektir. Bulgaristan’ın sınırları Rus ordusu Rumeli’yi boşaltmadan önce, Osmanlı ve Rus üyelerden oluşan bir komisyon tarafından belirlenecek. Ancak Tuna’dan Ege Denizine kadar olan Osmanlı toprakları ile Kosova ve Manastır vilayetleri tamamen, Batı Trakya ve Selanik vilayetinin bir kısmı Bulgaristan’a ait olacaktır.

− Bulgaristan prensi halk tarafından seçilecek ve büyük devletlerin onayı ile Osmanlı Devleti tarafından atanacaktır. Büyük devletlerin hanedanlarına mensup olanlar Bulgaristan prensi olamayacak. Bulgaristan prensliği boşaldığı zaman yerine seçilecek prens de aynı şartlar ile seçilecektir. Bulgar ileri gelenlerinden oluşturulacak, Filibe veya Tirnova’da toplanacak bir meclis, Prens seçilmeden önce bir Rus komiserinin nezareti altında ve Osmanlı komiseri huzurunda 1830 tarihinde imzalanan Edirne Antlaşması’ndan sonra Tuna prensliklerinde belirtilmiş olan Bulgar Dairesi Nizamnamesi’ni tertip ve tanzim edecektir.

− Bulgaristan’da Osmanlı askeri bulunmayacak, eski kalelerin hepsi yıkılacaktır.

− Bulgaristan daha sonra Osmanlı Devleti’nin göstereceği bir banka vasıtası ile Osmanlı Devleti’ne ödeyeceği yıllık verginin miktarı yeni idarenin ise başladığı birinci senenin sonunda Osmanlı Devleti, Rusya ve Diğer Devletler tarafından birlikte kararlaştırılacaktır.

− Bulgaristan’da iki yıl içerisinde millî askerin kuruluşuna kadar asayişin muhafazasına yardımcı olmak amacı ile altı piyade fırkası ile iki süvari fırkasından ibaret Rus kuvveti Bulgaristan’da bulunacaktır.

− Bulgaristan’da emlak sahibi olup ta prensliğin hudutları dışında ikamet edecek olan Müslüman ve diğer halkın emlaki başkalarına idare ettirmek üzere kendi tasarruflarında kalacaktır.

− Tuna üzerinde bulunan kalelerin tamamı yıkılacak ve bundan sonra nehrin kıyılarında böyle kaleler yapılmayacaktır. Bulgaristan sularında savaş gemisi bulunmayacaktır. Karakol vapurları ile nehir güvenliğini korumaya ve gümrük işleri ile görevli olan küçük gemiler bundan istisna olacaktır [21] .

Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı Devleti Balkanlardaki hâkimiyetini büyük ölçüde kaybetmişti. Buna karşılık Rusya Bulgarlara kurdurduğu devlet vasıtası ile Ege Denizi’ne ulaşmıştır. Bulgarlar ise Tuna’dan Ege Denizine, Karadeniz’den Makedonya’nın batısına kadar uzanan bir devlete sahip olarak, bir taraftan Paisiy Hilendarski’nin yüzyıllık rüyasını gerçekleştirmiş oluyorlar diğer taraftan da Ortaçağ Bulgar Krallığı’nı yeniden ihya etmiş oluyorlardı.
Ayastefanos Antlaşmasının imzalanması ve bu antlaşma ile oluşan mevcut durum Avrupa’da büyük yankılar uyandırmıştır. Bu antlaşmaya Bulgarlar ve Ruslar dışındaki bütün Avrupa ve Balkan devletleri tarafından karşı çıkılmıştır. Bu rahatsızlıklar Ayastefanos Antlaşması’na karşı tepkilerin yükselmesine neden olmuştur. Rusya ise bu tepkilere karşı çıkamayarak yeni bir kongre ile durumun yeniden gözden geçirilmesini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bulgarlar Ayastefanos Antlaşması’ndan büyük kazançlar elde etmişler ancak bunları muhafaza edememişlerdir. Ancak Ayastefanos Antlaşması ile adeta ölü olarak doğan Büyük Bulgaristan Devleti Bulgarların psikolojisinde önemli bir yer etmiştir. Zira Bulgarlar daha sonraki dönemlerde Ayastefanos Bulgaristanı’nı yeniden ihya etmek için büyük çabalar sarf edecekler, bu amaç doğrultusunda Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’na girecekler ancak bu savaşlardan büyük millî felaketler yaşayarak çıkacaklardır [22] .
Tüm bu gelişmelerin en önemli sonucu Rodop Timraş Cumhuriyetinin kurulması olmuştur.Osmanlı ordusunun direnemediği Rus ordusunu ,yıllarca topraklarına sokmayan ve destansı direnişler yaratan Pomak halkı kendi cumhuriyetlerini ilan edecekleri geri dönülmez yola girmiş oluyorlardı.
Bu antlaşmanın ardından artık Pomak Timraş Cumhuriyeti adım adım örülmeye başlanmıştı.
Bu gelişmeler ışığında kimi kesimler Timraş Cumhuriyeti nin kuruluş yılını Ayastefanos Antlaşmasının hemen ertesi günü 4 Mart tarihi olarak kabul etmektedir.
Tabiki Timraş bölgesi fiili olarak bağımsızlık çalışmalarını  merkezi konumundaydı. Fakat biz yeni cumhuriyetin kuruluş yılını doğal olarak kendilerinin bağımsızlaştığını deklare ettikleri tarih olan 16 Mayısı esas almak zorundayız.

Devam edecek………

İbrahim Kenar / 2/9/2011/Stockholm
————————————————
17-Bulgar Kaynaklarında San Stefano olarak geçmektedir.
18-HRİSTOV, Hristo, Osvobojdenieto Na Bilgariya, Sofya, B.A.N. 1982. s. 85
19-MARİNOV, Marin, Rusko Türsko Osvoboditelna Voyna, Sofya, Dirjavna İzdatelstvo, 1977 s. 193
20-Marinov, a.g.e, s. 193
21-ARTUÇ, Nevzat, Osmanlı Devleti’nde Bulgar İsyanları ve Bulgar Meselesi (1878 – 1886) , s.87 – 88 .
22-Rıdvan Tümenoğlu, “Bulgar Kaynaklarına Göre Mondros’tan Lozan’a Bulgaristan ve Türk
Bulgar İlişkileri”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2007, s.2

About Post Author

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail