TÜRKİYE’YE POMAK GÖÇLERİ: EMEL DENİZ

T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
TÜRKİYE’YE POMAK GÖÇLERİ
EMEL DENİZ
2501161403
TEZ DANIŞMANI
PROF. DR. NURCAN ÖZGÜR BAKLACIOĞLU

İstanbul-2019

iii
ÖZ
TÜRKİYE’YE POMAK GÖÇLERİ
EMEL DENİZ
Bu çalışmanın amacı tarihsel akış içerisinde, Türkiye’ye yerleşen Pomakların
göç süreçlerine ışık tutmak olmuştur. Bu amaçla temelde üç kısımda incelenen bu
konunun ilk bölümünde Pomaklar adı verilen bu topluluk hakkında Türk tarih yazımı
ve diğer ulusların tarih yazımı değerlendirilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile başlayan Pomak göçleri, daha sonraki dönemde
Balkan Savaşları ile devam eden göçlere kadar ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü ve
son bölümünde ise Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru gerçekleşen Pomak göçleri, Lozan
Anlaşması sonrası mübadele ile gerçekleşen göçlerden, 1950’li yıllardaki göçlere
kadar değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Pomaklar, Balkanlar, Pomak göçleri, göç.
iv
ABSTRACT
MIGRATION OF POMAKS TO TURKEY
EMEL DENİZ
The main purpose of this thesis is to shed light on the migration process of the
Pomaks who settled in Turkey. For this purpose, the thesis is constructed in three main
chapters. In the first chapter, Turkish histography, and the histography of other nations
about Pomaks will be evaluated. In the second chapter of the thesis, the migration
process of the Pomaks, which started following the 1877-1878 Ottoman-Russian War
and continuing on with the Balkan Wars, will be assessed. In the third and final
chapter, the migration of the Pomaks, which happened with the population exchange
via the Lausanne Treaty and their later migrations during the 1950s towards the
Republic of Turkey, will be analyzed.
Keywords: Pomaks, Balkans, migration of Pomaks, migration.
v
ÖNSÖZ
Bulgaristan Müslümanlarının bugünkü Türkiye topraklarına göçü,
Balkanlar’dan Osmanlı İmparatorluğu’nun çekilişinin başlangıcı olan 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı sonrası, Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı otonom
yapıda bir prenslik haline gelmesiyle başladı. Bu dönem sonrasında Bulgaristan
Prensliği yönetimi altında kalan topraklarda yaşayan Müslümanlar, hâlen Osmanlı
yönetimi altında kalan bölgelere doğru kitlesel göç etmeye başladılar. Söz konusu bu
dönemin sonrasında ise Balkan Savaşları ile 1912’de bağımsız bir ülke haline gelen
Bulgaristan’dan Müslümanların göçü devam etmiştir. Balkan Savaşları sonrasında
Pomakların yaşadıkları toprakların bir kısmı Yunanistan, bir kısmı ise Bulgaristan’ın
egemenliği altına girerken, bu bölgeden Türkiye’ye doğru yapılan göç hareketleri de
devam etmiştir. Büyük bir çoğunluğu bugünün Bulgaristan topraklarından Türkiye’ye
doğru gerçekleştirilen Pomak göçlerinin bir kısmı da Lozan Mübadelesi sonrasında,
Yunanistan’ın egemenliği altında yaşayan Pomakların da mübadele ile Türkiye’ye
göçü ile devam etmiştir.
Yapılan bu çalışma Pomaklar olarak bilinen topluluğun, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Balkanlar’dan geri çekilişi ile başlayan süreçte meydana gelen göç
hareketlerini incelemektedir. Türkiye’deki mübadil bir Pomak köyünde
gerçekleştirilmiş bir sözlü tarih çalışmasını da içeren bu çalışma, bu topluluğun göç
sürecine küçük dahi olsa bir katkı sağlamayı amaçlamıştır. Mübadele açısından
bakıldığında genel literatürde Pomakların mübadeledeki durumu ve göç süreçleri ile
ilgili mevcut kaynakların azlığı sebebiyle, bu çalışmada mübadele sonrası Türkiye’ye
yerleşmiş bir Pomak köyünde gerçekleştirilmiş olan sözlü tarih çalışması ile bu süreç
hakkında var olan bilgi boşluğu da küçük bir adımla doldurulmaya çalışılmıştır. Bu
sebeple söz konusu bu çalışma Pomakların Türkiye’ye olan tarihsel göç sürecine en
ufak bir katkıyı dahi sunabilirse, çalışma amacına ulaşmış olacaktır.
Bu çalışmama olan katkılarından ve çalışmanın her aşamasında bana verdiği
manevi destekten ötürü, çok kıymetli danışman hocam Prof. Dr. Nurcan Özgür
Baklacıoğlu’na teşekkürü bir borç bilirim. Balkanlar ve göç konusunda kendisi ile bir
vi
çalışma gerçekleştirebilmiş olmak, benim için çok öğretici bir deneyim olmuştur. Bu
nedenle kendisi ile çalışabilme şansını elde etmiş olduğum için kendimi oldukça şanslı
bir öğrenci olarak atfetmekteyim.
Ve son olarak tüm eğitim hayatım boyunca her zaman daha iyisini yapmak ve
daha ileriye ulaşmak konusunda beni teşvik edip destekleyen sevgili anneme,
kardeşlerime ve bu çalışmanın yazım aşaması sırasında kaybettiğim babama hayatım
boyunca minnettar olacağım…
Emel DENİZ
İstanbul, 2019
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
ÖZ…………………………………………………………….……..….III
ABSTRACT………………………………………………….……..….IV
ÖNSÖZ……………………………………………………….……..…..V
RESİMLER LİSTESİ……………………………….…….….………..IX
KISALTMALAR LİSTESİ………………………………..…………..X
GİRİŞ…………………………………………………………….….…..1
1. TARİH YAZIMINDA POMAKLAR…………….….……..….….11
1.1. Türk Tarih Yazımında Pomaklar………………….….….……………11
1.2. Diğer Ulusların Tarih Yazımında Pomaklar.……………..…….…..24
2. OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE POMAK
GÖÇLERİ………………………………………………….……….…..57
2.1. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Pomaklar……….……..………57
2.2. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Sırasında ve Sonrasında Meydana Gelen
Göçler………………………………………………….….……….….…61
2.2.1 Savaş Sırasında Meydana Gelen Göçler ve Rodop Direnişi
Süreci………..……………………………………………….…..….…..61
2.2.2. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Ertesinde Yapılan Göçler….…..75
2.3. 1880-1885 Arası Dönemde Meydana Gelen Göçler…………………78
2.4. Balkan Savaşları Sonrasında Meydana Gelen Göçler…….………..82
3. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİNDE POMAK
GÖÇLERİ…………………………….…….…………………………90
3.1. Lozan Mübadelesi’nde Pomak Göçleri…………………..….……..90
viii
3.2. 1923-1933 Serbest Göçler Döneminde Pomak Göçleri……..….…..100
3.3. 1934 Sonrası İskanlı Göçler Döneminde Pomak Göçleri……………102
3.4. 1950’li yıllarda Pomak Göçleri……………………….…………..…106
SONUÇ…………………………………………………….……………116
KAYNAKÇA……………………………………………………………..121
ix
RESİMLER LİSTESİ:
Resim 1: Karahamza köy girişi 91
Resim 2: Köyde bulunan harabe haldeki bir Rum evi 96
x
KISALTMALAR LİSTESİ:
A.e. Aynı eser
BSP Bulgaristan Sosyalist Partisi
CHP Cumhuriyet Halk Partisi
Çev. Çeviren
DP Demokrat Parti
Ed. Editör
HÖH Hak ve Özgürlükler Partisi
s. Sayfa
STK Sivil Toplum Kuruluşu
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi
y.y. Basım yeri yok
t.y. Basım tarihi yok
1
GİRİŞ
Göç olgusu insanlık tarihi kadar eski olan bir olgu olarak ve en geniş tanımıyla
insanların çeşitli farklı sebepler ile bir yerden diğer bir yere hareketi olarak
tanımlanırken, göç konusu özellikle Türkiye açısından önemini günümüzde de
korumaktadır.
Türkiye tarihsel olarak değerlendirildiğinde, göç olgusu açısından bakıldığında
geçmişten günümüze kadar önemini koruyan bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır.
Göç, terk edilen ya da terk edilmek zorunda kalınan yerler yanında, yerleşilen yerler
açısından da dönüştürücü etkisi olan bir olgudur. Dolayısıyla göç ile ilgili yapılacak
olan çalışmalarda ne kadar insanın, nasıl bir göç hareketi izlediğinin incelenmesinin
yanında, göç eden insanların yerleştikleri yerlerde nasıl bir süreçten geçtikleri görmek
de bu olguyu çok boyutlu ve geniş bir perspektif ile görmek açısından önemli olacaktır.
Türkiye’nin kendi özel tarihi açısından değerlendirildiğinde ise, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki topraklarını kaybı ile başlayan kitlesel göç
hareketleri bugünkü Türk ulusunun oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Diğer
tarafta ise, Bilal N. Şimşir’in de belirttiği gibi Rumeli Türk göçleri tarihi üzerinde
yapılacak araştırmalar, Osmanlı-Türk devletinin Balkanlardan çekilme tarihini daha
da aydınlatacaktır.1 Bu nedenle bu çalışmada Türkiye’ye doğru gerçekleştiren Pomak
göçleri için başlangıç tarihi olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile ortaya çıkan
kitlesel göç hareketleri baz alınmıştır. 93 Harbi olarak da bilinen bu savaş sonrasında
Balkanlar’ın demografik durumunda büyük bir değişiklik meydana gelmiştir. Kemal
Karpat’ın da belirttiği şekilde,
“…Rusya’nın 1877/1878’de gerçek bir neden olmaksızın Osmanlı devletine savaş açmasından
ve çarın ordularının İstanbul kapılarında durduruluncaya dek Balkanlar’da tozu dumana
katmasından sonra meyvelerini vermeye başlamıştır. Bu ilerleme sırasında Rus askerleri ve
Bulgar çeteleri bir çırpıda 200 ile 300 bin Müslümanı öldürmüş ve Tuna’dan İstanbul’a uzanan
bölgede yaşayan bir milyondan fazla insanı yerinden yurdundan etmiştir.”
2

1 Bilâl N. Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler I, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1968, s.
10.
2 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s.
134.
2
93 Harbi neticesinde meydana gelen göç hareketleri, Justin McCarthy’e göre
1.253.000 kişidir.3 Diğer tarafta ise savaş esnasında yaklaşık yarım milyon kişinin ise
ya katledilerek ya da açlık, hastalık vb. sebepler ile hayatlarını kaybettikleri
düşünülmektedir.4 Ortaya konulan göçmen sayısı ile ilgili bu rakamlar çok kısa bir
zaman dilimi içerisinde gerçekleşen bu büyük insan hareketini anlamanın yanında,
aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllardır hâkim olduğu bir coğrafyadan
ne denli hızlı bir şekilde geri çekilmek durumunda kaldığını da ortaya koymaktadır.
Bu sebeple ortaya çıkan bu büyük göç hareketleri, kökleri oldukça derinlere salınmış
olan bir imparatorluğun dağılmasının insanlar açısından büyük sancılarını kısa bir süre
zarfında meydana gelen kitlesel göç hareketleri ile ortaya koymaktadır.
Çalışmada ele alınan Pomak5
göçleri konusu özellikle Bulgaristan’ın Rus
İmparatorluğu’nun desteği ile ilk önce Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı otonom bir
Bulgar Prensliği olarak ortaya çıkmasından, daha sonra ise güneye doğru ilk önce 1885
yılında Doğu Rumeli Vilayeti’ni de bünyesine katarak genişlemesi ve daha sonra
Balkan Savaşları neticesinde, tekrar güneye doğru topraklarını genişletmesiyle beraber
buna paralel olarak gerçekleşen göç hareketlerini kapsamaktadır. Buna göre, 93 Harbi
sırasında Rus kuvvetlerinin ilk olarak Dobruca’ya girmesi ile burada yaşayan
Müslüman halk göç etmeye başlamıştır. Sonrasında ise Rus ordusunun Tuna Nehri’nin
güneyinde bulunan Silistre bölgesine ulaşmasıyla, burada yaşayan Müslümanlar da
Şumnu, Varna ve Osmanpazarı’na doğru göç etmeye başlamıştır.
6
Bunun yanında Balkanlar’dan yapılan göçler ile bugünkü Balkan devletlerinin
kendi bağımsızlık savaşları arasında da yakın bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü Balkan
devletlerinin kendi ulus-devlet ideallerinde buralarda yaşayan ve eski hükümdarları
(kendilerinin çoğunlukla boyunduruk olarak tanımladıkları) temsil eden MüslümanTürk topluluklarına yer yoktu. Bu sebeple Balkanlar’dan elde kalan Osmanlı

3
Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, Çev. Bilge Umar, İstanbul, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1998, s.
105.
4 Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877-1890), Ankara, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, 1999, s. 40.
5
“Pomaklar” ile ilgili birbirinden farklı tanımlamalar olsa da bu çalışmanın kapsamı içerisinde
“Pomaklar” günümüzde Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye’de yaşayan ve kendilerini de “Pomak”
olarak tanımlayan bir topluluk olarak ele alınacaktır.
6 Mehmet Hacısalihoğlu, Doğu Rumeli’de Kayıp Köyler: İslimye Sancağı’nda 1878’den Günümüze
Göçler, İsim Değişiklikleri ve Harabeler, İstanbul, Bağlam Yayıncılık, 2008, s. 44.
3
topraklarına doğru ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru yapılan Balkan
göçlerini incelemek aynı zamanda Balkan devletlerinin kendi ulus-devlet
yolculuklarını ve bu yolculukların arkasındaki “milliyetçiliklerin” neler ile
ilişkilendirilip bugünkü halini aldığını anlamak konusunda da katkı sağlayacaktır.
Yapılan bu çalışmada ise Balkanlar’dan Türkiye’ye doğru gerçekleştirilen
göçlerde, “Pomaklar” olarak bilinen bu topluluğun hangi tarihsel süreç ile, hangi
şartlar altında ve nasıl bir göç süreci içerisinde bugünkü Türkiye topraklarına
yerleştikleri sorularına yanıt aramak bu çalışmanın temelini teşkil etmiştir.
Bakıldığında literatürde Pomakların Türkiye’ye göçleri ile ilgili yapılan
kapsamlı bir çalışma olmadığı ya da diğer bir ifade ile Balkanlar ve göç konusu söz
konusu olduğunda Türkiye’deki Pomak topluluğu hakkında başvurulabilecek
kaynakların oldukça kısıtlı sayıda olduğu görülmüştür. Bu sebeple söz konusu bu
çalışma, Pomakların Türkiye’ye göç süreçleri ile ilgili literatüre küçük de olsa bir katkı
sağlayabilmeyi amaçlamaktadır.
Yapılan bu çalışma temelde ilgili literatür incelemesi ile Edirne ili Meriç
ilçesinde bulunan mübadil bir Pomak köyü olan Karahamza köyünde gerçekleştirilen
bir sözlü tarih çalışmasını da kapsamaktadır. Bu köyde yaşayan Pomaklar ile yapılan
görüşmeler ile topluluğun deneyimlemiş olduğu göç süreci hakkında gözlemler elde
edinilmiştir. Özellikle mübadele sürecinde Pomaklar ile ilgili kapsamlı bir çalışmanın
olmaması, sözlü tarih çalışmasının örneklem köyünün seçiminde etkili olmuştur. Bu
amaçla mübadil bir Pomak köyünde ikinci ve üçüncü kuşak mübadil Pomaklar ile
gerçekleştirilen görüşmelerde topluluğun hafızasındaki göç olgusunu ortaya koymak
amaçlanmıştır.
Çalışmanın ilk aşaması olan literatür incelemesinde ilk olarak Türk tarih
yazımında ve diğer ulusların tarih yazımında Pomakların durumu incelenmiştir. Bu
bölümde Pomaklar hakkında var olan çeşitli kitaplar, makaleler ve tezler incelenmiştir.
İkinci aşamada ise İngilizce literatürde Pomaklar ile ilgili kitaplar, makaleler ve tezler
değerlendirilmiştir. Bakıldığında literatürde özellikle Türkiye’de yaşayan Pomaklar
hakkında kısıtlı sayıda bir çalışma bulunduğu, bu çalışmalardan en önemlisinin ise
4
Georgi Zelengora tarafından yapılan Türkiye’deki Pomaklar isimli, orijinali Bulgarca
olan 2017 yılında Türkçe çevirisi Türkiye’de yayımlanan çalışma olduğu görülmüştür.
Yapılan bu çalışmanın en önemli sınırlılıklarından biri hem Osmanlı
İmparatorluğu döneminde hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde gerçekleşen
Pomak göçlerinde, Pomakların ayrı bir statüde değerlendirilmemiş olmaması ve bu
sebeple gerçekleşen göç hareketlerine ilişkin ancak dolaylı olarak bir fikir yürütülmesi
durumunda kalınmış olmasıdır. Bakıldığında ilk olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi
sonrası başlayan Pomakların kitlesel göç hareketleri hem yabancı kaynaklarda hem de
Osmanlı İmparatorluğu kaynaklarında, başta yüzyıllardır devam eden millet sisteminin
de etkisiyle, genellikle Müslümanlar ya da Türkler olarak ele alınmıştır. Bu sebeple
söz konusu çalışmada bazı tarihsel kaynaklardan yararlanılarak Pomakların
yaşadıkları bölgeler ve yerleşim birimleri göz önünde tutularak bir göç hareketi
incelenmeye çalışılmıştır. Diğer tarafta ise, benzer bir sorun Türkiye Cumhuriyeti
döneminde de karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, cumhuriyet döneminde Türkiye’ye
kitlesel bir Pomak göçünün gerçekleştiği mübadele döneminde de Pomakların izini
sürmek oldukça zordur. Çünkü bu dönemde de mübadeleye dahil olan kişilerin
“mübadil” üst tanımı çerçevesinde kayıtlarda yer aldığı görülmektedir. Dolayısıyla
Pomakların göçünün yerleşilen yer olan Türkiye açısından takip edilmesinin zorlu bir
iş olması bu çalışmanın en önemli sınırlılığını oluşturmuştur.
Pomaklar ile ilgili literatürde ise özellikle Bulgaristan’da yaşayan Pomak
topluluğu üzerine yapılan çalışmaların sayısının fazlalığı dikkat çekmektedir. Bunun
en önemli sebeplerinden birisinin ise Bulgaristan’ın kendine özel siyasal süreci
içerisinde Pomakların da dahil olduğu, ülkedeki Müslümanların maruz kaldığı
asimilasyon girişimleri, zorunlu isim değiştirme, zorunlu vaftiz etme gibi denemelerin
özellikle Soğuk Savaş sonrası değişen siyasal rejimler döneminde incelenmesi
açısından da araştırmacılara göreceli olarak daha rahat bir imkân sunulması olduğu
düşünülmektedir. Bu sebeple özellikle İngilizce yazılmış kaynaklarda Pomaklar ile
ilgili yayınların genellikle Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile ilgili olduğu göze
çarpmaktadır. Bunun yanında hem Türk tarih yazımında hem de diğer ulusların tarih
yazımında Pomaklar ile ilgili yapılan çalışmalarda işlenen temel konularından birisi
bu topluluğun “kimlik” problemi olmuştur. Farklı ulus devlet sınırları arasında
5
dağılmış olan bir topluluk olan Pomakların, farklı ülkelerde farklı kimlik
tanımlamaları ile ortaya çıkmaları, bu konuda yapılan çalışmalarda da araştırmacıların
ilgisini en çok çeken konulardan biri olmuştur. Fakat bu çalışmada Pomakların kimliği
ile ilgili tartışmalar çalışmanın sınırları içerisinde yer almadığından, topluluğun
kimliği ile ilgili yapılan çalışmalar ile ilgili literatür hakkında bilgi verilmekle
yetinilmiştir. Bu sebeple çalışmanın temel amacı, Pomakların Türkiye’ye göç süreci
üzerine bir ışık tutmak olmuştur.
Pomakların Türkiye’ye kitlesel göçleri temelde Osmanlı İmparatorluğu’nun
Balkanlar’dan ve dolayısıyla Pomakların da yaşadığı topraklardan geri çekilmesi ile
direkt olarak bağlantılı olduğu için özellikle bu “geri çekilme” süreci, tarihsel olarak
bir de Pomaklar ve göç ilişkisi içerisinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla
Pomak göçleri temelde 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı itibariyle, sonrasında ise
Balkan Savaşları ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonraki
süreçte Lozan Mübadelesi ile gerçekleşen göçler, 1923-1933 Serbest Göçler Dönemi,
1934 sonrası iskânlı göçler ve 1950’li yıllarda yapılan göçler olarak temelde altı farklı
döneme ayrılarak incelenmiştir. Farklı dönemlerde ve farklı yoğunlukta gerçekleşen
bu göç hareketleri söz konusu olduğunda, burada hem kaynak ülkelerin bu göç eden
nüfusa karşı uyguladığı politikalar hem de yerleştikleri yer olan Türkiye’nin kendi özel
göç politikası topluluğun göç sürecinde önemli bir nokta olarak ortaya çıkmıştır. Bu
sebeple çalışmada Pomakların Türkiye’ye göçü konusu söz konusu olduğunda en
önemli kaynak ülke olan Bulgaristan’ın, Pomakların da dahil olduğu Müslüman
topluluklara karşı uyguladığı farklı dönemlerde değişiklik gösteren politikaları da
anlaşılmaya çalışılmıştır.
Pomakların Türkiye’ye göçü açısından bakıldığında, çalışmanın temelini
oluşturan göç hareketlerinin en önemli kaynak ülkesi konumunda bulunan
Bulgaristan’ın burada yaşayan Türk-Müslüman topluluklara bakışını da tarihsel olarak
anlayabilmek, bu coğrafyadan Türkiye’ye doğru gerçekleşen göç hareketlerini de daha
iyi kavrayabilmek açısından önemli olacaktır. Bulgaristan özelinde
değerlendirildiğinde, komünist Todor Jivkov rejiminin ülkedeki Müslümanların
adlarını zorla değiştirmeye yönelik politikalarına kadar uzanan süreçteki göç
hareketleri ile Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir prenslik iken
6
buradaki Müslümanların göç hareketleri arasında bir benzerlik bulunmaktadır. Bu
benzerlik ise konunun temelinde Bulgaristan yönetiminin ülkedeki Müslüman nüfusa
karşı geçmişten gelen bu “bakışı” yer almaktadır. Tarihin farklı dönemlerinde farklı
uygulamalarda gözle görülür hale gelen bu “bakışın” sonucu olan politikaların
temelinde ise Bulgaristan’da Osmanlı İmparatorluğu dönemi mirası olan ve bu dönemi
hatırlatan her türlü unsurun yok edilmesi amaçlanarak yapılan “intikam alma” durumu
ortaya çıkmaktadır.7 Burada yok edilmesi amaçlanan en önemli unsur ise eski
yönetimin ya da “boyunduruk” olarak nitelendirilen dönemin bu zihniyette temsilcileri
olarak görülen Müslüman topluluklar karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla özellikle
Bulgaristan’dan gerçekleşen büyük kitlesel göç hareketlerinin perde arkasında farklı
zamanlarda da olsa ortak olan unsurun bu bahsedilen durum olduğu görülmektedir. Bu
politikalardan en belirgin olanı da Bulgaristan yönetiminin Müslümanlara yönelik
zorunlu isim değiştirme kampanyalarıdır. Söz konusu bu zorunlu isim değiştirme
politikalarının ilki de 1912-1913 Birinci Balkan Savaşı sırasında uygulanmaya
başlanmıştır. Rodop Dağları civarında yaşayan 150.000-200.000 civarı Pomak’ın ismi,
özellikle Bulgar Patrikhanesi’nin girişimleri ile, burada kurulacak olan Bulgar
idaresini sağlamlaştırmak amacı ile değiştirilmiştir.8 Dolayısıyla Bulgaristan Balkan
Savaşları ertesinde bir yandan topraklarını güneye doğru genişletirken bir taraftan da
burada yaşayan nüfusun büyük çoğunluğunun Müslümanlardan oluşması sebebiyle bir
yandan da nüfusundaki Müslüman nüfus payının artması gibi bir paradoksal durum ile
karşı karşıya kalmaktaydı. Dolayısıyla “boyunduruk” olarak görülen eski yönetimi
Bulgaristan’a hatırlatacak olan bu Müslüman topluluklara yönelik sistematik asimile
politikaları da bu açıdan bakıldığında Bulgaristan’ın Balkanlar’da bir ulus devlet
olarak ortaya çıkmasının daha ilk sürecinde ortaya konulmuş oluyordu.
Balkan Savaşları esnasında özellikle Rodop Dağları civarında yaşayan
Pomakları hedef alan bu zorunlu isim değiştirme ve zorunlu vaftiz gibi uygulamalar
ilerleyen dönemlerde de daha farklı uygulamalar ile yeniden ortaya çıkacaktır. Yine
1920’li yıllarda Bulgaristan’da ortaya çıkan “Bulgaristan Bulgarlara aittir” gibi

7 Orlin Sabev (Orhan Salih), “Osmanlı Sonrası Bulgaristan’da ‘Yeniden Doğuş’ Süreçleri,” 89 Göçü:
Bulgaristan’da 1984-89 Azınlık Politikaları ve Türkiye’ye Zorunlu Göç, Ed. by., Mehmet
Hacısalihoğlu, Neriman Ersoy-Hacısalihoğlu, İstanbul, BALKAR & BALMED, 2012, s. 123.
8 A.y., s. 124.
7
söylemler de söz konusu bu yıllarda meydana gelen göç hareketleri üzerinde etkili
olmuştur.9 Burada Bulgaristan’ı salt Bulgarların vatanı olarak görme, bu nedenle de
kendini Bulgar olarak tanımlamayan grupların ise bu ülkede yaşamaya hakkının
olmadığı görüşü ve bunun yanında bu tarz görüşlerin devlet politikaları ile de
desteklenmeleri göç hareketlerini hızlandıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışma açısından ele alındığında, Türkiye’ye doğru gerçekleşen Pomak
göçlerinin en önemli kaynak ülkesi olan Bulgaristan’dan Müslümanların göç
motivasyonlarını, temelde Bulgaristan’ın kendi içerisinde geçirdiği siyasal dönüşüm
açısından değerlendirdiğimizde ise, bu durum başlıca iki farklı dönem içerisinde ele
alınabilir. Buna göre Orlin Sabev de (Orhan Salih) devletin bu asimilasyon
operasyonlarını temelde iki farklı dönem içerisinde ele almaktadır. Bu bağlamda,
1878-1944 dönemi, Bulgaristan Prensliğinden Komünist Bulgaristan dönemine kadar
ki süreçte, temelde aşırı Bulgar milliyetçiliği ile “din” faktörü yani burada kurum
olarak Ortodoks kilisesi rol oynarken, 1944-1989 arasındaki komünist rejim altında
ise bu defa aşırı Bulgar milliyetçiliği ile komünist ideolojinin karşımı bir asimilasyon
süreci ortaya çıkmıştır.10 Bu açıdan değerlendirildiğine bu çalışmanın ele aldığı Pomak
göçleri de 1944 öncesine kadar din ve milliyetçilik harmanı bir rejimin politikaları
sonucunda gerçekleşirken, 1944 sonrası dönemdeki göç hareketleri ise aşırı
milliyetçilik ve komünist ideoloji harmanlı bir devlet politikasının sonucu göçlerdir.
Bu açıdan bu çalışmanın çerçevesinde ele alınan farklı göç dönemlerini de Bulgaristan
özelinde bu iki farklı dönem penceresinden görmek göç sürecini daha iyi
kavrayabilmek açısından önemli olacaktır.
Pomak göçlerini, Pomakların yerleştiği ülke olan Türkiye’nin göç
politikalarının kendi içerisinde geçirdiği dönüşüm açısından değerlendirmek de bu
süreci hem kaynak ülke hem de yerleşilen ülke açısından iki taraflı bir eksen de
görebilmek, göç eden nüfus penceresinden durumu daha iyi anlamak açısından önemli
olacaktır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşunu takip eden ilk on yıl açısından
bakıldığında, göçler üretim yapacak nüfusa ihtiyacı olan, savaştan çıkmış bir ülke için
oldukça önemliydi. Bu nedenle cumhuriyetin ilk dönemlerinde meydana gelen göç

9
A.y., s. 126.
10 A.y., s. 124.
8
hareketleri, Türkiye’nin özellikle Balkanlar’dan yapılacak olan göçleri teşvik etmiş
olması açısından da önemlidir. Yani bir tarafta Bulgaristan’ın ülkedeki Müslümanlara
karşı baskıcı politikaları varken diğer tarafta özellikle Balkanlar’dan gelecek
göçmenlere kucak açan bir Türkiye söz konusudur.11 Bu durum da dolayısıyla göç
yoğunluğu ve göçmen sayısında etkili olmuştur. Bunun yanında Türkiye’nin özellikle
göçmenlerin iskânları söz konusu olduğunda Pomakları da kapsayan bazı topluluklar
için çeşitli değerlendirmeleri bulunmaktadır. Bunlar özellikle Pomakların Türkiye’ye
göç ettikten sonra yerleştikleri bölgeleri anlayabilmek açısından önemli olacaktır.
Örneğin, 1926 İskân muhtırasına göre,
“…Pomaklar, Boşnaklar, Tatarlar Türk harsına dahil addedilmekte ve evvelce Türkiye’ye
gelerek tescil olan Arnavutların hariçte kalan ailelerinin kabulleri hakkındaki müracaatları
daisaf olunmaktadır.”
12
Dolayısıyla Pomakların da dahil olduğu Müslüman topluluklara 1926 yılı
döneminde iskân konusunda Arnavutlara konulduğu haliyle herhangi bir kısıtlama
konulmamıştır. Bu haliyle bu dönemde Türkiye’ye doğru gerçekleşen Pomak
göçlerinin bir de yerleştikleri Türkiye açısından böyle bir politika izlemiş olması da
göçler açısından önemlidir.
Bunun yanında yukarıda bahsedilen muhtırada bahsedilen şey Pomakların
iskânı konusunda Türkiye tarafından herhangi bir düzenleme olmadığı ve Pomakların
Türkiye’ye iskânlarının tamamen serbest bir şekilde yapıldığı anlamına
gelmemektedir. Örneğin Lozan Mübadelesi döneminde, Türkiye’ye göç eden mübadil
nüfus içerisinde özellikle anadili Türkçe olmayan topluluklara yönelik bazı iskân
fikirleri ortaya atılmıştır. Burada özellikle anadili Türkçe olmayan toplulukların iskân
edildikleri bölgelerde oranlarının, Türkçe konuşan topluluklar içerisinde %20’lik bir
oranı geçmeyecek şekilde olması o dönemde TBMM’de en çok tartışılan konulardan
biri olmuştur.13 Burada bahsedilen temel koşul, Türkiye’nin kendi içerisinde bir
yandan hızlı bir biçimde üretici konuma geçmesi gereken nüfus için uygun bir iskân
politikası izleyebilmek adına, göçmenleri geldikleri yerlere benzer ekonomik

11 Erol Ülker, “Assimilation of the Muslim communities in the first decade of the Turkish Republic
(1923-1934),” European Journal of Turkish Studies, 2007, (Çevrimiçi)
https://journals.openedition.org/ejts/822, 10.09.2018.
12 A.y.
13 A.y.
9
faaliyetler yürütebilecekleri yerleşim yerlerine yerleştirmek olurken, diğer tarafta ise
bunu yaparken özellikle anadili Türkçe olmayan toplulukları anadili Türkçe olan
göçmenler arasına “serpiştirmek” olmuştur.14
Yine mübadele sonrası Türkiye’ye göç eden Pomakların özellikle ülkenin
Trakya ve Batı Anadolu bölgelerine iskânının önüne geçilmesi gibi konular da aynı
dönemde ele alınmıştır. Örneğin buna göre 1924 yılı mayıs ayı tarihli bir belgeye göre
Trakya’ya iskânı engellenen Pomakların sayıları ile ilgili veriler ilgili kurumlardan
talep edilmiştir.
15 Fakat Erol Ülker’in de çalışmasında belirttiği gibi söz konusu
dönemde hem TBMM’de hem de ilgili devlet kurumlarınla görüşülen bu iskân
meselesinin uygulamada ne derece başarılı olunarak tamamlandığı belirsiz bir
durumdur. Örneğin bu çalışmanın örneklem köyü olan Karahamza veya Meriç
ilçesindeki mübadele sonrası iskânı yapılan Pomak köyleri söz konusu olduğunda
yukarıda bahsedilen uygulamaların gerçekleşmediğini ve bu köylerin genelde
birbirlerine komşu ve salt Pomak nüfustan oluşan köyler olarak iskân işleminin
tamamlandığı görülmektedir. Bu iskân politikaların dönemin meclis tartışmalarında da
önemli bir yer oynadığını ve bu tartışmalardan kısa bir süre sonra mübadelede,
mübadillerin iskân konusunda dönemin en önemli devlet kurumu olan Mübadele, İmar
ve İskân Bakanlığı’nın da kapatılarak, bu bakanlığın görevlerinin ise İçişleri Bakanlığı
altında kurulan İskân Bölümü’ne aktarıldığını görmekteyiz.16 Bahsedilen bu iskân
fikirlerinin ve tartışmalarının özellikle erken cumhuriyet döneminde Balkanlar ve
Kafkaslar’dan gelen özellikle anadili Türkçe olmayan toplulukları genel nüfus
içerisinde önemli bir orana sahip olması ile de ilişkilendirilebilir. Buna göre 1920’li
yıllarda başta Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Kafkaslar, Rusya ve
Orta Asya ülkelerinden Türkiye’ye gelen göçmenler dini bakımdan Türkiye’nin
homojen Müslüman bir nüfus görünümü çizmesine katkı sağlarken, örneğin 1927
nüfus sayımına göre ise ana dili Türkçe olmayan genel nüfusa oranı %14 olan büyük
bir nüfusun da ortaya çıkmasına sebep oluyordu.17 Dolayısıyla bir taraftan homojen

14 Nurcan Özgür Baklacıoğlu, Dış Politika ve Göç: Yugoslavya’dan Türkiye’ye Göçlere Arnavutlar
(1920-1990), İstanbul, Derin Yayınları, 2010, s. 410.
15 Ülker, a.y.
16 Ülker, a.y.
17 Baklacıoğlu, a.e., s. 410.
10
bir ulus devlet kurmaya çalışıp, hızlı bir biçimde üretici duruma geçecek nüfusa
ihtiyacı olan Türkiye aynı zamanda böyle bir ikilem ile karşı karşıya idi. Dolayısıyla
söz konusu dönemde ortaya çıkan tartışmaları da bu açıdan da görmek yerinde
olacaktır.
Bu nedenle yukarıdaki örneklerden de anlaşılabileceği üzere Pomakların da
dahil olduğu bu göç hareketlerinde, şu anki yerleşmiş oldukları yerleşim yerlerine
iskânları konusunda devlet politikalarının da etkili olduğunu görmek bu göç sürecini
daha iyi anlamak açısından önemli olacaktır.
Bununla beraber, Balkan coğrafyasından özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun
çekilmesinin ertesinde gerçekleşen göç hareketleri konusunda yapılacak olan
çalışmalar bir başka açıdan daha önemlidir. Çünkü bu konuda yapılacak olan
çalışmalar aynı zamanda Balkan devletlerinin milliyetçilik ve ulus-devlet süreci
yanında nasıl bir ekonomik süreçten geçtiklerini daha iyi anlaşılmasını sağlanacaktır.
Bilâl N. Şimşir’in de belirttiği gibi Türklerin göç ettiği yerlerdeki mal, mülk ve servet
Balkan devletlerinin eline geçmiş ve aynı zamanda işlenebilen toprakların büyük bir
kısmı bu Müslüman-Türk göçleri öncesinde Müslümanların elindeyken, bu göçler
sonrasında Balkan devletlerinin eline geçmiştir.18 Dolayısıyla gerçekleşen bu göçler
aynı zamanda Balkan devletlerinin kendi ekonomik dönüşüm süreçlerinin anlaşılması
açısından da önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

18 Şimşir, a.g.e., s. 10.
11
1.TARİH YAZIMINDA POMAKLAR
1.1. Türk Tarih Yazımında Pomaklar
Pomaklar en geniş tanımıyla anadili Pomakça olan Müslüman bir topluluktur.
Türk Dil Kurumu’nun yaptığı tanıma göre ise, Pomaklar “Rumeli’de Bulgarca
konuşan bir Türk ve Müslüman topluluğu”
19 olarak adlandırılmaktadır. Türk Dil
Kurumu’nun tanımına göre topluluğun dili Bulgarca olarak adlandırılsa da en azından
Türkiye’de yaşayan bu topluluğun üyelerinin büyük bir kısmı kendi konuştukları bu
dile Bulgarca yerine “Pomakça” adını vermiştir. Bu anlamda Türk tarih yazımında da
Pomakları tanımlarken kullanılan başlıca iki öğe, dini açıdan “Müslüman” bir topluluk
olmaları, anadil açısından ise “Pomakça” adı verilen bir dilde konuşmalarıdır. Bununla
beraber, Pomak kimliği ya da Pomakların etnik menşei konusunda herkes tarafından
kabul edilen, üzerinde uzlaşılmış bir tanım bulunmamaktadır. Bakıldığında Pomak
tanımı özellikle Pomak nüfusa sahip ülkelerin tarih yazımında farklı anlamlara
gelebilmektedir. Türk tarih yazımında ise Pomakların kimlik tanımı daha çok onları
tanımlayan iki öğeden biri olan “dini öğe”, yani Müslümanlık üzerine vurguda
bulunarak yapılmaktadır. Bu sebeple Pomaklar konusunda sayıları bir hayli az olan
Türkçe kaynaklarda topluluğunun kökeni daha çok Osmanlı İmparatorluğu’nun
Balkanlar’da hâkimiyet sağlamasından çok daha öncesinde, Karadeniz’in kuzeyinden
Balkan coğrafyasına ulaşan Kuman-Kıpçak Türkleri ile ilişkilendirilmektedir.20
Türkiye’de Pomakların adının geçtiği ilk çalışmalardan biri 1991 yılında
Hüseyin Memişoğlu tarafından yazılan Pomak Türklerinin Tarihi Geçmişinden
Sayfalar isimli kitaptır. Kitabın başlığından da anlaşılabileceği üzere eserde Pomaklar,
“Pomak Türkü” olarak tanımlanmaktadır. Pomakları konu edinen diğer bir çalışma ise
Halim Çavuşoğlu’nun 1993 yılında yayımlanan Balkanlar’da Pomak Türkleri, Tarih
ve Sosyo-Kültürel Yapı isimli çalışmasıdır. Çavuşoğlu’nun çalışmasında da Hüseyin

19 Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük, (Çevrimiçi)
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5ca4cc2a1b9842.732
62001, 03.08.2018.
20 Hüseyin Memişoğlu, Balkanlar’da Pomak Türkleri, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2005,
s. 11-18.
12
Memişoğlu’nun yukarıda bahsedilen çalışmasında olduğu gibi Pomaklar
“Rodoplar’daki bir Türk boyu” olarak nitelendirerek incelenmektedir. Dolayısıyla bu
kaynakta da Pomakları tanımlarken kullanılan hâkim ifade “Pomak Türkleri”
şeklindedir.21
Halim Çavuşoğlu’nun çalışması temel olarak Yunanistan’ın Batı Trakya
bölgesindeki, Soğuk Savaş döneminde uygulamada kalmış ve 1995 yılında kaldırılmış
olan, “Yasak Bölge” olarak adlandırılan ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman
Pomaklar ve Türklerden olan bölgeye yapılan ziyaretler sonrasında ortaya çıkan
gözlemleri içermektedir. Halim Çavuşoğlu’nun çalışması genel itibariyle
Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinin İskeçe kentinin Şahin adlı yerleşim biriminde
yaşayan Pomakların etnik kimlik meseleleri gibi konuların yanında, topluluğun azınlık
içindeki durumuna, sosyo-kültürel özelliklerine, eğitim ve ekonomik durumlarına da
yer vermektedir. Pomaklar hakkında yapılan diğer bir çalışma ise yine Hüseyin
Memişoğlu tarafından yazılmış ve ilk kez 1999 yılında yayımlanmıştır. Bu çalışmada
ise, Pomaklarla ilgili yukarıda daha önce bahsedilen kitabındaki konuları biraz daha
genişletilmiş şekilde tekrar ele alan Memişoğlu, Pomakların etnik menşei konusu
dışında kültürel ve sosyal özelliklerine de yer verilmiştir. Bunun yanında gerek Halim
Çavuşoğlu gerekse de Hüseyin Memişoğlu’nun çalışmalarında da Pomakların
konuştuğu dil, “Pomak Türkleri” ifadesine paralel bir biçimde “Pomak Türkçesi”
olarak adlandırmaktadırlar. Bu yönüyle Pomaklar tarafından “Pomakça” olarak
adlandırılan bu dilin Türkiye’deki Pomaklara dair az sayıdaki yazılı kaynaklarda
“Pomak Türkçesi” şeklinde adlandırıldığı görülmektedir. Pomakların “öz be öz Türk”
olduğu görüşünde olan Türk yazarlar genellikle Pomakların din itibariyle Müslüman
olmaları, kullandıkları dil olan Pomakçanın içerisinde ise pek çok Türkçe sözcük
bulunmasının üzerinde durmaktalardır.
Ancak Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında kalmış birçok topluluğun dili,
Müslüman olsun ya da olmasın, içerisinde birçok Türkçe kelime barındırmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki yüzyıllar süren egemenliği sonucunda
bugün dahi Sırpça-Hırvatça, Makedonca, Arnavutça, Yunanca, Romence ve Macarca

21 Halim Çavuşoğlu, Balkanlar’da Pomak Türkleri: Tarih ve Sosyo-Kültürel Yapı, Ankara, Kök Sosyal
ve Stratejik Araştırmalar Vakfı Yayınları, 1993, s. 8-18.
13
dillerinde birçok Türkçe kelime bulunmaktadır.22 Bu durum Osmanlı sonrası kurulan
ulus devletlerin başlattıkları, kendi ulusal dilleri içerisindeki Türkçe olmayan
kelimelerin kullanımını sonlandırmaya yönelik politikaların ardından dahi,
günümüzde hâlâ etkisi devam bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
23
Pomaklar hakkında yapılan çalışmalardan bir diğeri İlker Alp’in Pomaklar
Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar) isimli 2008 yılında yayımlanmış olan çalışmasıdır. Bu
kaynakta da yukarıda bahsedilen çalışmalar ile benzer bir şekilde Pomaklar “Pomak
Türkleri” şeklinde ele alınmıştır. Diğer kaynaklara paralel bir şekilde bu kaynakta da
konu temel itibariyle Pomakların etnik kökenleri üzerinedir. İlker Alp’in belirttiği
haliyle Müslüman olmanın etnik açıdan Türk olmayan toplumlarda bir “Türklük”
şuuru yaratarak Türkiye’ye göç etmeleri gibi bir durumun olmadığı savunulmaktadır.24
Bu görüş özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından yeni kurulan
Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikle Balkan ve Kafkas coğrafyasından, özellikle anadili
Türkçe olmayan Müslüman toplulukların göç hareketleri göz önünde
bulundurulduğunda tartışmalı hale gelmektedir. Bunun yanında özellikle Balkan
coğrafyasında Osmanlı döneminde ve daha yaşlı nesil arasında Müslüman ve Türk
olmanın eş anlamlı olarak kullanıldığı ve hatta halk arasında “elhamdülillah Türküm”
ya da “Türklük dinimin hakkı için” gibi deyimlerin bulunduğu bir bölge söz
konusudur.25 Bunun yanında Balkanlar coğrafyasında kimi bölgelerde beş yüz yıldan
fazla hüküm süren imparatorluğun “millet sistemi” sonucunda ana dili Türkçe
olmayan toplulukların da imparatorluğun dağılmasının ardından Türkiye topraklarına
doğru göç etmesi şaşırtıcı bir sonuç değildir.
Pomakları konu edinen diğer bir çalışma ise Ertuğrul Aladağ’ın Aşkım Rodna:
Bir Pomak Öyküsü isimli öyküsüdür. Söz konusu öyküde çeşitli sorunlar baş
göstermeden önce Hristiyan ve Müslümanların bir arada yaşadığı bir köyde yaşayan
çocukların gözünden, köydeki Müslümanların Türkiye’ye göç süreci ve kahramanların

22 The Turkish Presence in Bulgaria I, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1987, s. 8.
23 Balkan dillerindeki ‘’Türkizma’’ olarak bilinen Türkçe etkisi ile ilgili bir çalışma için bkz. Lindita Latifi
Xhanari, Balkan dillerindeki ortak Türkizmalar sözlüğü, Denizli, Pamukkale Üniversitesi Yayınları,
2015.
24 İlker Alp, Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar), Edirne, Trakya Üniversitesi Yayınları, 2012, s. 28.
25 Baskın Oran, ‘’Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik,’’ Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.48, 1993, s. 109.
14
yetişkin olup, göç ettikleri yere tekrar ziyareti gibi konular anlatılmıştır. Öyküde
özellikle “din” imgesi, diğer bir deyişle iddia edilen “Hristiyanlıktan Müslümanlığa
geçmiş olma” durumu vurgulanmıştır. Bununla beraber söz konusu öyküde “Pomak”
kelimesi başlık haricinde içerik kısmında hiç kullanılmamıştır.26
Pomakların konu edildiği bir diğer çalışma ise İsmail Cambazov’un
otobiyografik çalışmasıdır. Cambazov’un Eşiğim ve Beşiğim isimli bu çalışmasının bir
bölümü de Pomaklara ayrılmıştır.27 Pomaklar üzerine hem Bulgar hem Türk hem de
Yunan tarih yazımındaki hâkim söylemi inceleyen Cambazov, Bulgaristan’da yaşayan
Pomak topluluğunun yaşadığı coğrafyaya, topluluğun geleneklerine ve diline dair
önemli örnekler sunarken, aynı zamanda topluluğun kendisini bugün, özellikle
sosyalizmin hemen ertesinde, nasıl bir aidiyet ile ilişkilendirdiğini de farklı şehirler,
köyler ve yaş gruplarından verdiği örnekler ile ele almıştır.
Türk tarih yazımında hâkim olan “Pomak Türkleri” kavramından farklı bir
kullanım örneği ise Kemal Gözler’in Bulgaristan’ın Lofça bölgesindeki Pomakları ele
aldığı çalışmasında görülebilmektedir. Gözler’in Osmanlı İmparatorluğu’nun tahrir
defterlerini inceleyerek gerçekleştirdiği bu çalışmada, Bulgaristan’ın kuzeyinde
yaşamış olan Lofça Pomakları ile daha güneydeki Rodop Pomaklarının gerçekten aynı
topluluklar mı olduğu konusu incelemeye alınmış ve coğrafi olarak birbirinden farklı
yerlerde yaşayan bu toplulukların neden aynı isimle anıldığı konusu üzerinde
durulmuştur. Gözler’in yaptığı bu çalışma sonucunda bu iki topluluğun tek ortak
yönlerinin anadillerinin Pomakça olması ve iki toplumunda Müslümanlığı benimsemiş
olmalarının olduğu fakat coğrafi olarak iki toplum arasında herhangi bir bağ
olmamasının dikkat çekici olduğuna vurgu yapılarak, Bulgaristan’da “Pomaklar”
olarak adlandırılan grupların etnik menşei konusunda bir başka muallak konuya
değinilmiştir. Bu açıdan Kemal Gözler’in çalışması Pomakları kavramsal olarak
Türkiye’deki genel hâkim literatürden farklı bir şekilde ele alması açısından önemli

26 Ertuğrul Aladağ, Aşkım Rodna: Bir Pomak Öyküsü, İstanbul, Belge Yayınları, 1996.
27 İsmail Cambazov, Beşiğim ve Eşiğim, Yayına Hazırlayan İsmail Tuğrul,İstanbul, Erkam Matbaası, t.y.,
s. 47-64.
15
olmakla beraber, konu itibariyle Türkçe literatürdeki diğer kaynaklara paralel bir
şekilde Pomakların etnik kökenlerinin ne olduğu tartışması üzerinedir.28
Pomaklar hakkında Türkçe literatürde bahsedilmesi gereken diğer bir çalışma
da her ne kadar kitabın orijinali İngilizce yazılmış da olsa, çeviri yoluyla Türkçe’ye
kazandırılmış olan Hugh Poulton’un Balkanlar: Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler
isimli çalışmasıdır. Poulton’un Türkçe çevirisinin ilk baskısı 1993 yılında yayımlanan
söz konusu çalışmasında da Pomakları da konu edinen bir bölüm bulunmaktadır.
Poulton çalışmanın Bulgaristan ve Azınlıkları isimli bölümünde Pomakları, “Bulgar
Müslümanları” ve ayrıca parantez içerisinde bir ifade ile de “(Pomaklar)” şeklinde
ele almayı tercih etmiştir.29 Poulton çalışmasında Pomakları şu ifadeler ile
tanımlamıştır,
“Genel olarak küçültücü bir ifadeyle kendilerine ‘’Pomaklar’’ deniler Bulgar
Muhammedçileri, dinsel bir azınlık oluştururlar; ana dil olarak Bulgarca konuşan, fakat din
ve adetleri İslami olan Slav Bulgarlarıdır.”
30
Yukarıda Poulton’un söz konusu tanımından da anlaşılacağı üzere, bu çalışmadaki
Pomak tanımı “Bulgar Muhammedçileri” olarak yapılırken, Pomaklar dil yönünden
“Bulgarca” konuşan ve “Muhammedçi”, yani burada İslam dinini seçen, Bulgarlar
olarak ele alınmıştır. Bununla beraber Poulton, Pomak kimliğinde (burada Poulton
Pomakları sadece Bulgaristan sınırları içerisinde yaşayan bir grup olarak ele almıştır),
eski Yugoslavya’da yaşayan diğer Müslüman-Slav gruplara benzer bir şekilde, bir
belirsizliğin hâkim olduğunu da belirtmiştir. 31
Türk tarih yazımı açısından Türkiye’de Pomakların temel konu olarak
çalışıldığı yüksek lisans ve doktora tezleri incelendiğinde ise, bugüne kadar oldukça
az sayıda çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de yazılan tezlere bakıldığında
Pomakların temel konu olarak ele alındığı toplamda dördü yüksek lisans, üçü doktora
olmak üzere toplamda yedi adet tez çalışması bulunduğu görülmektedir. Bu tezler

28 Kemal Gözler, “XV ve XVI’ncı Asırlarda Lofça Pomak Köylerinin İlk Müslüman Sakinleri,” XIII. Türk
Tarih Kongresi Tebliği, t.y. (Çevrimiçi) http://www.kemalgozler.com/pomak-ttk-bildiri.htm,
20.11.2018.
29 Hugh Poulton, Balkanlar: Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler, Çev. Yavuz Alagon, İstanbul, Sarmal
Yayınevi, 1993, s. 135.
30 A.e.
31 A.e., s. 140.
16
içerisinde çalışmalarının neredeyse tamamının 2010 sonrası dönemde yapıldığı ortaya
çıkmaktadır. Türkçe tezler arasında 2000 öncesi dönemde yapılan çalışmalar arasında
ise yalnız bir çalışma bulunurken, bu yüksek lisans tez çalışması Çanakkale Biga’da
yaşayan Pomakların el dokumaları ve genç kız kıyafetleri gibi topluluğa özgü sosyokültürel konularına eğilen bir çalışmadır.32
Söz konusu çalışmayı takip eden süreçte,
1996 yılında Pomakların konu edildiği bu ilk tez çalışmasından, 2011 yılına kadar
Türkiye’de başka herhangi bir tez çalışmasının yapılmadığı görülmektedir. 2011
yılında yapılan çalışma ise Pomakların Dini Hayatı isimli bir yüksek lisans tez
çalışmasıdır. 33 Bu çalışmada genel itibariyle Bulgaristan’ın Smolyan ilinde yaşayan
Pomak toplumunda dini hayatın rolü incelenmiştir.
2013 yılında ise aynı zamanda Pomaklar hakkında yazılan ilk doktora tezi olan
Berkant Gençkal’ın “Pomak perspektifleri: Debates on origins, ethnic discourse and
the tradition of pesna” isimli çalışması, hem Pomakların etnik kökeni meselesinin
tarihsel arka planının tartışıldığı, hem de topluluğun kendine özgü müzik geleneği olan
“pesnaların” incelendiği bir çalışmadır.34 Gençkal bu çalışmasında Türkiye’de Kaz
Dağları civarında yaşayan Pomakları ile Bulgaristan’ın Rodoplar bölgesindeki
Pomakların yaşadığı bölgelerde yaptığı alan çalışması sonrasında topluluğun bu
kendine özgü geleneksel müziğine dair gözlemlerde bulunarak, aynı zamanda bu
geleneksel müzik ile Pomakların kendi kimlikleri, tarihsel arka planı gibi konular ile
de ilişkiler kurmuştur. Gençkal’ın çalışması, Pomaklar ile daha çok “kimlik” temelli
çalışmalar dışında, topluluğun “pesna geleneğini” inceleyen bir çalışma olması
açısından ender örneklerden biridir.35

32 Başaran Fatma Nur Başaran, ‘’Çanakkale İli Biga İlçesi Pomak El Dokumaları ve Pomak Genç Kız
Kıyafeti,’’ Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
1996.
33 Sabri Dzhuvalekov, ‘’Pomakların Dini Hayatı,’’ Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, Selçuk
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011.
34 Berkant Gençkal, ‘’Pomak perspektifleri: Kökenlerine dair tartışmalar, etnik araştırmalar ve pesna
geleneği,’’ Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2013.
35 Berkant Gençkal, ‘’The Pomak Persectives: Debates on Origins, Ethnic Discourse and The Tradition
of Pesna (Pomak Perspektifleri: Kökenlerine Dair Tartışmalar, Etnik Araştırmalar ve Pesna Geleneği)’’,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2013, p. 240.
17
2015 yılına gelindiğinde ise Pomakları konu edinen iki adet yüksek lisans tez
çalışmasının olduğu görülmüştür. Derya Ergene’nin çalışması Türkiye’de yaşayan
Pomakların göç ettikleri dönem sonrasında sosyo-kültürel uyum sürecini
incelemiştir.36 Fakat söz konusu çalışma mübadele sonrasında Türkiye’ye göç eden
Pomakların Türkiye’de ilk olarak yerleştikleri köylerden ziyade, bu köylerden
İstanbul’a göç etmiş olan topluluğun ikinci, üçüncü kuşak üyelerini kapsayabildiği ve
çalışmada İstanbul’a iç göç süreci ile topluluğun Türkiye’ye göç süreci arasında açık
bir ayrım yapılmadığı için, Pomaklara yöneltilen sorulara veriler cevaplar ve ulaşılan
sonuçlar açısından belli başlı noktaların gözden kaçırıldığı görülmüştür.
2015 yılındaki bir diğer yüksek lisans tez çalışması ise Bulgaristan’da yaşayan
Pomakların kimlik ve aidiyet konularının sosyolojik çalışmasını içermektedir. Söz
konusu çalışma Bulgaristan’ın geçmişten günümüze değişen siyasi ikliminin
Pomakların kimliği üzerinde ne gibi dönüşümlere yol açtığını, alan çalışması
vesilesiyle Pomakların gözünden incelemiştir.37
2017 yılına gelindiğinde ise Pomakları konu edinen iki adet doktora tez
çalışmasının olduğu görülmektedir. Çalışmalardan ilki Manisa’ya iki farklı dönemde
göç etmiş (1878 sonrası dönemde ve 1989 sürecinde) iki Pomak grubunun birbirleri
ile olan etkileşimlerini, göç süreçlerini ve kültürel kimliğin müzik ile inşasını konu
edinmektedir. 38 2017 yılındaki diğer bir doktora çalışması ise 19. ve 20. Yüzyıllarda
Pomak Türkleri başlığını taşımaktadır. Bu çalışma bir bakıma Pomakların yaşanan
savaşlar sonrası başlayan Türkiye’ye doğru göç hareketlerinin hız kazandığı
dönemdeki Pomakların yaşadıklarını ele almaktadır.39

36 Derya Ergene, ‘’Türkiye’de Pomak Türkleri ve Sosyo-Kültürel Uyum Süreci,’’ Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul, Arel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015.
37 Adile Yozmerdivanla Ahmed, ‘’Pomak Müslüman Kimlik ve Aidiyetinin Sosyolojik Analizi:
Bulgaristan Örneği,’’ Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu ve
İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü, 2015.
38 Bilgihan Akbaba Bozok, ‘’Göç, Kimlik, Müzik: Karaağaçlı Pomak Topluluğunda Balkanlılık
Tahayyülleri ve Kültürel Kimliğin Müziksel İnşası,’’ Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2017.
39 Aysun Gültekin, ‘’XIX. -XX. Yüzyıllarda Pomak Türkleri,’’ Yayımlanmamış Doktora Tezi, Edirne,
Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, 2017.
18
2018 yılına gelindiğinde ise Pomaklar ile alakalı bir adet yüksek lisans tez
çalışması bulunmaktadır. Bu çalışmada ise Bulgaristan’da yaşayan Pomakların karşı
karşıya kaldığı asimilasyon politikaları tarihsel bir süreç içerisinde ele almıştır.40
Sonuç olarak Türkiye’de Pomakları konu edilen yüksek lisans ve doktora
tezleri ele alındığında, 1996 yılında yapılan sosyo-kültürel tez çalışması haricinde
2011 yılına kadar Pomaklar ile alakalı herhangi bir tez çalışmasının yapılmadığı
görülmektedir. Söz konusu çalışmaların biri hariç tamamı ise 2013-2018 yıllarını
kapsayan beş senelik süre içerisinde yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar ise temelde
yerleşik nüfusun sosyo-kültürel özelliklerini ya da pesna gibi geleneklerini ya da
kimliksel tartışmalarını ele alırken, bu topluluğun Türkiye’ye göç sürecini temel bir
konu olarak ele almış bir tez çalışmasının daha önce yapılmamış olduğu görülmüştür.
Türk tarih yazımı açısından Pomakları konu edinen çalışmalardan en önemlisi
Aşkın Koyuncu’nun Balkan Savaşları Sırasında Pomakların Zorla Tanassur Edilmesi
(1912-1913) isimli makalesidir. Koyuncu’nun söz konusu çalışmasında belirttiği
şekilde;
“…Pomaklar, zaman içerisinde meydana gelen İslamlaşmalar sonucunda Osmanlı
millet sistemi bağlamında dinî aidiyeti hayatının merkezine almıştır. İslam’a geçiş, Pomaklar
ve Bulgarlar arasında derin bir uçuruma sebep olmuş ve Pomaklar, Müslümanlık dolayısıyla
Türk kimliğine eklemlenmişlerdir. Bulgar ulusal uyanış döneminde ve Bulgaristan’ın
kuruluşunda da Pomaklar, Müslümanlık, yani Türklük safında yer tutmuşlardır. Ulusal uyanış
döneminde çoğunluğu ruhban çevrelerine mensup kişiler tarafından üretilen mahallî
kaynaklar, Bulgar kolektif hafızasına Pomakların sistemli bir şekilde zorla İslamlaştırıldığı
algısını yerleştirmiştir. Bu algı, Bulgar olmayı Bulgarca konuşmak ve Ortodoks olmak
şeklinde tanımlayan romantik bir ulus anlayışı ve bazı politik mülahazalarla birleşince Balkan
Savaşları sırasında Pomakların zorla Hıristiyanlaştırılmasına zemin hazırlamış ve büyük bir
insanlık dramının yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak, Balkan Savaşları sonrasında
neredeyse bütün Pomaklar İslam’a geri dönmüşlerdir. Diğer taraftan Balkan Savaşları
sırasında uğradıkları zulümler ve zorla tanassur hadisesi, onları Türk kimliğine daha da
yakınlaştırmış gerek savaş esnasında gerekse akabinde mühim bir kısmının Osmanlı
topraklarına hicret etmesine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti de göç hareketini
desteklemiştir.”
41

40 Nuh Âdem, ‘’Bulgaristan’ın Pomak Türklerine Uyguladığı Asimilasyon Politikası,’’ Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Kırklareli, Kırklareli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018.
41 Aşkın Koyuncu, ‘’Balkan Savaşları Sırasında Pomakların Zorla Tanassur Edilmesi (1912-
1913),’’Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, C.33, 2013, s.
188.
19
Buradan da anlaşılabileceği gibi Pomakların tarihsel olarak Osmanlı
İmparatorluğu’na daha sonra Türkiye’ye doğru olan göç hareketlerinde İslam dini ve
bu nedenle de özellikle 93 Harbi’nin hemen ertesinde gerçekleşen ilk dönem göçlerin
temelinde bir “hicret” anlayışının da olduğunu belirtmek gerekecektir. Pomakların göç
hareketlerinde görülen bu “hicret” temelli göç anlayışı, Balkanların diğer Müslüman
topluluklarında da benzer şekilde ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun
hakimiyeti kaybettiği ve idarenin Müslüman olmayan bir unsura geçtiği diğer
bölgelerde de buna benzer göç hareketleri ortaya çıkmıştır. Örneğin Bosna Hersek’in
yönetimin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na geçmesi ile burada yaşayan
Müslüman Boşnakların bir bölümü de kitlesel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun
idaresi altındaki topraklara göç etmiştir.
42 Dolayısıyla özellikle ulus-devlet öncesi
dönemde Müslüman toplulukların göç hareketinde temel motivasyon noktası din
olmuş ve dolayısıyla burada “hicret” anlayışı temelli bir göç hareketi ortaya çıkmıştır.
Bahsedilen bu hicret temelli göç anlayışı çok sonraki dönemlerde, örneğin, 1950’li
yıllarda dahi Bulgaristan’dan Türkiye’ye doğru yapılan göçler de motivasyon noktası
olmuş ve söz konusu bu durum Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek isteyen Türkler
göç taleplerini Türkiye aşağıdaki şekilde iletmişlerdir,
“…Birincisi tarlalarımızı koperatsiye (kooperatif) yaptılar, hattâ hükümet tarafından
bir heyet ayrıldı bu işler için. Bizi de işlemek (çalışmak) için kandırıyorlar. İkincisi
mekteplerimizde diniye ve kur’an okutulmuyor. İlerde dinimizi unutturacaklar. İşte bu
zorluklar karşısında kaldık, ne yapacağımızı şaşırdık, sancağımız olan Türkiye’ye hicret
etmeyi gözümüze aldık. Kabul etmenizi rica ederiz…”43
Diğer tarafta tarih yazımı açısından Osmanlı İmparatorluğu’nun Pomaklara
yönelik bakışında ise temelde millet sistemi dolayısıyla bu nüfusun diğer Müslüman
gruplardan ayrılmadan kayıt altına alındığı ve Pomakların varlığı ya da farklı dil
özellikleri ile ilgili durumlarının ise ancak 93 Harbi sonrasında, yani Pomaklarının ilk
kitlesel göç hareketlerinin başlamasının ardından, 1880 yılındaki belgede şu şekilde
yer aldığı görülmektedir;

42 Noel Malcom, Bosnia A Short History, London, Macmillan, 1994, s. 138.
43 Bilâl N. Şimşir, “Bulgaristan Türk Azınlığının Ahdi Durumu,” Türk Kültürü, S.264, 1985, s. 215.,
Aktaran İbrahim Kâmil, Bulgaristan’daki Türkler’in Statüsü, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları
Vakfı, t.y., s. 51.
20
“Pomaklar din-i mübin-i Muhammedî ile mütedeyyin iseler de Bulgar lisanıyla tekellüm eder
ve hele tâife-i nisâ ve çocukları asla Türkçe bilmezler. Bunun için içlerinde Türkçe okur ve
yazar adama nadiren tesâdüf olunur.”44
Diğer tarafta Türk tarih yazımı açısından değerlendirildiğinde Türkiye’de
Pomakların özellikle Kuman-Peçenek boyları ile ilişkilendirilme durumlarının da
cumhuriyetin kurulmasından sonraki süreçte başladığı görülmektedir.45 Örneğin, 1918
yılında Osmanlı Ayan Meclisi üyesi Celal Nuri’nin İstanbul’da haftalık olarak
yayımladığı siyasi ve edebi dergide bu durum şu şekilde ortaya çıkmaktadır,
“Rodop Dağı civarında, Makedonya ve Rumeli-i Şarki’de Pomak ıtlak olunur, lisanları
Bulgar, mezhepleri Müslüman, his itibariyle kuvvetli Türk, adedleri na-ma‘lum, menşeleri
meşkûk bir kavim vardır. Bunlar vehle-i ulada ihtida etmiş Bulgar addolunalibilirse de
zannederim ki hakikat bu merkezde değildir. Kadim Trakya ahalisinden oldukları da
meczûmdur.” 46
Bu şekilde Pomakların Müslümanlığa ihtida eden Bulgarlar olabileceği vurgusu
yapılırken, Türkçe literatürde cumhuriyet sonrası dönemde benimsenen ve özellikle
“Pomak Türkleri” şeklinde ortaya çıkan kullanımının 1918’e kadar kullanılmadığı
dikkat çekmektedir.
Türk tarih yazımında Pomakların Karadeniz’in kuzeyinden Bulgaristan’a
yerleşmiş Türk kavimlerinden olduğu görüşü ise cumhuriyetin ilk yıllarında
kullanılmaya başlanmış ve sonrasında günümüze kadar yapılan çalışmaların neredeyse
tamamında bu görüş referans alınarak Pomaklar konusu incelenmiştir.
Türk tarih yazımı açısından Türkiye’deki Pomakların 1923-1946 yılları
arasında tek parti dönemindeki durumlarını ele alan bir çalışma da mevcuttur. Söz
konusu çalışmada Pomakların ulus-devlet dönemi içerisinde ve özellikle de tek parti
döneminin “Türkleştirme” politikaları ile Osmanlı İmparatorluğu’nun millet sistemi
içerisinde bu topluluğa uyguladığı politikalar karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.47

44 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Yıldız Perakende- Askerî Maruzât Evrakı (Y.PRK.ASK), No. 4/44,
3 Zilkade 1297/25 Eylül 1296 (7 Ekim 1880) Rumeli-i Şarkî Hudud Memuru Erkan-ı Harp Kolağası
Ahmed Seyfi Bey’in layihası, aktaran Koyuncu, a.y., s. 145.
45 Koyuncu, a.y., s. 146.
46 Celal Nuri, “Bulgar (ve Pomak)”, Edebiyât-ı Umûmiyye Mecmuası, 3 Şevval 1336/10 Ağustos 1918,
C. 4, Sene 2, No. 80, s. 912., aktaran Koyuncu, a.y.
47 Mehmet Pınar, ‘’Tek Parti Döneminde Pomaklar,’’ Tarih Okulu Dergisi, C. 9, 2016, ss. 803-835.
21
Türkçe literatürdeki diğer bir çalışma da Ercan Çokbankir’in Balkan
Türklerinin Kökleri Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar isimli çalışmasıdır. Söz konusu
bu çalışmada daha önce bahsedilmiş olan Hüseyin Memişoğlu ve Halim
Çavuşoğlu’nun çalışmalarına paralel bir şekilde, Pomakların da içinde bulunduğu,
Balkanlar’da anadili Türkçe olmayan Müslüman topluluklar “Türklük” kavminin bir
parçası içerisinde ele alınmaktadır.48
Daha sonraki dönemde Türk Tarih Kurumu tarafından 1987 yılında
yayımlanan Turkish Presence in Bulgaria isimli kitapta da Pomaklardan “Müslüman
Pomak Türkler” olarak bahsedilmektedir.49 Bakıldığında bu araştırmada da
Bulgaristan’da 1980’li yıllarda Türk-Müslüman topluluklara karşı uygulanan zorlu
asimilasyon uygulamalarından söz edilmektedir.
Türkiye’de topluluğun kültürel yönleri ile alâkalı yapılan ender çalışmalardan
biri de Çanakkale-Biga yakınlarında Pomaklar kadınların geleneksel kıyafetleri ile
alakalıdır. Söz konusu çalışmada köylerde yaşayan Pomak kadınlar arasında özellikle
“düğün” gibi özel günlerde sürdürülen geleneksel “Pomak kadın kıyafetleri”
incelenmiştir. 50
Diğer bir çalışma olan Ahmet Günşen’in çalışmasında ise Pomakların, Bulgar
ya da Yunan resmi tarih tezlerine karşılık Pomakların orijinlerinin Türklük ile
(özellikle İslamiyet öncesi dönemdeki Türk gelenekleri ile de ortaklıkları ele alınarak)
olan yakın bağları incelenmiştir.51
Türk tarih yazımı açısından Pomakların bir topluluk olarak tarihsel bir bakış
açısıyla ele alındığı çalışmalardan en önemlisi de Ömer Turan’ın 1999 tarihli
Pomaklar, geçmişleri ve bugünleri isimli çalışmadır. Turan, çalışmasında Pomaklar
hakkında yapılan çalışmalarda tarihsel olarak Pomakların menşeileri hakkında ortaya

48 Ercan Çokbankir, Balkan Türklerinin Kökleri Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, İzmir, Etki
Matbaacılık, 2008.
49 Turkish Presence in Bulgaria I içerisinde, ‘’The Question of Turkish Minority in Bulgaria From the
Perspective of International Law,’’ Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
1987, s. 59.
50 Fatma Nur Başaran, Gürcüm Banu Tipigil, ‘’A Reflection on Pomak Culture in Modern-Day Turkey:
Traditional Female Clothing and the Bride’s Wedding Outfit,’’ Folklore, Vol. 118, 2007, pp. 217-222.
51 Ahmet Günşen, ‘’Pomaks as a Balkan Community and Evidence of Turkishness in Their Percepcions
of Identity,’’ Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, C.2, 2013, pp. 35-54.
22
atılan iddiaları değerlendirmiştir. Fakat Turan’ın da çalışmasında vurguladığı gibi bu
topluluğun “geçmişte’’ kim oldukları konusunda birçok farklı görüş hakimdir. Bu
sebeple söz konusu olan bu çalışmada topluluğun kendini nasıl tanımladığı konusu
üzerinde durulmuştur. Buna göre Pomaklar kendilerini tanımlarken içerisinde
yaşadıkları Müslüman topluluklar arasında bir kimlik arayışına girerken, Müslüman
olmayan topluluklardan daha uzak durmaktadırlar.52 Bahsedilen bu durum aslında
Balkanlar’ın diğer bölgelerinde de Müslüman azınlıklar için benzer şekilde
gerçekleşmektedir. Bu göre, Müslüman azınlık arasında çoğunluğu oluşturan grup,
diğer grubu kendi içerisine asimile etmektedir. Örneğin Makedonya’da ve Kosova’da
Müslümanlar arasında çoğunluğu oluşturan grup olan Arnavutlar diğer Müslüman
grupları Arnavutlaştırmaktadır.53
Turan’ın çalışmasında üzerinde durduğu önemli bir konu ise özellikle
Bulgaristan’da yaşayan Pomakların kimlikleri söz konusu olduğunda, bu topluluğunun
yaşadığı toprakların Bulgar yönetimi altına geçmesinden sonraki aşamadan, en son
1984 yılında zirve yapan “yeniden doğuş” hareketi ile gerçekleşen asimilasyon
kampanyalarıdır. Bu durumun en ilginç saptaması ise örneğin, 1912 yılı öncesinden,
1990 yılına kadar yaşamış bir Pomak’ın isminin tam dokuz kere değiştirilmiş
olmasıdır. Bu göre örneğin,
“Ali Osmanov Bairamov (1912 öncesi)- Iliya Ognyanov Bogdanov (1912-1913)
Ali Osmanov Bairamov (1913-1937)- Iliya Ognyanov Bogdanov (1937-1945)
Ali Osmanov Bairamov (1945-1962)- Iliya Ognyanoy Bogdanov (1962-1964)
Ali Osmanov Bairamov (1964-1971) -Iliya Ognyanov Bogdanov (1971-Mart 1990)
Ali Osmanov Bairamov (Mart-Kasım 1990)- Ali Osman Bairam (Kasım 1990).”
54
Bu durum Bulgaristan’da yaşayan Pomakların özellikle kendi kimliklerine
ilişkin “dışarıdan” gelen kişilere karşı verdikleri yanıtlarda daha ihtiyatlı ve şüpheci

52
Ömer Turan, ‘’Pomaks, Their Past and Present,’’ Journal of Muslim Minority Affairs, Vol.19, 1999,
p. 75.
53 Baskın Oran, ‘’Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik,’’ Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.48, 1993, s. 120.
54 Ömer Turan, ‘’Pomaks, Their Past and Present’’, Journal of Muslim Minority Affairs, Vol.19, 1999,
s. 77.
23
davranmalarını da beraberinde getirmiştir.55
Bulgaristan’da yaşayan Pomakların
Bulgar yönetimi altında yaşadıkları bu “travmatik” süreç dolayısıyla bu topluluğun
kimlik meselesi de dahil pek çok konuda özellikle dışarıdan gelen kişilere karşı
ihtiyatlı bir tavır almalarına sebep olmuştur. Söz konusu bu durum Bulgaristan’ın
güneybatı kısmında yaşayan Pomaklar için hala geçerli bir durumdur. Bu bölgede
yaşayan Pomaklar özellikle yeni doğan çocuklarına biri evde biri resmi kayıtlarda
kullanılmak üzere iki isim vermektedirler. Bu haliyle çocuklar örneğin, özel alanları
olan evlerde, ya da akrabalarının yanında “Hüseyin” olarak çağırılırken, okul gibi
kamusal bir alanda ise “Martin” olarak çağırılmaktadır.56 Bu durum özellikle
topluluğun kimliğinin geçişkenliği söz konusu olduğunda oldukça dikkat çekici bir
ayrıntı olarak ortaya çıkmaktadır. Bulgaristan’ın Müslüman azınlığının kimliğinde
meydana gelen bu geçişkenlik Çingeneler için de geçerli olan bir durumdur. Örneğin,
dışarıdan gelen bir kişiye Müslüman bir Çingene kendini Hristiyan yani “resmi” adıyla
tanıtırken, tanıdıkları ile beraberken Müslüman, yani ailesi tarafından evde kullanılan
isim kullanmaktadır.57 Söz konusu durum özellikle yurtdışına (daha çok Batı Avrupa
ülkelerine) çalışmaya giden yetişkinler arasında da gözlenmektedir. Bu durumda
yetişkinler pasaportlarında yazan Hristiyan-Slav, yani kamusal isimleri ile çalışmaya
gitmektedirler. 58
Pomaklar ile alakalı güncel tarihli çalışmalardan biri de Trakya’da Pomaklar:
Kökenleri, yerleşim yerleri, gelenekleri ve kültürleri isimli çalışmadır. Bu çalışmada
Türkiye’de yaşayan Pomakların başlıca yerleşim yerleri hakkında bilgi verilirken,
yaşlı kuşak ile yapılan görüşmeler ile pesna ve prikaznalar gibi topluluğa ait kültürel
öğelerin örnekleri sunulmuştur.59

55 A.y.
56 Emel Deniz, 2017 yılı Bulgaristan’ın Batı Rodoplar bölgesinde yaptığım görüşmeler ve gözlemlerden
notları.
57 Daria Borislavova White, Andrew P. White, “Grandma, What’s Your Name Now?, Life Narratives,
Portraiture, and Reclaiming Identity In The Balkans,’’ Bulgarian Studies, Vol.1, 2001, s. 98
58 Emel Deniz, 2017 yılı Bulgaristan’ın Batı Rodoplar bölgesinde yaptığım görüşmeler ve gözlemlerden
notları.
59 Hasan Uygun, ‘’Trakya’da Pomaklar: Kökenleri, yerleşim yerleri, gelenekleri ve kültürleri,’’
Trakya’nın Renkli Dünyası Aşrı Memleket, Derleyenler Tuncay Bilecen, İbrahim Dizman, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2017, s. 169-190.
24
Türkçe literatürde Pomaklar üzerine var olan en güncel yayınlardan biri Georgi
Zelengora’nın Türkiye’deki Pomaklar isimli kapsamlı alan çalışmasıdır. Çalışmada
Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan Pomakların Türkiye’ye göç süreci ele
alınarak, yapılan alan çalışmalarıyla Türkiye’deki Pomak topluluğunun bugün hangi
bölgelerde yaşadığı tespit edilmiştir. Bunun yanında Zelengora’nın çalışması Türkçe
literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak topluluğun aidiyeti, Pomakça dilinin
topluluğun kültüründeki yeri gibi pek çok farklı konuyu, Türkiye’de gerçekleştirilen
alan çalışması ile birlikte topluluğun kendi perspektifinden sunma imkânı vermiştir.
Bununla beraber Zelengora, Türkiye’ye farklı dönemlerde ve farklı bölgelerden göç
eden Pomaklar arasındaki aidiyet, kendini tanımlama ya da birbirleriyle olan
ilişkilerini inceleme açısından da bir karşılaştırma yapmıştır.60
1.2. Diğer Ulusların Tarih Yazımında Pomaklar
Diğer ulusların tarih yazımında Pomaklar konusu değerlendirildiğinde bu
konuda Türk tarih yazımına nazaran daha fazla ve geniş çalışmaların yapıldığı
görülmektedir.
İlk olarak İngilizce ansiklopedilerde Pomakların nasıl tanımlandığı konusuna
bakılacak olursa, burada topluluğun en geniş haliyle “Bulgarca” konuşan Müslüman
bir halk olarak ele alındığı görülmektedir. Örneğin, Leiden’de basılan İslam
Ansiklopedisi’nde yer alan “Pomaklar” maddesinde topluluk, Yunanistan, Bulgaristan
ve dönemin Yugoslavya’sında Federal Makedonya Cumhuriyeti’nde yaşayan,
“Bulgarca” konuşan Müslümanlar olarak tanımlanmıştır. Burada ilginç olan nokta ise
bu maddede Türkiye’nin Pomak nüfusu barındıran ülkeler arasında yer almamış
olmasıdır.
Aynı zamanda söz konusu bu ansiklopedide Pomak isminin onlara, aynı
bölgede yaşayan Hristiyan köylüler ile aynı zamanda Makedonya’nın batısında
yaşayan Sırpça konuşan Müslümanlara Bulgarlar tarafından verilen isim olarak
kullanıldığı belirtilmiştir.
61 Bu haliyle bakıldığında Pomakların kimlikleri açısından

60 Georgi Zelengora, Türkiye’deki Pomaklar, Çev. Zeynep Zafer, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
2017.
61 Alexandre Popoviç, “Pomaks,” The Encyclopaedia of Islam, Vol.8, Ed. by. C. E. Bosworth, E. van
Donzel, W. P. Heinrichs. G. Lecomte, Leiden, E. J. Brill, 1995, p. 322.
25
en önemli belirleyicilerden biri olan “dil” konusu, ilk defa İngilizce literatürde Sırpçayı
da içine alacak şekilde geniş bir alana yayılmış bir topluluk olarak tanımlanmaktadır.
Çünkü genel itibariyle İngilizce literatüre hâkim olan nokta Pomakların anadillerinin
“Bulgarca” oluşu şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Pomakların anadil olarak Sırpça ile
ilişkilendirildiği diğer bir kaynak ise, 1880 yılına ait olan ve Pomakların ulusal
kimliğini “dinin” şekillendirdiğini fakat topluluğun buna rağmen hala “İslamlaşmış
Sırplar” olduğunu söyleyen Gobceviçtir.62
İslam Ansiklopedisi’nin söz konusu maddesinde Pomaklar maddesinde
üzerinde durulan diğer bir konu da “İslamlaşma” sürecidir. Bu kısımda “Slav
Müslümanlar” Sırplar ve Bulgarlar olarak iki grup üzerinden tanımlanmıştır, yani
burada “Pomak” kelimesi hem Sırp hem de Bulgar kökenli Slav Müslümanlarına denk
gelen bir kavram olarak ele alınmıştır. Bu sebeple, Balkanlar’ın çeşitli bölgelerinde
Torbeş, Apovci, Ahiryani gibi isimlerle anılan gruplarda “Slav” menşeili bir dil
konuşmaları sebebiyle “Pomak” şemsiyesi altında incelenmişlerdir.
Pomaklar ile ilgili bahsedilen bu söz konusu ansiklopedi maddesinde ilginç
olan diğer bir nokta ise, Pomakların özellikle 1876-1878 döneminde Osmanlı
İmparatorluğu saflarında, Bulgarlara karşı savaşmış olmalarını Pomakların “düşük
kültürel seviyeleri” sebebiyle “ulus” ve “din” arasında ayrım yapamamış olmaları
sebebiyle olduğunun belirtilmesidir.63

Söz konusu ansiklopedisinin Pomaklar maddesinde yer alan bilgiler ise genel
olarak Bulgarca ya da Sırpça kaynaklara atıfta bulunularak yapılmıştır, bu maddede
Türkçe kaynak olarak kullanılan tek eser ise Ahmet Cevat Eren’in “Pomaklar’a dair”
ve “Pomaklar” başlıklı yazıları olmuştur.
Pomaklar ile alakalı 90’lı yıllara gelmeden yazılan İngilizce kaynaklardan bir
diğeri ise Alexandre Popoviç’in Bulgaristan Türkleri (1878-1985) başlıklı
makalesinde geçmektedir. Söz konusu çalışmada Popoviç Pomakları; Rodoplar ve
Razlog bölgelerinde yaşayan, neredeyse hiç Türkçe bilmeyen İslam dinini benimsemiş

62
Gobcevic, op. cit., p. 58, aktaran: Ömer Turan “Pomaks, Their Past and Present,” Journal of
Muslim Minority Affairs, Vol. 19, 1999, p.75.
63 A.e., s. 321.
26
Bulgarlar olarak tanımlamıştır.
64 Yine aynı bölümde Pomakların yerel bir entelektüel
gruplarının bulunmayışları sebebiyle asimilasyonlarının an meselesi olduğuna
değinilmiştir.
Diğer ulusların tarih yazımı açısından bakıldığında özellikle Bulgaristan’daki
tarih yazımı açısından bu konuda önemli çalışmaları bulunan Antonina Zhelyazkova
ise özellikle Yunanistan’da yaşayan Slav dili konuşan Pomakların geçtiği eserler söz
konusu olduğunda, Yunanistan’ın Batı Trakya’sındaki Müslüman azınlık grupların,
etnik ya da dilsel (linguistik) bir azınlık değil de “dini azınlık” olarak tanımlandığını
ve dolayısıyla bu konuda yapılan çalışmaların da bu durumdan etkilendiğini
vurgulamaktadır.65
Pomaklarla alakalı tarih yazımına bakıldığında, İngilizce olarak Batı’da
yazılmış kaynaklardan bir diğeri de İkinci Dünya Savaşı öncesi periyotta New York’ta
The Muslim World isimli dergide karşımıza çıkmaktadır. Derginin 1934 yılında
basılmış sayısında Pomaklar, “Bulgaristan’da Yaşayan Müslüman Azınlıklar” başlıklı
bölümde geçmektedir. Bu bölümde Pomaklar ile alakalı birçok çalışmada görüldüğü
gibi özellikle, Pomakların “etnik” köken problemleri ele alınmış ve özellikle Batı
kaynaklarında sıkça karşılaşılan bir şekilde Pomakların İslam dinini kabul eden “saf”
Bulgarlar oldukları görüşü sunulmuştur.66 Söz konusu çalışmada Pomaklar “fanatik
Muhammediler” olarak tanımlanmış ve seçmiş oldukları İslam dininin topluluğun
“ulusal” bilincinin yok olmasının da en büyük nedeni olduğu belirtilmiştir.67
Pomakların seçtikleri İslam dini sebebiyle “Bulgarlıklarını” kaybettikleri görüşü,
özellikle görece daha eski tarihli İngilizce kaynaklarda sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Fakat bakıldığında bir Bulgar “ulusal” bilincinin ortaya çıkmasının da özellikle
Balkanlar’daki diğer uluslar ile karşılaştırıldığında oldukça geç bir tarih olduğu
görülmektedir. Örneğin, Rus Hariciyesinin başında bulunan Kapodistirya 1828 yılında
Çar I. Nikola’ya gönderdiği bir yazıda, Balkanlar’da oluşturulması planlanan Hristiyan

64 Alexandre Popoviç, ‘’The Turks of Bulgaria (1878-1985),’’ Central Asian Survey, Vol.5, 1986, p.1.
65 Antonina Zhelyazkova, “Islamization in the Balkans,” The Ottomans and The Balkans: A discussion
of Histography, Ed. By., Fikret Adanır & Suraiya Faroqhi, Leiden; Boston, Köln; Brill, 2002, p. 253.
66
Irwin T. Sanders, ‘’The Muslim Minority of Bulgaria,’’ The Moslem World, Vol.24, New York, 1934,
p. 362.
67 A.y.
27
devletler içerisinde Bulgarların adını anmamakta ve o dönemde Bulgarların
yaşadıkları coğrafyayı ise Sırbistan’ın sınırları içerisine almaktadır. 68 Modern
anlamda bir “Bulgar” ulusal kimliğinin ortaya çıkması ise 19.yy’ın ilk yarısında
Gabrova örneğinde görüldüğü gibi “Avrupai” tarzda eğitim veren okulların
Bulgarların yaşadığı yerlerde yaygınlaşması ve bunun yanında Bulgarca yayın yapan
gazete ve dergilerin ortaya çıkmasından sonraki süreçte gerçekleşmiştir.69 Dolayısıyla
özellikle daha eski tarihli İngilizce kaynaklarda sıkça karşılaşılan, Pomakların “İslam”
dini sebebiyle “Bulgarlıklarını” kaybetmeleri durumu en azından “modern” anlamda
bir “Bulgar” ulusal bilincinin ortaya çıkması açısından karşılaşıldığında tarihsel açıdan
gerçekliği tartışılır bir iddia olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bakıldığında Pomakların adının özellikle Bulgaristan’da, “yeniden doğuş”
hareketi sonrası dönemde ülkede yaşayan Müslümanlara yönelik asimilasyon
kampanyaları sonrasında daha sık bir şekilde geçmeye başladığı görülmektedir.
Örneğin, söz konusu bu yayınlardan İngiltere’de 1985 yılında çıkan bir yazıda
Pomaklar “etnik Bulgarlar” olarak tanımlanmış ve Bulgarlaştırma kampanyalarına,
Türkler ile maruz kalan gruplardan biri olarak gösterilmişlerdir.70
Diğer ulusların tarih yazımı açısından bakıldığında Türkiye’de yaşayan
Pomaklar ile ilgili ender de olsa bazı çalışmalar da karşımıza çıkmaktadır. 2007 yılında
Münih’te basılan Yunanistan’da ve Bulgaristan’da Pomaklar: Balkanlar’da sınır
azınlıkları için bir model isimli çalışma hem Bulgaristan’da hem Yunanistan’da hem
de Türkiye’de yaşayan Pomaklar hakkında ele alınmış ender güncel çalışmalardan
biridir.71
Söz konusu çalışmada Thede Kahl tarafından ele alınan Türkiye’deki Pomaklar
isimli bölümde, İngilizce literatürde de Türkçe literatürde sıklıkla karşılaşılan şekilde
Pomakların etnik kimlik tartışmalarından çok Türkiye’de daha çok hangi bölgelerde

68 Halil İnalcık, Tanzimat ve Bulgar Meselesi, İstanbul, Kronik Kitap Yayınları, 2017, s. 17.
69 A.e.
70 Mohammad Kassam, “Arabia,” The Islamic World Review, Vol.4, London, Islamic Press Agency,
1981, p.12.
71 Thede Kalh, ‘’The Presence Pomaks in Turkey,’’ The Pomaks in Greece and Bulgaria: A model case
for borderland minorities in the Balkans, Ed. by. Christian Voss, Münih, 2007, pp. 228-234.
28
yerleşim edindikleri konusu ele alınmıştır.72 Bu açıdan Thede Kalh’ın çalışması
Pomaklar hakkındaki konu bakımında özellikle İngilizce kaynaklarda genel hâkim
olan görünümden ayrı bir çalışma olması açsından önemlidir.
Bulgaristan’da yaşayan Pomakların kimliğinde meydana gelen bu dönüşümün
en önemli sebeplerinden biri ise 1989 sonrası dönemde Bulgaristan’ın ekonomik
yapısında meydana gelen değişikliktir. Bulgaristan’ın devlet merkezli sosyalist
ekonomiden, serbest pazar ekonomisine geçtiği süreçte ekonomik olarak en çok zarar
gören bölgeler nüfusunu Pomakların oluşturduğu bölgeler olmuş ve burada yaşayan
halk büyük bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalmıştır.73 Dolayısıyla Bulgaristan’da
komünist rejimin çökmesi sonucu Pomaklar otoriter rejimin uyguladığı zorunlu
asimilasyon politikalarından kurtulurken, diğer tarafta kendilerini ekonomik sistemin
değişmesi ile ortaya çıkan büyük bir işsizlik problemi ile karşı karşıya bulmuşlardır.
Bu durum özellikle söz konusu dönemde değişen ekonomik sistemin, küreselleşmenin
ve demokrasinin on yıllardır otoriter rejimlerin Pomakların kimliklerinde
yapamadıkları değişimi ve dönüşümü hızlı bir şekilde gerçekleştirdiğini ortaya
koymaktadır.74
Bununla beraber İngilizce kaynaklar açısından özellikle Ali Eminov’un
Pomaklar ile alakalı yaptığı çalışmalar önemlidir. Eminov bu çalışmalarında
Pomakların kimlikleri ve özellikle komünist dönem sonrası dönemde kimliklerinde
meydana gelen dönüşümleri ele almaktadır.75 Eminov Pomakların bugünkü kimlik
tanımlamalarında, yaşadıkları yerlerde komşularının kimler olduğunun da
kimliklerindeki dönüşümden etkilendiğini belirtmektedir. Örneğin Bulgarların yoğun

72 A.g.e.
73 Maria Todorova, ‘’Identity (Trans)Formation Among Bulgarian Muslims,’’ The Myth of ‘’Ethnic
Conflict’’, Ed. by., Beverly Crawford, Ronnie D. Lipschutz, Berkeley, 1998, p. 309
74 Antoaneta Roussi, “The Women of Ribnovo- the last of the Pomaks,” Cafe Babel, March 17, 2017,
(Çevrimiçi) https://cafebabel.com/en/article/thewomen-of-ribnovo-the-last-of-the-pomaks5ae00baff723b35a145e7c67/, 10 Eylül 2018.
75 Ali Eminov’un konu ile ilgili çalışmaları için bkz.,
Ali Eminov, “Social construction of identities: Pomaks in Bulgaria,” Journal of Ethnopolitics and
Minority Issues in Europe, Vol. 2, 2007, s. 1-24.
Ali Eminov, Turkish and Other Muslim Minorities of Bulgaria, London, Hurst and Company, 1997.
Ali Eminov, “The status of Islam and Muslims in Bulgaria,” Institute of Muslim Minority Affairs
Journal, Vol. 8, 1987, pp. 278-301.
29
olduğu Batı Rodoplar’da yaşayan Pomaklar kendilerini “Türk” olarak tanımlarken,
Türk nüfusun yoğun olduğu Doğu Rodoplar’da yaşayan Pomaklar kendilerini
“Bulgar” olarak tanımlamaktadırlar.76
Buna göre komünizm sonrası Pomak kimliğinde toplam üç farklı anlayışın
bugüne kadar varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Bunlardan ilk grup Batı Rodoplar
bölgesinde yaşayan ve kendilerini Türk olarak tanımlayan grup, diğer tarafta ise Doğu
Rodoplar kısmında yaşayan ve kendilerini Bulgar ulus devletinin ayrılmaz bir parçası
Bulgarlar olarak gören ve hatta Komünist Partinin demokrasi dönemindeki temsilcisi
Bulgaristan Sosyalist Partisi’ni destekleyen gruba dahil olan Pomaklar, üçüncü grup
ise daha çok Rodoplar’ın merkez bölgesinde Smolyan ya da Çepalare gibi bölgelerde
yaşayan ve kendilerini sadece Müslüman, Pomak ya da Ahriyani olarak tanımlayan
gruplardır.
77
Bu açıdan ele alındığında Rodoplar’daki Pomaklar coğrafi olarak Doğu
Rodoplar’da yaşayan Pomaklar ve Batı Rodoplar’da yaşayan Pomaklar olarak kendi
içerisinde iki gruba da ayrılabilir. Bu iki grup arasında kendini tanımlama açısından
da bazı farklılıklar gözlenebilmektedir. Doğu Rodoplar’da yaşayan Pomakların son
yıllarda kendilerini “Bulgar” olarak tanımlama eğilimi gösterirken Batı Rodoplar’da
yaşayan Pomak nüfus kendisini “Türk” olarak tanımlama gibi bir eğilim
göstermektedir.78 Bu durumun bu şekilde gelişmesinin en büyük sebeplerinden biri
olarak Doğu Rodoplar’da nüfus olarak Pomakların nüfusları sayıca onlardan daha
fazla olan Türk nüfus arasında kalması, diğer tarafta ise Rodoplar’ın doğu kısmında
yaşayan Pomaklar sayıları daha fazla olan Bulgar nüfus arasında kendisini Türk olarak
tanımlama eğilimi gösterebilmektedir.
Fakat tarihi akış içerisinde bu durum değerlendirildiğinde özellikle 93 Harbi
sonrası Bulgaristan Prensliği yönetimi altında kalan Pomaklar ve sonrasında Balkan
Savaşları sonrasında Bağımsız Bulgaristan Devleti’nin yönetimi altına giren Pomaklar
sistematik olarak Bulgarlaştırılmaya çalışsa da özellikle Türk köylerine yakın yaşayan

76 Tatjana Seyppel, “The Pomaks of Northeastern Greece: an endangered Balkan population,”
Journal of Ethnopolitics and Minority Issues in Europe, Vol. 6, 2007, p. 15.
77 A.y., p. 8.
78 Ulf Brunnbauer, “The Dynamics of Ethnicity: Pomak Identities,” EthnoAnthropoZoom, Vol. 2, 2016,
pp. 81-114.
30
Pomakların genel kimlik yönelimi Bulgar olmaktan çok Türk olmaya doğru
evrilmiştir.79 Fakat günümüzdeki duruma bakılırsa söz konusu bu durumun özellikle
Doğu Rodoplar ile Batı Rodoplar’da farklı şekillerde geliştiği görülmektedir.
Bununla beraber tarihsel süreç içerisinde Pomakların durumu
değerlendirildiğinde, Bulgaristan’daki iki Pomak grubundan biri olan Lofça
Pomaklarının yaşadığı bölgenin yönetimi 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrasında
Bulgaristan Prensliği ’ne geçmişken, Rodop Pomaklarının Bulgaristan yönetimi altına
girme, dolayısıyla “Bulgarlık” kimliği ile ilişkilendirilme hali 1912 Balkan Savaşları
sonrası bu bölgenin Bulgaristan topraklarına katılması ile başlamıştır. Dolayısıyla bu
tarih öncesine kadar Osmanlı yönetimi altında “millet” sistemi ile yönetilen
Pomakların kimlik tanımlamalarında birinci nokta “Müslüman” olmaları ve bu sebeple
kendilerini Türk olarak tanımlamaları ile devam etmiştir. Hâli hazırda Osmanlı
Dönemi Pomakların kendilerini tanımlama şekline bakarken gerek Bulgar Aydınlanma
Hareketi sırasındaki Bulgarlar tarafından çıkarılan isyanlarda gerekse de 93 Harbinde
ya da sonrasında Pomakların her zaman Osmanlı Müslüman-Türk safını seçtiklerini
görmekteyiz. Bu durum bazı Bulgar yazarlar tarafından Pomaklar arasında eğitim
oranının düşüklüğü ve dolayısıyla kendileri ile aynı dili konuşan Bulgarları
desteklemeyip Müslüman Osmanlıları destekledikleri şeklinde de yorumlanmıştır.
Fakat bu durum yalnızca Pomakların eğitim düzeyleri ya da kültürel gelişmişlikleri
gibi değişkenlikle ile açıklanabilecek bir durum değildir. Çünkü bakıldığında eğitim
oranı Pomaklara göre yüksek olan Boşnaklar gibi, anadili Türkçe olmayan bazı diğer
Müslüman gruplar da kendilerini tanımlama durumu söz konusu olduğunda
Pomakların hareket ettiği şekle benzer bir şekilde hareket etmişlerdir. Dolayısıyla
burada Osmanlı’nın hakimiyeti altındaki Müslüman grupları aynı coğrafyayı
paylaştıkları ve aynı dili paylaştıkları diğer gruplar ile birlikte hareket etmekten
alıkoyan başka sebepler de vardır. Bu haliyle bu durum özellikle Bulgar tarih

79 Ali Eminov, ‘’Are Turkish speakers in Bulgaria of Ethnic Bulgarian origin?,’’ Institute of Muslim
Minority Affairs Journal, Vol. 7, 1986, p. 508.
31
yazımındaki çoğu kez Pomakların eğitimsiz olması ile açıklanan görüşten farklı bir
açıklamaya muhtaç bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Pomakların kimlikleri ya da diğer bir deyişle kendilerini tanımlama biçimleri
söz konusu olduğunda, bu kimlik tanımlamasının tarih boyunca değişmeyenevrilmeyen bir durum olarak algılamak da yanıltıcı olacaktır. Bu durum sadece
Pomaklar için geçerli olan bir durum da değildir, genel olarak toplumların kimlik
tanımına bakıldığında kimliklerin zaman içinde içerisinde yer aldıkları topluma,
siyasal duruma, ekonomik koşullara vs. göre değişen bir süreç olduğu da göz önünde
bulundurularak değerlendirilmedir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde literatürde de sıkça karşılaşılan bir şekilde
Pomakların kimlik tanımlamalarında bir kırılma noktası olarak değerlendirebilecek
tarihlerden biri Balkan Savaşları ile başlayan süreç olmuştur. 1912 yılında başlayan
Balkan Savaşları ile Bulgaristan’ın yönetimi altına giren bu bölgede çok hızlı bir
şekilde Pomaklara yönelik zorla isim ve din değiştirme operasyonları düzenlenmeye
başlanmıştır. Bu operasyonlar sonucunda Pomakların bir bölümü Hristiyan-Ortodoks
olmaya zorlanırken bir bölümü de bunu kabul etmeyerek Türkiye’ye doğru göç etmeye
başlamışlardır. Bu süreçte göç etmeyen ve Bulgar yönetiminin bu operasyonlarına
direnen Pomaklardan bazıları da kimliklerini özellikle Bulgar ulus devleti sürecinde
buradaki Türkler ile daha çok yakınlaştıran bir döneme girmişlerdir. Bu sebeple 1914
yılında Bulgaristan’da yapılan sayımlarda Eğridere ve Darıdere Pomakları kendilerini
Türk olarak yazdırmış ve Bulgar parlamentosunda Türk adaylardan yana oy
kullanmışlardır.80
Bunun yanında komünizmin çökmesinin ardından Bulgaristan’da
yapılan 1992 yılındaki ilk nüfus sayımında Gotse Delçev ve Yakoruda bölgelerinde
yaşayan Pomaklar kendilerini “Türk” olarak yazdırmış ve bu durumun sonucunda bu
bölgedeki Satofça ve Vulkosel belediye başkanları konu ile alakalı olarak
görevlerinden alınmışlardır.81
Bulgaristan yönetiminin Pomaklar üzerinde uygulamaya başlamış oldukları
zorla isim değiştirme operasyonları Pomakları kimliklerinde dini kimliğe daha çok

80 A.y., p. 226.
81 Sabri Dzhuvalekov, “Pomakların Dini Hayatı,” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, Selçuk
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011, s. 19.
32
sarılma ve bunu daha da öne çıkarma gibi sonuçlara yol açmıştır. Fakat bunun yanında
Bulgaristan’ın zorla isim ve din değiştirme çabaları bazı Pomak grupları üzerinde etkili
olmuştur. Örneğin, Balkan Savaşları sonrasında kendilerini “Türk” olarak tanımlayan
Zlatograd‘daki (Darıdere) Pomaklardan bir bölümü 1993 yılında, kendisi de önceden
Müslüman olan ve Bulgar kamuoyunda neredeyse ünlü bir hale gelen misyoner Boyan
Saraev’in misyonerlik faaliyetleri sonucunda vaftiz edilerek Hristiyan-Ortodoks
inancını benimsemişlerdir.82 Buna benzer bir şekilde yine Rodoplar’ın kuzeyinde yer
alan bir yerleşim birimi olan Zaborda kasabasının “Pomak” sakinleri de kendilerini
“Bulgar” olarak tanımlamakta, hatta buradaki köyde bir Ortodoks kilisesi inşa etme
girişimleri de olmuştur.
83
Dolayısıyla kimlik söz konusu olduğunda etrafında yer alan çoğunluk nüfusun
kim olduğu da Pomaklarının kendilerini nasıl tanımladıkları konusunda etkili bir
değişken olarak ortaya çıkmaktadır. Bu duruma benzer bir olay İsmail Cambazov
tarafından ise şu şekilde aktarılmaktadır;
“…Smolyan’ın Dövlen/Devin, Breze Beden, Nastan ve Trigrad gibi yerleşim yerlerinde birçok
Müslüman kendisini Bulgar olarak kabul ediyor ve bunu hiç sıkılmadan söylüyor. Durum
Smolyan vilayetinde böyle. Buna Pomakların menşei meselesinde “Smolyan modeli” diyorum.
Smolyan ve Blagoevgrad Pomakların en yoğun olduğu Bulgaristan’ın iki vilayetidir. Fakat
Blagoevgrad vilayetindeki manzara bambaşka. Yakoruda ve Nevrokop [bugünkü adıyla Gotse
Delçev] gibi kasabalarda ve köylerde önüne gelen Müslümana sor, hiç çekinmeden
“Türk’üm” diyecek.’’84
Cambazov’un yukarıda aktardıkları aynı Pomak topluluğunu barındıran ve
aynı siyasal sistemin bir parçası olup, aynı asimilasyon kampanyalarına maruz kalan
bu topluluğun günümüzde dönüşen ve komşu coğrafyalarda farklılaşan kendini
yeniden tanımlama durumunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Burada özellikle “Pomak” kelimesinin ilk kullanılışında günümüze kadarki
dönemde farklı coğrafyalarda, farklı siyasi sınırlar ve rejimler içerisinde nasıl bir
dönüşüm geçirdiği de önemli bir noktadır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu

82 Milena Benovska-Sabkova, ‘’Urban Culture, Religious Conversion, and Crossing Ethnic Fluidity
among the Bulgarian Muslims (“Pomaks”),” Glasnik Etnografskog Instituta SANU, 2015, p. 55.
83 Asen Balikci, ‘’Pomak Identity: National Prescriptions and and native assumptions,’’ Ethnologia
Balkanica Journal for Southeast European Anthropology, Vol. 3, 1999, p. 48.
84 İsmail Cambazov, Bulgaristan’da Başmüftülük Tarihi (1878-1944), Birinci Cilt, Bulgaristan
Müslümanları Başmüftülük Yayınları, 2013, s. 45.
33
döneminde, millet sistemi içerisinde, kullanılan Pomak kelimesi ile Pomakların Bulgar
idaresi altına girdikten sonra, “Bulgar” ulusu oluşma süreci içerisindeki Bulgarların
Pomak kelimesine bakışı doğal olarak bu topluluğun da kendini adlandırma sürecinde
oldukça etkili olmuştur. Cambazov’un vurguladığı şekilde;
“Rodop Müslümanları arasında 2007 yılında Smolyan, Blagoevgrad ve Pazarcık
vilayetlerinde bizzat yaptığım incelemeler bende yeni bir fikir doğurdu. Hatta Smolyan
vilayetinde kendilerini yüzde yüz Bulgar hesap edenler de dahil Rodop Müslümanlarına:
-Neden Türksün, neden Bulgarsın, diye sorduğumda:
-Aslında biz Pomakız, diyorlar.
Bu da kendisini Türk veya Bulgar addedenlerin dahi bilinç altında bir Pomaklık yattığını
gösteriyor.
Eskiden Pomak deyince İslamiyet’in şu veya bu şekilde kabul etmiş olan Bulgarlar
anlaşılıyordu. Yani Pomak, dini bir kavram idi.
…Şimdi artık bakıyorum, Pomak kavramı dini içerikten sıyrılarak etnik bir insan topluluğu
adını almaya meyletmiştir. Ben Pomak’ım diyen, ben Bulgar değilim, ben Türk değilim, dini
İslam olan kendine özgü bir insanım, demek istemektedir.”85
Pomakların özellikle komünist dönemde uygulanan politikalar sonrasında
bölgeden bölgeye bugün dahi farklılık gösteren bu “kendini tanımlama” durumu Robin
S. Brooks’un 2002 yılında Berkeley Journal of Sociology yayımlanan çalışmasında
da benzer şekilde ele alınmıştır. Brooks çalışmasında komünist dönem sonrası
Bulgaristan Pomakları arasında birbirinden farklı üç “kendini tanımlama” halinin
ortaya çıktığını göstermektedir. Buna göre, post-komünizm sonrası dönemde bazı
Pomak grupları “dinsel” aidiyetini, “dilsel” aidiyet üzerine koyarak kendini “Türk”
olarak tanımlayıp (örneğin 1992’deki nüfus sayımında Blagoevgrad bölgesinde
yaşayan Pomakların kendilerini Türk olarak yazdırması durumu) Türkçe öğrenip,
Türkiye’ye göç etme eğilimi göstermekte, nüfus sayımlarında Türk olarak kendilerini
kaydettirmekte ve Hak ve Özgürlükler Partisi’ne oy vermektedir.86 Bulgaristan’daki
Pomakların özellikle 1989 sonrası dönemdeki siyasal eğilimleri de kendilerini
tanımlama hali ile paralel bir eğilim göstermektedir. Kırcaali örneğinde olduğu gibi
Türklerin çoğunlukta olduğu bölgede yaşayan Pomaklar HÖH yerine, genellikle
BSP’yi tercih ederken, Bulgaristan Makedonyası’nda yani ülkenin güneybatı

85 A.g.e., s.45
86 Cengiz Haksöz, ‘’Between ‘’Unwanted’’ and ‘’Desired’’ Populations: Comparing Citizenship and
Migratipn Policies of Bulgaria, Greece and Turkey,’’ Balkan Social Science Review, Vol.9, 2017, p.32
34
bölgesinde yaşayan Pomaklar ise HÖH’ü desteklemektedir, yani diğer bir değişle, bu
bölgedeki Pomaklar kendilerini Türk olarak tanımlayıp, Bulgaristan Türkleri ile
paralel bir siyasal eğilim göstermektedirler.87
Diğer tarafta ise ikinci bir Pomak grubu, Bulgar “ulusal” kimliğini benimsemiş,
hatta bazı örneklerde görüldüğü biçimde Hristiyan olmuş, daha büyük şehirlere göç
etmiş bir Pomak grubudur. Üçüncü Pomak grubu ise, yukarıda bahsedilen “Türk” ya
da “Bulgar” olma halinden kendilerini uzak tutan, dinsel açıdan Bulgarlar ile aynı
çember içine giremeyen, dilsel açıdan ise Türkler ile buluşamayan ve kendilerini
“Pomak” olarak tanımlayan, merkez Rodoplar’da belli bir destekçi kitlesi de bulunan
bir “Pomak siyasal partisi” altında birleşen üçüncü bir grup olarak karşımıza
çıkmaktadır.88

Rodoplar’ın doğusunda, merkezinde ve batısına gidildikçe Pomakların
kimliğinde meydana gelen bu değişimi konu edinen bir başka çalışma ise Evgenia
Troeva’nın The Rhodopes: Perceptions about Boundaries (Rodoplar: Sınır Algıları)
isimli çalışmasıdır. Troeva çalışmasında Rodoplar’ın fiziki bir coğrafi bölge olarak
Bulgaristan’ın Yunanistan ile sınırını oluşturması dışında, bu bölgede yaşayan insanlar
içinde “beşerî” anlamda bazı “sınırlar” çizen bir bölge olduğunu belirtmiştir. Bölgenin,
Türkler, Bulgarlar ve Pomaklar gibi farklı dilsel, dinsel ve etnik grupların yaşam
sürdüğü bir yer olması, özellikle Pomakların kimliğinde bir “sınır” toplumu özelliği
oluşmasına sebep olmuştur. Diğer bir deyişle bu bölgede yaşayan Pomaklar “Türklük”
ve “Bulgarlık” arasında bir nevi “tampon” bir topluluk görevi görmektedir. Troeva
Rodoplar’ın farklı bölgelerinde Pomakların kendilerini farklı şekilde tanımlamalarını
bu ‘’sınır’’ toplumu olma özelliği ile ilişkilendirmektedir.89 Bulgarlar ve Türkler
arasında hem din hem de dil açısından belirgin olan sınır halinin, Pomaklarda
kendilerini dil bakımında Bulgarlar, din bakımında ise Türkler ile ilişkilendirip açık

87 Vladimir Chukov, “Political Behavior of The Bulgarian Muslim Community,” Regional Issues ISIM
Newsletter, t.y., (Çevrimiçi)
https://openaccess.leidenuniv.nl/bitstream/handle/1887/17349/ISIM_4_politic
al_behavior_of_the_Bulgarian_muslim_community.pdf?sequence=1, 15.10.2018.
88 Robin S. Brooks, “Step-Mother Tongue: Language and Ethnicity among Bulgarian Pomaks,”
Berkeley Journal of Sociology, Vol. 46, 2002, pp. 27-45.
89 Evgenia Troeva, “The Rhodopes: Perceptions About Boundaries,” Institute of Ethnology and
Folklore Studies, Vol. 28, 2013, p. 77.
35
bir sınır çizememeleri ve bu nedenle bu sorunu çözebilmek adına, Rodoplar’ın kimi
bölgesinde kendilerini Bulgarlıkla ilişkilendirme gibi bir eğilim gösterirlerken, kimi
bölgelerde ise Müslümanlığı öne çıkarak, kimi yerlerde ise Türklüğü öne çıkaran bir
kendini tanımlama haline dönüşmektedir. Bu bir bakıma, Troevna’nın savunduğu
şekliyle, aynı zamanda Pomakların sınır toplumu olma hallerine kendilerinin bulduğu
bir pratik çözümdür.90 Bu durum Pomaklarda kimliğin belirgin en önemli iki unsuru
olan dil ya da dinden birinin diğerinden daha belirleyici olduğu görüşüyle yapılan bir
tanımlama halidir. Buna göre, kendilerini Bulgar olarak tanımlayan grup, kimliğin
dinsel niteliğini daha az baskın bir olgu olarak görürken, kendilerini Türk olarak
tanımlayan grup ise kimliğin dinsel niteliğine daha çok vurgu yapmaktadırlar.
Bunun yanında Troevna çalışmasında Rodoplar’ın farklı bölgelerinde,
Türklerin çoğunlukta olduğu yerleşim yerleri ile, Pomakların çoğunlukta olduğu
yerleşim yerleri ya da Bulgarlar, Türkler ve Pomakların birlikte yaşadığı yerleşim
yerlerinde de Pomaklar’ın kendilerini ya da diğer grubu tanıma halinin de değişiklik
gösterdiğini belirtmektedir. Buna göre örneğin merkez Rodoplar’ın Madan ve
Rudozem kentinde yaşayan Pomaklar, “daha az” dindar Pomaklar tarafından daha
dindar oluşlarına vurgu yapılarak “Onlar bizden daha Türk” şeklinde tanımlanırken,
burada Türk olmak daha dindar olmak gibi bir anlam taşırken, Rodoplar’ın batı
bölgesinde yaşayan bazı yaşlı kuşak Pomaklar için ise “Türk” demek yeterince dindar
olmayan bir grup anlamına gelmektedir.91 Dolayısıyla aynı coğrafyanın farklı
bölgelerinde, aynı kelimeler zihinlerde zıt anlamlara da gelebilmektedir.
Aslında Bulgaristan Pomaklarının günümüzde kimliklerinde ortaya çıkan bu
ilginç durum Balkan coğrafyasında yalnızca Pomaklara özgü bir durum değildir.
Bulgaristan’daki Pomakların bu ilginç “kendini tanımlama” halinin benzer bir örneği
de Makedonya’daki ana dili Makedonca olan Müslümanlar ya da topluluğun
geleneksel adıyla “Torbeşler” olarak bilinen grup arasında da görülmektedir. Buna
göre Makedonya’daki Ortodoks Makedonlar ile yakın köylerde yaşayan Torbeşler
Hristiyan ile Müslüman arasındaki din farkını vurgulamak adına kendilerini “Türk”
olarak tanımlarken diğer tarafta kendileri gibi Müslüman olan Arnavutlar ile aynı

90 A.y., p. 85.
91 A.y., p. 84.
36
bölgede yaşayan Torbeşler ise kendilerini “Makedon” olarak tanımlayarak
kendilerinin ‘’ulusal bir farkındalık’’ ile değil de bir bakıma “dilsel” açıdan farklı fakat
“dinsel” açıdan ortak paydaşlarda buluştukları Arnavut nüfusundan ayırmak için
“Makedon” kimliği ile ilişkilendirmektedirler.
92 Balkanlar’da özellikle Müslüman
topluluklarda öne çıkan (aynı zamanda Hristiyan topluluklarda “ötekini” dinsel öğe
üzerinden tanımlama hali) bu kendini “dinsel” aidiyet ile tanımlama hali Osmanlı
İmparatorluğu’nun Balkanlar’da özellikle Müslüman topluluklar aracılığıyla bugün de
varlığını sürdüren mirası ile açıklanabilmektedir.93
Balkanlar’daki Torbeş, Pomak, Gorani gibi Müslüman toplulukların
kimliklerinde görülen bu geçişkenlik ve değişkenlik Osmanlı İmparatorluğu’nun
bakiyesi olan ana dili Türkçe olmayan bu Müslüman toplulukların, Osmanlı
döneminde diğer dinlere göre daha yüksek bir statüde olan “İslam” dinini
benimsemeleri ve aynı zamanda yerel-dilsel sebeplerden ötürü, bir bakıma
imparatorluğun kurucu unsuru Türkler ile aralarındaki farkı bilmelerine rağmen bu
toplulukların, Balkanlardaki Hristiyanlar ile karşılaştırıldıklarında, bir “ulus” kimliği
geliştirme sürecini de etkilemiştir.94 Bu sebeple bugün Pomakların yaşadığı kimliksel
karmaşa bu yönden de okunmaya müsaittir.
Pomakları ele alan çalışmalarda bir diğerinde Alexandru Boboc-Cojocaru ise
Pomakların “çoğunluk” ulus grubu içerisinde “azınlık” olmasını Yunanistan,
Bulgaristan ve Türkiye’deki Pomaklar üzerinden incelemektedir. Buna göre Pomaklar
Bulgaristan’da dinleri sebebiyle “Müslüman Bulgar kardeşler” olarak Bulgar ulusal
kimliği tarafından kabul görürken, Yunanistan’da “Slavca konuşan Yunanlılar”,
Türkiye’de ise “Slavlaşmış Türk Kardeşler” olarak kabul görmektedirler.95

92 Strashko Stojanovski, Jovan Ananiev, Ana Nikodinovska Krstevskac, “Between Religion and Nation:
The Identity of Makedonci muslimani in Republic of Macedonia,” International Journal of Sciences:
Basic and Applied Research, Vol. 20, 2015, p. 198.
93 Talip Küçükcan, “Re-claiming Identity: Ethnicity, Religion and Politics among Turkish-Muslims in
Bulgaria and Greece,” Journal of Muslim Minority Affairs, Vol. 19, 1999, pp. 64-65.
94 Florian Bieber, “Muslim Identity In The Balkans Before The Establishment of Nation States,”
Nationalities Papers, Vol. 28, 2000, p. 13.
95 Alexandru Boboc-Cojocaru, ‘’The ‘’Other Within’’ In The Balkans-The Case of Pomaks,’’ Literature,
Discourse and Multicultural Dialogue, Vol.1, 2013, pp. 334-346.
37
Dolayısıyla Pomakların yaşadığı üç ülkede de hâkim ulusal sınıfın Pomakları
kucaklayacak kendilerine has sebepleri bulunmaktadır.
Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar hakkında yapılan The Pomak Dilemma
(Pomak İkilemi) adlı çalışmada ise, Pomak toplumunun Osmanlı’dan günümüze
tarihsel arka planına değinerek, Pomak kimliğinde meydana gelen değişiklikleri
incelemektedir. Özellikle 1984-1989 dönemindeki asimilasyon döneminde, Bulgar
Komünist rejiminin uyguladığı zorunlu asimilasyon politikalarının Bulgaristan
Pomakları üzerinde büyük bir etkisi olduğunu ve bu nedenle bugün de Pomakların,
“Bulgarlık” ya da “Türklük” şemsiyeleri altında, kendilerini de içine alabilecek yeni
kimliklere adapte oldukları ifade edilmiştir.96 Bu durum yapılan diğer çalışmalarda da
görüldüğü gibi aynı ülke sınırları içinde, birbirine komşu coğrafyalarda, Bulgar
Müslüman, Müslüman, Türk, Bulgaro-Mohemmedan gibi birbirinden farklı
kimliklerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Diğer bir ifade ile özellikle 1984-1989
döneminde meydana gelen zorunlu asimilasyon kampanyaları Pomakların kimliğinde
büyük bir kutuplaşmanın meydana gelmesine sebep olmuştur. 97
Pomaklar hakkındaki tarih yazımı açısından değerlendirilecek olursak yapılan
çalışmalardan bir diğeri de Pomakları 1944’ten yani komünist rejimden günümüze
kadar “kimliksel” açıdan inceleyen Ulf Brunnbauer’in çalışmasıdır. Brunnbauer
Pomak kimliğinin en azından komünist rejim boyunca büyük bir değişikliğe
uğramadan korunmasını, kırsalda yaşayan ve kırsal faaliyetler ile geçimlerini sağlayan
Pomakların komünist dönemde de rejim tarafından sunulan, kendilerinin ekonomik
ihtiyaçlarını sağlayacak kolektif tarım faaliyetlerinin desteklenmiş olması sebebiyle,
kentlere doğru büyük bir göç hareketinin olmamış olmasını göstermektedir.98 Yani
Pomaklar 1989’a kadar tarihsel olarak aynı bölgede yaşayan, göç eğilimi göstermeyen,
kırsal ekonomik faaliyetler ile geçimlerini sağlayan insanlar olarak kalabilmişlerdir.
Dolayısıyla bu durum kolektif kimliklerinin de korunmasını sağlamıştır. Brunnbauer

96 Alexei Kalionski, ‘’The Pomak Dilemma, La transmission du savoir dans le monde musulman
périphérique. Lettre d’ information,’’ Communities, Identities and Migrations in Southeast Europe,
Vol.13, 1993, p. 13.
97 A.y., p. 13.
98 Brunnbauer, a.y., p. 84.
38
de diğer pek çok çalışmada olduğu gibi Rodoplar’ın farklı bölgelerinde, Pomakların
Türk ya da Bulgar olarak tanımlamalarını ise etraflarında bulunan ‘’çoğunluk’’ grup
tarafından kendi kimliğinin yok olma tehlikesini bertaraf etme girişimi olarak
yorumlamıştır.99 Brunnbauer’in Pomakları da konu edinen bir diğer çalışması da The
Perception of Muslims in Greece and Bulgaria: between the “Self and the “Other
(Yunanistan ve Bulgaristan’da Müslüman Algısı: Ben ve Öteki Arasında) isimli
çalışmadır. Brunnbauer bu çalışmasında Yunanistan ve Bulgaristan’ın benzer tarihi
arka planlara sahip devletler olarak doğup (burada Osmanlı İmparatorluğu’nun bir
parçası olma) ulus-inşa süresinin ilk aşamalarında, “öteki” olarak “Müslümanları”
tanımlamalarının bir ortaklık gösterdiğini, fakat farklı siyasal dönüşümler geçiren iki
ülkedeki Pomakların da ülkelerin kendi içerisinde geçirdikleri bu dönüşümlerden
etkilenerek zaman içerisinde kendi kimliklerinde de dönüşüm geçirdiğini belirtmiştir.
Dolayısıyla Brunnbauer bu kimlikleri değişime açık “dinamik” kimlikler olarak
tanımlamıştır. 100
Bakıldığında her ikisi de Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanan,
Türkiye’ye komşu iki devlet olan Yunanistan ve Bulgaristan’ın Pomaklar konusunda
birbirlerinden tarih yazımı konusunda da oldukça farklı politikalar izlediği
görülmektedir. Bu farklılıkların oluşmasında her devleti kendi içerisindeki dinamikleri
etkili olmuştur. Bunun yanında Pomaklar söz konusun olduğunda Yunanistan’ın
Pomak nüfusunun Bulgaristan’a göre daha az bir Pomak nüfusun (yaklaşık 30.000)101
oldukça az olması da önemli bir farklılık oluşturmaktadır. Yunanistan’ın bağımsız bir
ulus devlet olarak kuruluşu ile Pomak nüfusuna karşı bakışı, Slavca konuşan bu
Müslüman topluluğun asimile edilmiş Helenler olduğu şeklinde kendini göstermiştir.
Yunanistan’ın azınlıklara karşı uyguladığı bu politikanın bir amacı da Lozan
Anlaşması’nda “Müslüman Azınlıklar” şeklinde belirtilen Müslümanların etnik köken
itibariyle Türk, Çingene ve Pomak gibi farklı insan topluluklarından oluşmasından
ileri gelmektedir. Yunanistan böylelikle Müslüman azınlıkları tek bir grup halinde

99 A.y.
100 Brunnbauer Ulf, “The Perception of Muslims in Greece and Bulgaria: between the “Self and the
“Other,” Paper for the Center for Austrian Studies, 1999, (Çevrimçi) http://wwwgewi.kfunigraz.ac.at/csbsc/ulf/perceptions.htm, 08.09.2018.
101 Oran, a.y., s. 111.
39
bütünleşmelerini önlemek amacıyla onları kendi içerisinde üç farklı gruba
bölmüştür.102 Yine Yunanistan’ın Bulgaristan’dan farklı olarak yaptığı
uygulamalardan biri son yıllarda Yunanca-Pomakça bir sözlük hazırlaması
olmuştur.103 Yunanistan bu uygulaması ile bir yandan Pomakçanın Bulgarcadan farklı
bir dil olduğunu kabul ederek Bulgarların Pomaklar üzerindeki iddialarının aksini
yapmış diğer tarafta ise Yunanistan’da yaşayan Pomakların Bulgar bir topluluk
olmadığını bir kez daha tekrarlayarak Pomaklar üzerinde herhangi bir Bulgaristan
müdahalesini de engellemiş olmuştur.
Yunanistan’da yaşayan Pomaklar söz konusu olduğunda onları
Bulgaristan’daki Pomaklardan ayıran diğer bir önemli nokta ise Yunanistan’daki
Pomakların kendilerini “Türk” olarak tanımlama eğiliminin oldukça yüksek oluşudur.
Bu durumun bu şekilde olmasının sebebi ise Yunanistan’ın zaman zaman Müslüman
azınlığı bölen politikalarına rağmen azınlık denildiğinde akla ilk “Türk” azınlık
fikrinin gelmesi ve Yunanistan’daki Türklerin hem ekonomik hem sosyal açıdan
Pomaklara göre daha iyi durumda olması sebebiyle Pomaklar böyle bir eğilim
gösterebilmektedirler.104
Pomaklar üzerine özellikle İngilizce kaynaklarda dikkat çeken bir diğer nokta
ise, kimi yazarların Pomakları Bulgaristan ve Yunanistan’da yaşayan bir grup olarak
tanımlarken, kimi yazarların ise Pomakların yaşadığı ülkeler arasına Türkiye’yi de
katması, diğer bazı yazarların ise Pomakların, Balkanlar coğrafyasındaki bir Slav dili
konuşan tüm Müslüman grupları Pomaklar ile bütünleştirmesidir. Bu üçüncü grup
yazarlar Torbeş, Gorani vs. tüm grupları Pomak kimliği altında incelemektedir. Buna
göre Pomaklar sadece Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan’da yaşayan Slav dili
konuşan Müslümanlar olarak sınırlanmak yerine, Pomak tanımını Arnavutluk,
Kosova, Makedonya, Türkiye’de yaşayan dağ popülasyonu olarak
tanımlayabilmektedir.105 Bu haliyle Pomakların tanımını bu şekilde yapanlar

102 Oran, a.y., p.113.
103 Vangelis Calotychos, The Balkan Prospect: Identity, Culture, and Politics in Greece After 1989,
y.y., Palgrave Macmillan US, 2013, p. 103.
104 Evangelos Karagiannis, “The Pomaks in Bulgaria and Greece: Comparative Remarks,” Euxeinos,
Vol.8, 2012, p. 22.
105 Tsvetana Georgieva, ‘’Pomaks: Muslim Bulgarians,’’Islam and Christian Relations, Vol.12, 2001, p.
303.
40
Balkanlar’ın diğer bölgelerine de dağılmış Müslüman olan fakat ana dil olarak bir Slav
dili konuşan, örneğin Kosova’da Gorani, Makedonya’da Torbeş olarak bilinen
toplulukları da kapsar şekilde kullanılabilmektedir. Fakat özellikle İkinci Dünya
Savaşı’nın ardından Sosyalist Yugoslavya’nın kurulması ile Makedonya’daki
Torbeşler ya da Pomaklar ipso facto olarak Makedon Müslümanlar haline geldiğinden
ve bunun yanında Yugoslavya’nın kurulması ile Pomakların tarihi sadece Bulgaristan
ve Yunanistan’da takip edilebilir hale geldi. 106
Diğer ulusların tarih yazımı açısından ise Pomakları yalnızca Yunanistan ve
Bulgaristan’da yaşayan bir grup olarak tanımlayan yazarların çalışmaları ise daha çok
son yıllarda ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalardan biri Evangelos Karagiannis’in, The
Pomaks in Bulgaria and Greece: Comparative Remarks (Bulgaristan ve
Yunanistan’da Pomaklar: Karşılaştırmalı Notlar isimli çalışmasıdır. Karagiannis söz
konusu çalışmasında Pomakları, Pomaklar, Kuzey Yunanistan’da ve Bulgaristan’ın
güneyinde yaşayan Bulgarca konuşan Müslümanlardır107
, şeklinde tanımlamaktadır.
Karagiannis çalışmasında, literatürde Pomaklar söz konusu olduğunda ya salt
Yunanistan ya da salt Bulgaristan’daki Pomakları inceleyen çalışmalar olduğundan,
çalışmasında Pomaklar hakkındaki diğer çalışmalardan farklı olarak iki farklı ülkedeki
Pomakları karşılaştırmalı bir şekilde incelemeyi amaçlamıştır. Buna göre,
Bulgaristan’daki Pomaklar ile Yunanistan’daki Pomaklar ülkelerin ulus-inşa
sürecinden itibaren farklı bir “homojenleşme” sürecine dahil olmuşlardır.
Yunanistan’daki Pomaklar, Lozan Anlaşması sonrasında, Batı Trakya’da kalan
çoğunluğu Türklerden oluşan azınlık grubu içerisinde azınlık olurken, Yunanistan’ın
azınlıkları “Müslüman” kimliği altında tanıması sebebiyle de burada yaşayan
Pomaklar kendilerini “Türk” olarak tanımlamış ve kendilerini “ulus” anlamında da
“Türklük” ile özdeşleştirmişlerdir. Diğer tarafta ise sayıları Yunanistan Pomaklarından
oldukça fazla olan Bulgaristan Pomakları, “ulusal” aidiyetleri Bulgaristan
devletinedir. Burada üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise Yunanistan
Pomakları arasında kendisini “Yunan” olarak tanımlayan bir Pomak yokken,

106 Alexandre Popoviç, “Pomaks,” The Encyclopaedia of Islam, Vol.8, Ed. by. C. E. Bosworth, E. van
Donzel, W. P. Heinrichs. G. Lecomte, Leiden, E. J. Brill, 1995, p. 322.
107 Karagiannis, a.y., p. 19.
41
Bulgaristan’da Pomakların birçoğunun kendilerini Bulgar olarak tanımlamasıdır.108
Karagiannis’in The Pomaks of Bulgaria: A case of Ethnic Marginality (Bulgaristan
Pomakları: Etnik Ötekileştirme Hali) isimli diğer bir çalışmasında ise bu defa
Bulgaristan’da yaşayan Pomaklarda, özellikle komünist rejim döneminde uygulanan
politikalar neticesinde meydana gelen değişiklikleri ele almaktadır. Buna göre
Karagiannis, Bulgaristan Pomaklarında kendini tanımlama halinde, şehre göç etme
dışında, büyük şehre göçte “mavi yakalı” ya da “beyaz yakalı” Pomaklar arasında da
kimliksel anlamda kendilerini tanımlarken bazı farklılıklar meydana geldiğini öne
sürmüştür. 109
Özellikle İngilizce kaynaklarda dil, din, etnisite ve kimlik konuları yoğunluk
gösterse de özellikle son yıllarda Pomakları konu edinen farklı konulu çalışmalar da
yapılmıştır. Bunların en güncel örneklerinden biri 2018 tarihli, Selanik Aristoteles
Üniversitesi’nde yazılan, The Pomaks of Rodopi: The Influence of Local Media on
Pomak Identity and Social Integration (Rodopların Pomakları: Yerel Medyanın
Pomak Kimliğine ve Sosyal Bütünleşmesine Etkisi) isimli yüksek lisans tezidir.
Yapılan çalışma, yerel medya organlarında Pomakların kendilerini nasıl temsil
ettikleri ya da nasıl temsil edildikleri ve medyanın bu temsilinin hem Pomak toplumu
hem Müslüman azınlığın genelinde hem de Yunan toplumu genelinde ne gibi etkileri
olduğunu ortaya koymayı amaçlamıştır. Bunun yanında Yunanistan Pomaklarının
Bulgaristan Pomaklarından farklı olarak kendilerini Türklük çemberi içerisinde
tanımlamaları ise, Yunanistan’ın, bazı dönemler değişikliklere uğrasa da
“Osmanlı’dan miras” bir azınlık politikası benimseyerek, azınlıklar arasındaki din
ortaklığını vurgulayarak, toplumları din bazında ayıran bir politika benimsemesinin
etkili olduğu belirtilmiştir.110 Buna göre Pomaklar (ve Yunanistan’daki Çingeneler de
dahil olmak üzere) kendilerini bölgenin Müslüman çoğunluğunu oluşturan ve geçmiş
yönetimin hâkim sınıfı olan Türkler ile özdeşleştiren bir kimlik benimsemişlerdir.

108 Karagiannis, a.y., p. 23.
109 Evangelos Karagiannis, ‘’The Pomaks of Bulgaria: A case of Ethnic Marginality’’, Bulgaria Social
and Cultural Landscapes, Ed. by., Christian Giordano, Dobrinka Kostova, Evelyne Lohman-Minka,
Fribourg, Universitatsverlag Freiburg Schweiz, 2000, pp. 153-154.
110 Triantafyllos Gkiouzelidis, “The Pomaks of Rodopi: The Influence of Local Media on Pomak
Identity and Social Integration,” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selanik, Aristoteles Üniversitesi,
Siyasat ve Ekonomi Fakültesi, 2018, p. 23.
42
İngilizce kaynaklar açısından üzerinde araştırma yapılan diğer bir konuda
Bulgaristan Pomaklarının, Balkan Savaşları sonrası Rodoplar’ın ve dolayısıyla
Pomakların yaşadığı toprakların Osmanlı İmparatorluğu yönetiminden Bulgaristan’a
geçmesi sonrasında gerçekleştirilen “Hristiyanlaştırma”, zorunlu vaftiz uygulamaları
ile ilgilidir. Nuri Korkmaz’ın ilgili konudaki çalışması 1912-1913 Balkan Savaşları
süresince Pomakları hedef alan Hristiyanlaştırma kampanyalarıdır.111 Korkmaz
çalışmasında Bulgar otoritelerin, Bulgar Prensliği’nin kurulmasının ardından yapılan
ilk üç nüfus sayımında (1880-1885-1888 yıllarında) Pomakların Türk olarak
sayıldığını fakat 1905 yılına gelindiğinde ise Pomakların, Pomak olarak farklı bir
kategoride yazıldıklarını belirtmiştir. Bu durum Pomakları Türklerden ayırma
girişiminin girişimi olmakla beraber aynı zamanda 1885 Berlin Anlaşması ile Osmanlı
İmparatorluğu’nun Bulgar Prensliği altında yaşayan Müslümanların hakkını koruma
hakkını, Pomakları Bulgarlığın ayrılmaz bir parçası olarak göstererek, Osmanlı’nın bu
topluluk üzerinde herhangi bir yaptırım yapma ihtimalini ortadan kaldırma ve bir
anlamda ele geçirilen topraklar üzerinde söz konusu bir Osmanlı girişimini ortadan
kaldırma fikri de etkili olmaktaydı. 112 Bunu izleyen dönemde ise Bulgar otoriteler
“Bulgar Müslüman” ya da “Bulgaro Mohemmedan” terimini kullanarak Pomakları
tamamıyla Bulgar kimliğine asimile etmeyi hedeflemişlerdir.
Vemund Aarbakke ise Pomak Language Usage and the Spell of Nationalism:
The Case of the Pomaks in Greece (Pomakça Dilinin Kullanımı ve Milliyetçiliğin
Büyüsü: Yunanistan’daki Pomakların Durumu) isimli çalışmasında “Pomaklık”
durumunun tarihsel ve sosyal konjonktürde ne gibi değişikliklere, dönüşümlere
uğradığını Yunanistan’daki Pomaklar üzerinden incelemektedir.113 Aarbakke, diğer
araştırmacılardan farklı olarak, Yunanistan örneğinde görüldüğü gibi, “saf” bir Pomak
tanımı yapmaktadır. Buna göre ulus-devlet sonrası dönemde “saf” bir Pomak demek,
dağlık bir bölgede, dış dünyadan olabildiğince izole bir şekilde yaşayan ve bu sebeple

111 Nuri Korkmaz, “Shifting Physical Borders and Cultural Boundaries In The Balkans: The Conversion
of Pomaks In Bulgaria During the 1912-1913 Wars,” Uluslararası Balkan Tarihi ve Kültürü
Sempozyumu, Bildiriler, Cilt II, Ed. by. Aşkın Koyuncu, Çanakkale, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Yayınları, 2017, s. 224.
112 A.y., s. 225.
113 Vemund Aarbakke, “The Case of the Pomaks in Greece,” Slavia Islamica: language, religion and
identity, Vol.25, Ed. by., Robert D. Greenberg, Motoki Nomachi, Hokkaido, 2012, p. 151.
43
dış etkenlerden uzak olarak “Pomaklığını” koruyan grup olarak ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla Aarbakke, şehir yaşamından uzakta yaşayan bir Pomağın “Pomaklık”
tanımı ile, (Yunanistan örneğinde olduğu gibi) Türklüğe entegre bir kimlik
benimsemiş, Pomak kökenli bir kentlinin “Pomaklık” tanımının da birbirinden farklı
olduğunu vurgulamaktadır.114 Aynı konuyu Yunanistan’da yaşayan Pomakların
özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadarki dönemde değişen
“kendini tanımlama” durumunu Olga Demetriou’nun çalışmasında da görmek
mümkündür. Demetriou’nun söz konusu çalışmasında özellikle “şehirde” yaşama
halinin (Gümülcine örneğinde) Pomakların kimliğinde meydana getirdiği
değişikliklere vurgu yapmıştır. 115
Bu durum aynı şekilde Türkiye örneğinde, köylerde yaşayan daha yaşlı
Pomaklar için kimlik tanımı ile, İstanbul gibi büyük metropollerde yaşayan daha genç
kuşak Pomakların kimliklerinde de benzer farklılıklar oluşmuştur. Aynı şekilde
Bulgaristan’da Rodoplar’ın batısında yaşayan Pomaklarda, aynı aileye mensup
kişilerin, en yaşlı kuşağı kendisini Müslüman-Pomak olarak tanımlarken, en genç ve
genellikle Sofya, Blagoevgrad gibi şehirlere eğitim amaçlı giden kuşak ise daha çok
Bulgar ulusal kimliğine entegre olmuş bir şekilde kendilerini Bulgar-Müslüman olarak
tanımlayabilmektedir.116 Dolayısıyla birbirinden farklı siyasal rejimler ve pratikler
geçiren ülkelerde yaşamış olsalar da, üç ülkedeki Pomakların da özellikle genç kuşakyaşlı kuşak arasındaki kendini tanımlama hallerinde özellikle “kentte” yaşamak ya da
“köyde” yaşamanın benzer sonuçları beraberinde getirdiği görülebilmektedir.
İngilizce kaynaklardaki önemli çalışmalardan bir diğerinde de Yulian
Konstantinov ise özellikle zorunlu asimilasyon kampanyası sonrasında Pomakların
kimliğinde bakıldığında birbiri ile aşırı zıt giden iki olguya dikkat çeker. Buna göre
Pomakların bir kısmı Hristiyanlığı benimseyip Bulgarlaşırken, bir kısmı ise

114 A.y., p. 159.
115 Olga Demetriou, “Prioritizing ‘ethnicities’: The uncertainty of Pomakness in the urban Greek
Rhodoppe,” Ethnic and Racial Studies, Vol. 27, 2004, pp. 95–119.
116 Emel Deniz, 2017 yılı Bulgaristan’ın Batı Rodoplar bölgesinde yaptığım görüşmeler ve
gözlemlerden notları.
44
Balkanların geleneksel İslam’ına yabancı bir şekilde daha “köktenci” bir İslam
anlayışı benimsemektedir.117
Nena Deneva ise Pomaklar üzerine yaptığı çalışmasında, Pomakları yaşadıkları
Balkan coğrafyası sınırları dışarısına çıkarıp, bu defa Avrupa’ya başta ekonomik
sebepler ile göç eden Pomakların “iki isim kullanma” eğilimlerinin gittikleri yerlerde
de nasıl sürdürüldüğünü ele almaktadır. Deneva’nın üzerinde durduğu dikkat çeken
nokta ise Pomaklar arasında Avrupa’ya göç süresi öncesinde, zorunlu isim değiştirme
uygulamasının sona ermesinden sonra resmen Müslüman isimlerini geri alan kişilerin,
tekrar bir değişikliği giderek Bulgar isimlerini kullanarak pasaport alarak Batı
Avrupa’ya çalışmaya bu yeni pasaportlar ile gitme eğilimleridir. Burada geçmişte
zorunlu yapılan bu uygulamanın, neden Avrupa’ya göç öncesinde gönüllü olarak
yapılıyor olmasının sebebi ise Deneva tarafından Bulgaristan’da görülen muamelenin
Avrupa’da çalışmak için gittikleri yerde de görülme tehlikesinin ortadan kaldırılması
amacını taşıması olarak açıklanmıştır. Diğer bir deyişle, Pomaklar bu defa kendileri
isteyerek isimlerini değiştirerek gittikleri yerde de geldikleri yerlerdeki gibi bir
“ikinci” sınıf insan olma tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlamaktadırlar.118 Deneva’nın
İspanya’daki Pomaklar arasında gözlemlediği iki isim kullanma eğilimine benzer
durum özellikle İngiltere, İskoçya gibi ülkelere çalışmaya giden Pomaklar arasında da
gözlemlenmiştir. Buna göre bu kişilerin neredeyse tamamı “Bulgar” yani “kamusal”
isimlerini kullanarak yurtdışına çalışmaya gitmektedir. Kendi Müslüman isimleri ise
“özel” alanda kullanılan bir isim haline gelmiştir.119 Deneva’nın Pomaklar ile alakalı
bir diğer çalışması ise bu defa İspanya’da yaşayan-çalışan Pomaklar arasında “genç”
ve “yaşlı” Pomaklar arasında, göçün artık nasıl bir “sınır aşan” bir boyut aldığını öne
çıkarmaktadır. Bunun yanında Deneva aynı zamanda Pomakların geleneksel aile
yaşamlarının da İspanya’da taşınmış olduğunu ve bunun da Bulgaristan’dan,
İspanya’ya ya da tam tersi, özellikle yaşlı bakımı ya da bebek bakımı gibi konularda

117 Yulian Konstantinov, “Strategies for Sustaining a Vulnerable Identity,” Muslim Identity and The
Balkan State, Ed. by., Suha Taji-Farouki, Hugh Poultons, London, Hurst and Company, 1997, pp. 33-
39.
118 Neda Deneva, “The Young-Old Transnational Travellers On the Transformation of Care
Arrangements among Bulgarian Muslim Migrants in Spain,” Multicultural Center Prague, (Çevrimiçi)
https://migrationonline.cz/en/e-library/the-young-old-transnational-travellerson-thetransformation-of-care-arrangements-among-bulgarian-muslimmigrants-in-spain, 29.07.2009.
119 Emel Deniz, 2017 yılı Bulgaristan’ın Batı Rodoplar bölgesinde yaptığım görüşme ve gözlem notları.
45
“aileler” arasında, ekonomik sebepli göç dışında, yeni bir “göç” sürecinin oluşmasına
sebep olmaktadır.120 Bu nedenle bu göç, Bulgaristan’da kalan yaşlı anne-babaya bakım
amaçlı olduğunda, İspanya’da Bulgaristan’a doğru, geçici de olsa bir “tersine göç”
hareketine dönüşmektedir.
İngilizce kaynaklar açısından ağırlık olarak Pomakların kimliğini konu alan
çalışmalar yapılmış olsa da Pomakların konuştuğu dil hakkında da yapılmış bazı
çalışmalar bulunmaktadır. Evangelia Adamou and Davide Fanciullo’nun 2018 yılında
yayımlanan çalışmaları buna bir örnektir. Adamou ve Fanciullo yapmış oldukları
çalışmada, Yunanistan, Bulgaristan, Türkiye gibi farklı ülkelerin sınırları altında
yaşayan Pomakların konuştuğu dilin bu topluluğun yaşadığı farklı siyasi pratikler
altında nasıl şekillenip etkilendiği ve bu durumun bu dilin kullanımına nasıl bir etkisi
olduğunu tartışmaktadır.121 Bakıldığında Pomaklar hakkında yapılan İngilizce
çalışmaların büyük bir bölümü topluluğun kimlik, etnisite, tarihi arka planı gibi
konular hakkında olduğunda söz konusu bu çalışma Pomakların diline yoğunlaşarak,
aslında topluluğun kimliğinde de en önemli iki element olan dil ve dinden, çalışmada
dili ana merkezine almıştır. Evangelia Adamou and Davide Fanciullo’nun çalışması
Pomakların dili Pomakçanın Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye’de yaşayan Pomaklar
arasında aktif bir şekilde kullanılan bir dil olmadığını, Bulgaristan’daki Pomakların
standart Bulgarcaya, Türkiye’dekileri Türkçeye, Yunanistan’dakilerin ise Türkçe ya
da Yunancanın büyük etkisi altında kalmış olduğunu belirtmektedir.122
Evangalie Adamou’nın Bilingual speech and language ecology in Greek
Thrace: Romani and Pomak in contact with Turkish (Yunanistan Trakyası’nda iki dilli
konuşma ve dil ekolojisi: Roman ve Pomak dilinin Türkçe ile teması) isimli çalışması
da Pomakların dili ile alakalı çalışmalarda biridir. Adamou çalışmasında aynı bölgede
yaşayan fakat farklı diller konuşan topluluklar arasında, Pomakça ve Roman dilinin

120 Dedeva, a.y.
121 Evangelia Adamou & Davide Fanciullo, “Why Pomak will not be the next Slavic literary language,”
Linguistic Regionalism In Eastern Europe and Beyond, Minority, Regional and Literary
Microlanguages, Ed. by., Dieter Stern, Motoki Nomachi, Bojan Belic, Peter Lang, Frankfurt am Main,
2018, pp. 40-65.
122 A.y., p. 60.
46
günlük hayatta Türkçe ile olan temasına dikkat çekmiştir.123 Türkçe ile etkileşimleri
karşılaştırılan iki dilde, Yunanistan Trakya’sında Romanların dilinin Pomakçaya
oranla Türkçeden çok daha fazla kelime ödünç alıp ve günlük dilde Romanların
neredeyse yarı Türkçe yarı Roman dili şeklinde yeni bir “karma dil” ortaya çıkarılmış
olmasına rağmen Pomakların en azından dağlık bölgelerde yaşayanlarında Türkçe ile
temas daha sınırlı kalmıştır. Adamou bu durum iki topluluğun uğraşmakta olduğu
geleneksel ekonomik faaliyetler ile açıklamaktadır. Buna göre Romanlar genellikle
“tüccarlık” ile meşgul oldukları için, dağlık bölgelerde daha izole yaşayıp hayvancılık
ve tarımla uğraşan Pomaklara kıyasla daha çok Türkçe ile etkileşim kurmuşlardır.
Pomakların Türkçe ile etkileşimi ise daha çok okul, Kur’an kursu gibi “eğitim” odaklı
sebepler neticesinde meydana gelmiştir. Bu sebeple Yunanistan Trakya’sında Türkçe
Romanlar için daha etkin bir ikinci dil haline gelirken, izole yaşayan Pomaklar için
“sınırlı” bir ikinci dil halinde kalmıştır.124
Diğer tarafta “Pomak” sözcüğünün, karşı tarafa ve grubun kendisinde ifade
ettiği anlamın zaman içinde dönüşüm geçiren haline bakıldığında ise, Bulgaristan
Pomakları açısından bu sözcüğün “küçültücü” bir ifade haline gelmiş olduğu halde,
Türkiye veya Yunanistan Pomakları açısından bu sözcüğün bu tarz “negatif” bir anlam
taşımaması da önemli bir nokta olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında
Bulgaristan’da Pomak sözcüğünün taşıdığı “negatif” anlamın aynı şekilde,
Makedonya’nın Makedonca konuşan Müslümanlarının geleneksel adı “Torbeş”
kelimesinin de benzer bir “küçültücü” anlam taşıması bu iki toplumun da Müslüman
azınlık ve aynı zamanda iki ülkedeki Müslümanlar arasında da “azınlık” grup olmaları
ile ilişkilendirilebilir. 125 Bu nedenle söz konusu iki grubun da geleneksel isimleri
küçültücü bir anlam taşıyan kelimeler haline dönüşürken, resmi otoriteler tarafından
kendilerine sunulan yeni isimleri benimsemek durumda kalmaktadırlar. Buna göre
Pomaklar Bulgaristan’da, Bulgaro Mohemmaden olurken, Makedonya’daki Torbeşler
ise Makedonci Muslimani olmaktadırlar.

123 Evangelia Adamou, “Bilingual speech and language ecology in Greek Thrace: Romani and Pomak
in contact with Turkish,” Language in Society, Vol. 39, Cambridge, Cambridge Press, 2010, pp. 147-
171.
124 A.y., p. 166-167.
125 Stojanovski, Ananiev, Nikodinovska Krstevskac, a.y., p. 197.
47
Pomaklar ile ilgili mevcut tarih yazımı açısından literatürde araştırmacıların
Pomakların kimliği ile alakalı genellikle belirgin sınırlar çizme eğilimi ise, Milena
Benovska-Sabkova tarafından eleştirilerek, Urban Culture, Religious Conversion, and
Crossing Ethnic Fluidity among the Bulgarian Muslims (“Pomaks”) (Pomaklar
Arasından Kent Kültürü, Dinsel Dönüşüm ve Etnik Geçişkenliği Geçmek) isimli
çalışmasında Merkez Rodoplar’ın Zlatograd (Darıdare) köyünde kendilerini Bulgar
Müslümanlar olarak tanımlayan Pomakların, kent yaşamı ile bölgedeki Hristiyan
Bulgar ile uyumu sonucunda Bulgar ulusal kimliğine nasıl ‘’adapte’’ oldukları
konusunu incelemiştir. Çalışmada örneğin Bulgaristan’ın komünist rejiminin “yeniden
doğuş” sürecinde Müslüman mezarlıklarını sistematik olarak zarar vererek,
Müslümanların Hristiyanlar ile beraber gömülmelerini dikte ettikleri süreç, bölgenin
Pomakları tarafından “yeniden yorumlanarak” bir anlamda bugün bu bölgede
Hristiyan ve Müslümanların aynı mezarlıkları gömülmesi, kendilerini Bulgar
Müslümanlar olarak tanımlayan topluluk arasında “dinsel” harmoninin bir parçası,
“karşılıklı saygının” bir göstergesi haline gelmiştir. 126
Lenka Nahodilova ise Pomaklar konusunu, cinsiyet merkezli bir eksene
oturtarak Pomak kadınlarını ana özne olarak incelediği Commumist Modernization
and Gender: The Experience of Bulgarian Muslims: 1970-1990 (Komünist
Modernleşme ve Cinsiyet: Bulgar Müslümanlarının Deneyimi:1970-1990) isimli
çalışmasında, özellikle komünist dönemde Pomaklara (ve Bulgaristan’daki diğer
Müslümanlara) uygulanan zorunlu asimilasyon kampanyalarını farklı bir açıdan ele
almaktadır. Nahodilova, komünist dönemde uygulanan politikaların cinsiyet
yönünden, “Pomak kadınları” örneğinde olduğu gibi, onları kıyafetler ya da geleneksel
ekonomiye katılım halinde olmak üzere, bir “özgürleşme” yaşamalarını
amaçlamaktadır. Dolayısıyla burada komünist rejimin temel birincil amacı Pomakları
Bulgarlaştırmak değil, geleneksel “Müslüman” kadınlardan yeni bir “komünist kadın”
yaratmaktı. Dolayısıyla Nahodilova’nın vurguladığı şekilde rejimin ana amacı Bulgar

126 Milena Benovska-Sabkova, “Urban culture, religious conversion, and crossing ethnic fluidity
among the Bulgarian Muslims (“Pomaks”),” Glasnik Etnografskog Instituta SANU, Vol.63, 2015, p.
51.
48
ulus-inşa sürecinin bir tamamlanma sürecinden ziyade toplumun “komünistleşmesi”
sürecinin tamamlanmasıydı.
127
Son yıllarda yapılan çalışmalarda değinilen diğer bir önemli konu ise
“dinamik” olan bu Pomak kimliğinin, günümüzde nasıl bir “dönüşüm” içerisinde
olduğudur. Laura Olson Osterman’ın Bulgaristan Pomakları arasında yaptığı çalışma
bugün Pomaklar arasında biri “dinsel” diğeri “etnik” taraflara vurgu yapan iki yeni
kimlik oluşturma (etnik ve din öğelerinin her zaman birbirinden bağımsız değil, bazen
iç içe geçtiği) bir süreçten bahsetmektedir. Buna göre dinsel öğrenin öne çıktığı
durumda bölgenin “geleneksel” İslam’ından bir bakıma kopuşu ve “daha doğru” bir
İslam anlayışı getirdiği savunulan yeni bir İslami kimlik ile yoğrulmuş bir Pomak
kimliği inşa edilirken, diğer tarafta daha çok “etnik” kültür gelenekler gibi öğelere
vurgu yapılan ayrı bir kimlik inşa edilmektedir. Fakat Osterman’ın da vurguladığı gibi
bu iki kimlik birbirinden tamamen bağımsız durumda değillerdir, çoğu zaman birbiri
ile paralel etkinlikler çerçevesinde bu yeni kimlik oluşturma süreci içerisinde yer
almaktadırlar.128 Osterman’ın vurguladığı “yeni formda” bir İslam’ın, diğer bir deyişle
komünizmin getirdiği zorunlu asimilasyon ya da dine yönelik kısıtlamalar, devletin
resmi ateizm propagandası sonrası dönemde, “geleneksel” kimliğinden sıyrılıp
yeniden bir dönüşüm geçiren din anlayışının, Pomaklar gibi kendine has tarihsel arka
planı olan bir topluluktaki yansıması Kristen Ghodsee’nin çalışmasında da üzerinde
durulmuştur.129 Pomakların hem kapitalizm ile hem de komünizm ile kendilerine özgü
bir deneyim ile karşı karşıya kalmaları dolayısıyla günümüzde de hem kapitalizmin
hem de komünizmin bu topluluk üzerindeki etkisinin toplumun geri kalanından daha
farklı bir yansımasının olması ile sonuçlanmıştır. Ghodsee’nin dikkat çektiği gibi
Bulgaristan örneğinde, Hristiyan ve Müslüman ayrımının Osmanlı dönemindeki
“anlamlarının” toplumda imparatorluğun “millet sistemindeki” gibi daha çok ötekini
tanımlama haliyle ilişkilendirildiği, komünist dönemde ise devletin ateizm

127 Nenka Nahodilova, “Communist Modernisation and Gender: Bulgarian Muslims 1970–1990,”
Contemporary European History, Vol. 19, Cambridge, Cambridge University Press, 2010, p. 52.
128 Laura Osterman Olson, “Movements For Islamic Revival and Folk Revival Among Rural Bulgarian
Muslims In The Post-Communist Period,” National Council for Eurasian and East European Research
Working Paper, Title VIII Program, 2014, (Çevrimiçi) https://www.ucis.pitt.edu/nceeer/2014_828-
10g_Osterman.pdf, 09.10.2018.
129 Kristen Ghodsee, “Minarets after Marx Islam, Communist Nostalgia, and the Common Good in
Postsocialist Bulgaria,” East European Politics and Societies, Vol.24, 2010, pp. 520-542.
49
propagandası sonrasında ise bu defa Müslüman-Ateist, Hristiyan-Ateist gibi dinin belli
bir din pratiğine inanma, bağlılık göstermekten çok, belli bir “kültürel” kimliğe atıf
yaptığı yeni bir durum da ortaya çıkmıştır. 130
Pomakların özellikle Bulgaristan’da komünist rejimin yıkılmasından sonra
kendi kimliklerini nasıl algıladıklarına yönelik en kapsamlı çalışmalardan biri 2013
yılında Laura Olson Osterman tarafından gerçekleştirilmiştir. Osterman
gerçekleştirdiği bu çalışmada Bulgaristan’da Pomakların yaşadığı Batı Rodoplar ve
Orta Rodoplar bölgesinde yaşayan Pomakların köy ve kasabalarında yaklaşık iki ay
geçirerek onların kimliklerindeki dönüşümleri gözlemlemiştir.131 Osterman’ın alan
çalışmasını gerçekleştirdiği 2013 yılının mayıs ayı aynı zamanda Bulgaristan’da genel
seçimlerin de gerçekleştiği bir tarihe denk gelmiştir. Burada önemli olan nokta ise
Pomakların Bulgaristan tarihinde ilk kez bu seçimlerde kendilerini “Pomak” olarak
tanımlayan bir grup aday Pomaklardan oy almak için yarışmışlardır. Araştırmacının
gözlemlediği diğer bir önemli şey ise, artık Pomaklar arasında “entelektüel bir Pomak
sınıfı” oluşmaya başlamış ve bu sınıf sadece Bulgaristan ya da Balkanlar ile sınırlı
kalmayarak Avrupa’da, Ortadoğu’da Pomak kültürünü tanıtmak ve bu yolla
Bulgaristan’daki İslam varlığını yeniden inşa etmeye çalışmaktadır. Bunun yanında
Pomaklardan bir grup Bulgaristan’da Pomakların da azınlık statüsüne sahip olmasını
talep ederken, 2014 yılında bu taleplerini yine bir Pomak olan ve bir STK olan Avrupa
Pomak Enstitüsü Başkanı Efrem Mallov’un liderliğinde kurulan Kültür, Özgünlük,
Çeşitlilik İçin Yurtsever Birliği Partisi (POMAK) ile hayata geçirmişlerdir.132
Bulgaristan’da Pomak kimliğiyle bir Pomak partisi kurulması ve özellikle burada
yaşayan Pomaklardan oy beklemesi önemlidir çünkü ülkede kullanımı dahi sorunlu
olan “Pomak” kelimesi bizzat Pomaklar tarafından sahiplenilmiş ve bu topluluğun
siyasi arenada sesi duyulmuştur. Baktığımızda sosyalizmin çökmesinin hemen
ardından kurulan Hak ve Özgürlükler Partisi genellikle “Türk Partisi” olarak anılmış

130 A.y., p. 528-529.
131 Osterman, a.y.
132 Nahit Doğu,“Bulgaristan’da Pomaklar parti kuruyor,” Al Jazeera Türk, 14 Nisan, 2014, (Çevrimiçi)
http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeeraozel/bulgaristanda-pomaklar-parti-kuruyor, 12.01.2018.
50
fakat Pomakların kendi siyasi haklarını savunacak ya da diğer bir değişle
“Pomakların” haklarını koruyacak bir parti ortaya çıkmamıştır.
Fakat Bulgaristan açısından bakıldığında Pomakların bir azınlık olarak
tanınması daha Avrupa Birliği’ne üyeliğin hemen ardından reddedilen bir konu olarak
karşımıza çıkıyor zira Bulgaristan Pomakları bir azınlık olarak tanımak yerine onların
çoğunluk olan Bulgar halkının ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir.
Bulgaristan Pomakları arasında kendi kimliğini tanımlama açısından yeni nesil
ile eski nesil arasında da farklılık vardır. Gençler kendilerini “Bulgar” olarak
tanımlamaya eğilimli iken daha yaşlı nesil kendilerini “Pomak” ya da “Müslüman”
olarak tanımlama gibi bir eğilim göstermektedir. Bu haliyle aynı aileye mensup olsalar
dahi yeni nesil ile eski nesil arasında da farklı bir kimlik tanımlaması mevcuttur. Bu
durumda Pomakların kendi kimliklerini tanımlamaları açısından bir başka
araştırılması gereken noktadır. Kuşkusuz genç neslin kendisini Bulgar olarak
tanımlama durumu hâkim sınıfa ait olma isteği, ekonomik problemler yaşamama
dürtüsü ya da kariyer yolunda geri adımda kalmama gibi endişelerden de
kaynaklanmaktadır. Bunun yanında eski neslin zihinsel dünyasında Türk demek
Müslüman demek Bulgar demek ise Hristiyan demek olduğu için eski nesil
Pomakların kimlik tanımlamalarında da böyle bir eğilim olabilmektedir.
Pomakların hem kendi kimlik tanımındaki problem hem de Bulgaristan’ın
devlet olarak onların kimliklerini tanımlamasındaki problem aynı zamanda
Bulgaristan devletinin kuruluş aşamasındaki Bulgar kimliği tanımlamasını dönüşüme
uğratmıştır, zamanla evrilen Bulgar kimliğinde öne çıkan öğe din olmaktan Bulgarca
yani dil olmaya doğru evrilmiştir.
133
Genel olarak bakıldığında Bulgaristan’ın da dahil olduğu Balkan devletlerinin
“ulus”, “vatandaşlık” ve “kimlik” kavramlarına primordial bir bakış açısıyla
yaklaştıklarını ve bu nedenle geleneksel olarak bir “azınlık” ya da kimlik problemi
yaşadıkları söylenebilir. Bu nedenle Pomakların özellikle Bulgaristan’da dil

133 Todorova, a.y., p. 309.
51
bakımından ideal Bulgar tanımı içerisine girme fakat “Müslüman” olma sebebiyle bu
ideal tanım dışında kalması ile de kendini göstermektedir.
Bulgaristan’ın tıpkı diğer Balkan ülkeleri gibi ortak olan bir diğer özelliği de
kendisine “öteki” olarak inşa ettiği eski “Müslüman” yönetimin kimliğini,
temsilciliğini yapan Müslüman toplulukları bağımsızlık sonrası ülkenin bir gerçeği
haline gelmiş olmasıdır. Bu yönüyle Bulgaristan da diğer Balkan ülkelerinde de
sıklıkla karşılaşıldığı haliyle Osmanlı sonrası ülkede yaşayan Müslümanları bir
“güvenlik tehdit” unsuru olarak görme geleneğine sahiptir.134
İngilizce kaynakalr açısından konu ile ilgili önemli çalışmalardan bir diğerinde
ise Kristen Ghodsee Bulgaristan’da komünist dönem sonrasında cinsiyet rollerinde
ortaya çıkan değişikliklere, etnik kimliklerde meydana gelen dönüşümlere ve özellikle
İslam anlayışında, komünist dönem sonrasında ortaya çıkan değişikliklere dikkat
çekmektedir. Buna göre özellikle Bulgaristan örneğinde görüldüğü gibi geleneksel
İslam ile bölgeye yabancı yeni bir anlayışta bir İslam, yerel terminoloji ile “Arabski
Islam” yani Arap tarzı bir İslam’ın kimi zaman çatışmaya varan ilişkisi ortaya
çıkmaktadır. 135
Bunun yanında yukarıda bahsedilen durumun değişen ekonomik durum ile de
yakın ilişkisi olduğunu belirtmek yerinde olacaktır. Pomakların kimlik tanımlamaları
üzerinde özellikle komünizm sonrası dönemde en etkili olan öğelerden bir diğeri de
kuşkusuz ekonomi olmuştur. Komünist dönem öncesinde hayvancılık ya da tütüncülük
gibi işlerle uğraşan Pomaklar, komünist dönem sonrası kolektif olarak yine bu işlerle
uğraşmaya devam etmiş bunun yanında yerel nüfus ülkenin Rodoplar gibi kırsal
bölgelerine kurulan fabrikalarında da istihdam olanakları bulmuşlardır. Dolayısıyla bu
dönemde Pomakların yaşadıkları bölgelerden büyük şehirlere göç etme gibi bir durum
da yaşanmamıştır. Fakat komünizmin sona ermesiyle beraber bu bölgedeki birçok
devlet girişiminin kapanması ve ardından komünist ülkelerde birbiri ardına gelen rejim
değişiklikleri ile tarımsal ve hayvansal ürünlerin de eski pazarları ortadan kaybolmuş
ve bölge halkı büyük bir işsizlik problemi ile karşı karşıya kalmıştır. Komünizmin

134 A.y.
135 Kristen Ghodsee, “The Miniskirt and the Veil: Islam, Secularism, and Women’s Fashion in the New
Europe,” Historical Reflections, Vol. 34, 2008, pp. 105-125.
52
Bulgaristan’da çökmesinin ardından Pomakların kimliklerinde dönüşüm yaratan en
büyük olaylardan biri de bu işsizlik problemi ile ekonomi olmuştur.136 Bu sebeple
değişen ekonomik durum özellikle Körfez ülkelerinin fonları aracılığıyla burada bazı
değişikliklerin de yaşanmasına da sebep olmuştur denilebilir.
İngilizce kaynaklarda özellikle Bulgaristan örneğinde üzerinde durulan bir
durum olan Pomakların komünist dönem sonrası karşılaştıkları başlıca iki zıtlık vardır
ki bu iki zıtlık bu toplumun bu dönem sonrası günümüze kadar kendi kimlik
tanımlamaları üzerinde etkilidir. Bu zıtlıklar karşımıza şu şekilde çıkmaktadır;
komünist dönem boyunca Pomaklar bu dönemin özellikle kırsal kesime yaptıkları
yatırımlar ile büyük bir ekonomik refaha kavuşurlarken diğer tarafta büyük bir dini
baskı ile baş başaydılar. Diğer tarafta ise komünizmin çöküşü ile Pomaklar (ve
toplumun büyük bir kısmı) serbest pazar ekonomisine geçiş ile büyük bir ekonomik
yıkımla karşılaşırken dini özgürlük açısından (komünist döneme kıyasla) büyük bir
rahatlama dönemine girdiler.137
Bunun yanında Pomakların kimliklerinde meydana gelen söz konusu bu
geçişkenlik, özellikle Bulgaristan’da Todor Jivkov döneminin sona ermesini izleyen
süreçte araştırmacılar açısından da göreceli olarak komünist döneme göre üzerinde
daha rahat çalışılan bir konu haline geldiği için, bu dönem sonrasında Pomaklar
üzerine yapılan çalışmalarda da kimlik, travma, kimliğin geçişkenliği ve dönüşümü
konularının oldukça yoğun olarak işlendiği görülmektedir. Dolayısıyla özellikle
İngilizce literatürde bu konuda yapılan çalışmaların sayısında da söz konusu bu dönem
sonrası bir artış olduğu gözlemlenmiştir.
Bunun yanında komünist dönem içerisinde sosyalist doktrin içerisinde
insanlara aktarılan “ateizm” propagandası Bulgaristan’da hem Hristiyanlar hem de
Müslümanlar açısından farklı bir kimlik anlayışı çıkardı. Buna göre bir Bulgar ülkede
yaşayan Müslümanların karşısında Ateist bir Hristiyan, ülkedeki bir Müslüman ise
Bulgar yani Hristiyan olmama durumunu Müslüman bir ateist olma kimliğiyle
açıklayabiliyordu.138 Bu durum Bulgaristan’da komünizmle birlikte ortaya çıkan yeni

136 A.y., p. 108.
137 Ghodsee, “Minarets after Marx…”, p. 520.
138 A.y.
53
kimlik tanımlamalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle Hristiyan ya
da Müslüman olma hali dinsel bir anlamdan öte “geleneksel” bir anlam kazanmış bir
hale gelmiştir. Bunun yanında ülkedeki Bulgarlar için kilisenin (bununla birlikte dinin)
“Bulgar ulusal uyanışı” sırasında Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını
kazanmak amacıyla oynadığı rol sebebiyle de ayrı bir “saygı öğesi” olarak karşımıza
çıkıyor.139
Diğer ulusların tarih yazımında Pomaklar konusu açısından bakıldığında
önemli çalışmaların bir bölümü de komünizm sonrası dönemde Pomakların kimlik
anlayışında meydana gelen değişikleri inceleyen çalışmalardır. Bu çalışmalardaki
temel konu ise özellikle eski Doğu Bloku ülkelerinde yaşayan Müslümanları hedef
alan zengin Körfez ülkelerinin, bir bakıma Balkanlar’da Osmanlı ile yerleşmiş olan
geleneksel Balkan İslam’ından oldukça farklı olan İslam anlayışlarını tanıtan ve teşvik
eden uluslararası yardımseverlik örgütleri olmuştur. Bakıldığında Bulgaristan
Pomaklarını bu Körfez kaynaklı din öğretilerinden ülkede yaşayan diğer bir Müslüman
topluluk olan Türklerden daha açık bir hedef haline getiren durum ise, Bulgaristan
Türklerinin daha Körfez kaynaklı dinsel öğretiler yerine Balkan İslam’ına çok daha
yakın olan Türkiye’nin Diyanet gibi resmi dini makamları aracılığıyla dine ait
yenilikleri takip etmeleridir.140 Bunlara ek olarak Pomakları geleneksel İslam anlayışı
yerine daha Ortodoks olan Körfez ülkelerinden ithal İslam anlayışının etkilerine açık
bir hale getiren diğer bir durum ise, özellikle Bulgaristan’da Pomakların yaşadıkları
kırsal bölgede komünizm sonrası büyük bir darbe alan ekonomik hayat, bu topluluk
arasında kapitalist dönemin akıllarda var olan şekliyle “refah”, “mutluluk”, “kazanç”
gibi bazı kavramların sorguladığı bir dönemde, eski komünist sistemin bu jenerasyon
üzerindeki özellikle “ekonomik” meşruluğunu Marksist öğeler yerine artık “İslami”
öğeler ile açıklaması da etkili olmuştur. 141
Örneğin, Pomakların Rodoplar’da yaşadıkları coğrafyada Körfez kaynaklı
fonların en çok etkili olduğu yerlerden biri Orta Rodoplar bölgesinde yer alan ve
komünizm sonrası dönemde ülkedeki en büyük caminin inşa edildiği Madan şehri

139 A.y., p. 528.
140 A.y., p. 530.
141 A.y., p. 538-539.
54
olmuştur. Madan şehri özellikle komünizm sonrası Suudi Arabistan gibi zengin Körfez
ülkelerinde, Bulgaristan’ın Müslüman çocuklarına ama özellikle Pomakları (çünkü
ülkede yaşayan Müslüman Türkler genellikle okumak için Türkiye’yi tercih etmekte,
Türkçe bilmeyen Pomaklar ise Körfez etkisine daha açık bir halde kalmaktadır)
etkileyen burslar dağıtıp, Bulgaristan’ın daha önce alışık olmadığı bir “yeni İslam”
anlayışının burada yetişen öğrenciler ile ülkeye girişini başlatmıştır. Madan’da
İslam’ın komünizm sonrası dönemde değişen yüzlerinden birisi Müslüman genç
kızların, kadınların giyiniş tarzından meydana gelen değişikliklerdir.
Bulgaristan’ın belli bölgelerinde etkisini arttıran bu yeni İslam anlayışı
özellikle ülkedeki genç nüfus tarafından da rağbet görmektedir. Gençler tarafından
yılların anne babaları ya da bir önceki kuşak tarafından bu şekilde uygulanan din
anlayışının, ülkenin oldukça uzak bir coğrafyasından gelen yeni din anlayışına bu denli
ilgi göstermesinin de yine komünizm sonrası Bulgaristan’ın geçirmekte olduğu
ekonomik, sosyal ve bunun yanından genel dünya konjonktüründe değişimler ve buna
bağlı olarak değişen İslam ve Müslümanlar algısı da önemli rol oynamaktadır.
Bulgaristan Müslümanları arasından en çok Pomaklar tarafından desteklenen
İslam’ın bu yeni formu ülkenin diğer Müslüman toplulukları olan Türkler ve Romanlar
tarafından aynı ilgiyi görmemiştir. Bu durumun Pomaklar tarafında bu denli etkili
olmasını Pomakların tarihsel olarak yaşadıkları kimlik bunalımı ya da diğer bir deyişle
oturmuş belli bir kimliklerinin olmaması nedeniyle yeni dini anlayışın böyle güçlü bir
şekilde güçlenip kök salabildiğini düşünülmektedir.
142
Komünizm sonrası Bulgaristan’da burada Pomaklar üzerinde incelendiği
haliyle halkın dini hayata ve dine bakışından yaşanan değişiklik sadece Pomaklara ya
da ülkede yaşayan Müslüman vatandaşlara özgü bir durum değildir. Komünizm
sonrası dönemde insanlar yıllarca okullarda Marksist-Leninist propaganda ile doktrine
edilen Soğuk Savaş sonrası Doğu Bloku’nun çökmesi ile beraber yıllarca kötü olduğu
şeklinde doktrine edilen kapitalist düzenin hâkim olduğu ekonomik ve sosyal sistem
içerisinde yaşamaya başlamışlardır. Bu nedenle genel olarak bakıldığında komünizm
sonrası merkezi ekonomiden serbest pazar ekonomisine geçmeye çalışan ve yeni bir

142 A.y., p. 521.
55
sosyal hayata geçen eski sosyalist ülkelerde insanlar arasında “inanca” yönelme genel
itibariyle artış göstermiştir. Bu sadece Müslümanlar için değil Hristiyanlar açısından
da bu şekilde olmaktadır.143
Pomaklar ile ilgili çalışmalardan bir diğeri de Bulgaristan’da yaşayan
Müslümanların (burada özellikle Pomakları) durumunu sosyalist Bulgaristan
içerisinde değerlendiren çalışmadır. Bu çalışmada ele alındığı şekilde Bulgaristan’da
Pomakların durumu özellikle “tarihsel” süreç içerisinde bir anlamda “politik” ve
“hassas” bir kelime haline gelmiş, bu nedenle “Pomak” kelimesinin kullanımı dahi
oldukça hassas ve politik bağlamdan bağımsız düşünülemeyen bir sözcük haline
dönüşmüştür. Milena Borden çalışmasında bu durumu örnek olarak verdiği, 1960’lı
yıllarda komünist rejimin isim değiştirme kampanyasında Pomakların durumunu alan
belgeseli hazırlayan kişilerin, Bulgaristan’da bir “vatan hainliği”, “ulusa ihanet” suçu
işlemiş kişiler haline dönüşmesi olayı ile ele almıştır.
144
Sonuç olarak değerlendirildiğinde, diğer ulusların tarih yazımında Pomaklar ile
ilgili yapılan özellikle İngilizce çalışmalar değerlendirildiğinde kaynakların büyük
birçoğunun Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile ilgili olduğu görülmektedir. Bununla
beraber bu çalışmalarda da özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle beraber büyük bir
artış olduğu görülmektedir. Bu çalışmaların daha çok Bulgaristan Pomaklarını konu
edinen çalışmalar olarak ortaya çıkmasının ise başlıca iki temel sebebi olduğu
düşünülmektedir. İlk olarak Bulgaristan’da yaşayan Pomakların sayısı Yunanistan’da
yaşayan Pomaklar ile kıyaslandığında oldukça fazladır. İkinci olarak ise komünizm
rejiminin yıkılmasının ardından, eski Doğu Bloku ülkelerinde, “etnisite”, “etnik
kimlik” gibi öğelerin hem kimi topluluklar hem de araştırmacılar açısından oldukça
ilgi çekici hale gelmiş olmasıdır. Bunun yanında Pomakların “kendine özgü” tarihsel
arka planları araştırmacıların ilgisini çeken diğer bir önemli noktadır. Aynı zamanda
bakıldığında İngilizce literatürde “sınır toplulukları” olarak Pomakları inceleyen
çalışmaların ise Yunanistan ve Bulgaristan örnekleri ile sınırlı kaldığı görülmektedir.

143 A.y., p. 526.
144 Milena Borden, “Muslims Under Bulgarian Communism The ’Betrayal’ of The Bulgarian Pomaks,”
t.y., (Çevrimiçi)
https://www.academia.edu/34179366/Muslims_Under_Bulgarian_Communism_The_Betrayal_of_th
e_Bulgarian_Pomaks, 01.11.2018.
56
Bu durum özellikle Türkiye’de yaşayan Pomaklar ile alakalı elde mevcut bilginin
oldukça kısıtlı olması ile de alakalıdır.
İngilizce kaynaklarda araştırma yapılan konular açısından
değerlendirdiğimizde ise, Pomaklar söz konusu olduğunda araştırma konusu olarak
karşımıza en çok çıkan Pomaklarda “kimlik”, “etnisite” ve “dil” konularının olduğunu
görmekteyiz. Bir anlamda başlangıçtan beri üzerinde uzlaşılamayan bahsedilen söz
konusu bu olgular günümüze kadarki süreçte de araştırmacıların üzerinde en çok
araştırma yaptığı konular olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişten günümüze kadar
etnik orijinleri konusunda uzlaşmaya varılamayan süreç günümüzde de
araştırmacıların ilgisini en çok çeken noktalardan biri olmuştur. Fakat geçmişe kıyasla
değerlendirildiğinde, araştırmacıların büyük bir bölümü Pomakların kökenlerini ya da
kimliklerini arşiv belgeleri gibi tarihsel bağlamından daha ziyade bu topluluğun
geçirdiği ‘’siyasal’’ dönüşümler ile kendilerini “nasıl” tanımladıkları sorularına cevap
aramaya yönelmişlerdir. Dolayısıyla özellikle 1990 sonrası süreçte yapılan
araştırmaların, daha çok Pomakların “kendilerini” nasıl tanımladıkları sorusu ile
ilgilendiği görülmektedir.
İngilizce çalışmalarda üzerinde en çok araştırma yapılan konu topluluk
hakkındaki kimlik tartışmaları olsa da sayıları oldukça az da olsa topluluğun dilsel,
kültürel mirası ile alakalı bazı çalışmaların da mevcut olduğu görülmektedir.
Bu çalışmanın konusu olan Pomakların göçü ile alâkalı İngilizce kaynaklarda
ise yapılan bir çalışma olmadığı görülmektedir. Özellikle Pomaklar ile ilgili
çalışmalarda “Türkiye’deki Pomaklar” üzerinde yapılan çalışmaların oldukça kısıtlı
olduğu görülmektedir.
57
2.OSMANLI İMPARATORLUĞU ZAMANINDA POMAK
GÖÇLERİ
2.1 Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Pomaklar
Pomak kelimesinin ilk kullanımı 1839 yılında A. Bone tarafından, Lofça, Selvi
bölgesinde yaşayan Pomak gruplar ile karşılaştığında onları tanımlamak için
kullanılmış, bunun öncesinde ise ne Batı kaynakların da ne de Osmanlı kaynaklarında
böyle bir kullanıma yer verilmemiştir.
145 Zaten hali hazırda tüm Osmanlı
kaynaklarında tüm Müslümanlar ayırt edilmeksizin tek bir kategori altında
“Müslüman” olarak kayıt altına alınmaktaydı.146 Bunun yanında kitlesel göç
hareketlerinin başlamasından evvelki son nüfus sayımına göre Osmanlı
İmparatorluğu’nun Avrupa’daki topraklarında yaşayan Pomak nüfusunun sayısı 1876
yılı için 140.000 kişi olarak verilmiştir.147
Balkanlar için göç her zaman var olan bir olgu olmakla beraber Osmanlı
İmparatorluğu dönemi Balkanlar’daki göç hareketleri incelendiğinde, özellikle burada
yaşayan Müslüman nüfus açısından, 93 Harbi’nin yani 1877-78 Osmanlı-Rus
Savaşı’nın oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ilk defa bu savaş
sonrasında Müslümanlar daha önce çoğunluğu oluşturdukları bölgelerde “azınlık”
durumuna düşmüşlerdir. Bu açıdan Osmanlı döneminde Balkanlar’da yaşayan Pomak
varlığına baktığımızda Pomakların 93 Harbi öncesinde başlıca iki coğrafyada
varlıklarını sürdürdüklerini görmekteyiz, bu coğrafyalar ise en başta Rodoplar ve
Lofça Bölgesi civarı olmuştur.148 Diğer bir değişle 93 Harbi öncesinde bölgede
özellikle Müslümanlar tarafından gerçekleştirilen büyük göç hareketleri başlamadan
önce Pomaklar Balkan coğrafyasında sadece Rodoplar ve Lofça Bölgelerinde yaşayan
bir topluluk olarak karşımıza çıkmaktaydı.
Rodop bölgesinde yer alan Pomakların varlığına dair çalışmalara bakıldığında,
yine Rodop bölgesinde yer alan Gotse Delçev (ya da 1951 öncesi ismiyle Nevrekop)

145 Zelengora, a.e., s. 16.
146 Turan, a.y., p. 70.
147 Karpat, a.g.e., s.124.
148 Gözler, a.y.
58
şehrindeki Müslüman varlığıyla alakalı Osmanlı tahrir defterlerinden yararlanılarak
yapılan çalışmalar öne çıkmaktadır. Machiel Kiel’in Osmanlı tahrir defterlerinden
yararlanarak gerçekleştirdiği çalışmaya göre 1445 yılı Tahrir defterine göre Gotse
Delçev bölgesinde bir tek Müslümanın kaydı dahi yoktu.149 1453-54 yıllarına
gelindiğinde birkaç Müslümanın kaydından söz ediliyor, fakat bölgede tek bir
Müslümanın dahi kaydının olmadığı 1445 yılından 84 yıl sonraki yani 1529 yılı tahrir
defterinde bölgenin kırsal nüfusunun %13’lük bölümü Müslümanlardan, 1569-70 yılı
tahrir kayıtlarına göre ise nüfusun %28’lik bölümü Müslümanlardan oluşur hale
gelmişti.150 Dolayısıyla bu bölgede ortalama 100-120 yıllık bir dönem içerisinde
Müslüman nüfusun hızlı bir şekilde artışa geçtiğini görülmektedir. Nevrekop
bölgesinde ve dolayısıyla Rodoplar’ın bu bölgesindeki Müslüman nüfusun varlığının
oluşumu iki şekilde olmuştur. İlki Anadolu’dan Trakya Ovası ve Doğu Makedonya
yoluyla buraya yerleşmeye başlaması, ikincisi ise bölgede var olan Hristiyan halkın
“ihtidâ” yani kendi dinlerinden çıkıp Müslüman olması sonucu şeklinde
gerçekleşmiştir.151 1570 tarihli tahrir defterlerine göre bu bölgede yaşayan
Müslümanların %13’lük bir kısmını Bulgarca konuşanlar oluşturmaktaydı. Buna göre
bu durum bu bölgedeki Müslüman olan fakat anadilleri Bulgarca olan bu topluluğun
bölgedeki “İslamlaşma’’ sürecine de işaret etmektedir.152
Bunun yanında Machiel
Kiel bölge ile alakalı yaptığı diğer bir çalışmada da bu bölgede “İslamlaşma” sürecinin
genellikle yerel dilleri ortadan kaldırmadan gerçekleştiğini belirtmektedir. 1912
Balkan Savaşları öncesi Balkan coğrafyasının birçok bölgesinde yaşayan
Müslümanların anadilleri Slavca, Arnavutça ya da daha az olacak şekilde Yunanca ya
da Ulahçaydı.153 Bu durum bugün bu bölgede yaşayan anadili Bulgarca olan
Müslüman toplulukların menşei açısından önemlidir çünkü yapılan bu çalışmaların
sayesinde bölgedeki anadilini bugün de koruyan toplulukların bölgenin yerli halkı
olduğu düşünülmektedir.

149 Machiel Kiel, Turco-Bulgarica: Studies On The History, Settlement, And Historical Demography
Of Ottoman Bulgaria, İstanbul, The ISIS Press, 2013, p. 188.
150 A.e.
151 Machiel Kiel, “Nevrekop,” İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi,
C.33, 2017, s. 54-55.
152 A.y., s. 54-55.
153 Machiel Kiel, “Tatar Pazarcık,” X. Türk Tarih Kongresi’nde Ayrıbasım, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1994, s. 2567.
59
Bunula beraber bu bölgede yerli Hristiyan halkın İslamlaşma süreci göz önüne
alındığında ilgiyi çeken bir diğer nokta Machiel Kiel’in vurguladığı gibi bu bölgelerde
yerel halkın İslamlaşmasının, bölgeye Türkmen, Yörük göçlerinden neredeyse yüz yıl
kadar bir süre sonra başlamış olmasıdır.154
Bölgedeki Müslüman varlığıyla alakalı Osmanlı tahrir defterlerinin kayıtları
dışında çok fazla kaynak bulunmamaktadır. Bölgedeki Pomak varlığına ilişkin
Avrupalı yazarlar tarafından ortaya konan ilk kayıt ise bir Fransız olan Paul Lucas’ın
1706 yılındaki Paşmaklı (şimdiki adıyla Smolyan) bölgesindeki Müslümanlar ile
alakalı yaptığı gözlemlerdir.155 Buna göre Lucas bu bölgedeki Müslüman topluluğu
‘’kendi dillerini konuşmayan Türkler olarak tanımlarken, kullandıkları dili ise
Yunanca ve Bulgarca karıştırılmış bozulmuş bir Slavca olarak ifade etmektedir.156 Bu
açıdan bakıldığında Pomakların Osmanlı dönemi tarihi arka planları söz konusu
olduğunda tarihi açıdan en güvenilir kaynaklar Osmanlı tahrir kaynakları olmaktadır.
Bununla beraber Osmanlı kaynaklarından bu Rodoplar, Lofça bölgesi
taraflarından yaşayan anadilleri Türkçe olmayan bu grup için “Pomak” tabirinin
kullanılması 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonraki döneme rastlamaktadır. Bu
durum ulusçuluk anlayışının belli bir dönem sonra ortaya çıkması ile alakalıdır, diğer
bir deyişle ulusçuluk hareketleri öncesi millet tanımında Osmanlı “millet sistemi”
içerisinde kimlik tanımında dini kimliğin bir kişinin ya da grubun kolektif kimliğinde
daha belirleyici olması ile alakalıdır.157
Bunun yanında Rodop Pomaklarının yaşadığı coğrafyanın Bulgaristan sınırları
içerisine dahil olması ise 1912 Balkan Savaşları sonrasında gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla Rodoplar bölgesinde yaşayan Pomaklar 1912 Balkan Savaşı’nda Bağımsız
Bulgaristan’ın yönetimi altına girinceye kadar Osmanlı İmparatorluğu yönetimi
altında yaşamışlardır. Bakıldığında Bulgar yönetimlerinin kendilerini de “Türk” olarak
tanımlayan Pomakları önceleri Türk olarak kabul ettikleri fakat zamanla bu politikayı
terk ederek Pomakları zorla Müslümanlaştırılmış Bulgarlar olarak algılamaya

154 Kiel, a.y., s. 2567.
155 Tsvetana Georgieva, “Pomaks: Muslim Bulgarians,” Islam and Christian Relations, Vol.12, 2001, p.
303.
156 A.e., p. 304.
157 Koyuncu, a.y., s. 144.
60
yöneldikleri görülmektedir.158 Bulgarların Pomakları Balkan Savaşları’nın hemen
ertesinde zorla vaftiz etme girişimleri de bu algının bir sonucu olarak görülebilir. Zira,
Bulgaristan’da özellikle 1985-1989 arası dönemde büyük yankı getiren özellikle
Türkiye’de Türklerin isimlerinin değiştirilmesine yönelik olarak algılanan bu
operasyonlar bölgedeki Türk nüfusa uygulanmadan çok önce ilk olarak Pomak nüfus
üzerinde çeşitli dönemlerde çok kez uygulanmıştır.159
Bulgar yönetimi bir yandan Pomakların zorla Müslümanlaştırılan Bulgarlar
olduğu tezinin savunuculuğunu yaparken diğer bir yandan da ana dil dolayısıyla
kendilerine yakın gördükleri fakat İslam dini dolayısıyla bir yandan da bu topluluğu
“500 yıllık esaret” rejiminin kalıntıları ve temsilcileri olarak görmeye devam
etmişlerdir.160 Bununla beraber Bulgar yönetiminin özellikle Balkan Savaşları
sonrasında ele geçirdikleri topraklarda yaşayan Pomaklara zorla din ve isim değiştirme
operasyonlarına girişmeleri sınır bölgesinde yaşayan bu topluluğun Osmanlı ile
işbirliği yapma ihtimali ve yeni ele geçirilen bu toprakları kaybetme korkusu da etkili
olmuştur.161 Dolayısıyla bu durumu da göz önünde bulunduracak olursak özellikle
Balkan Savaşları sonrası Bulgaristan yönetimi altında kalan Müslüman-Pomak
nüfusunu Bulgar olarak tanımlama refleksi toprak kaybetme korkusu ile de
açıklanabilmektedir.

158 Ali Dayıoğlu, Toplama Kampından Meclis’e: Bulgaristan’da Türk ve Müslüman Azınlığı, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2005, s. 62.
159 Ali Dayıoğlu, Toplama Kampından Meclis’e Bulgaristan’da Türk ve Müslüman Azınlığı isimli
kitabında Pomakların Bağımsız Bulgaristan tarihi boyunca 1912, 1942, 1948, 1962 ve 1971-1974
yıllarında toplamdan beş kez isim değiştirme yoluyla asimile edilmeye çalışıldıklarını belirtmektedir.
160 Antonina Zhelyazkova, ‘’Bulgaria’’, Oxford Handbook of European Islam, Ed. by., Jocelyne Cesari,
Oxford, Oxford Press, 2014, p. 577.
161 Panagiotis G. Papadimitriou, “(Trans)forming group identities among the Rhodopes’ Pomaks in
the first decades of the 20th century: a historical perspective,” Balkan Studies, Vol.45, 2015, p. 224.
61
2.2. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Sırasında ve Savaş Sonrasında
Meydana Gelen Göçler
2.2.1. Savaş Sırasında Meydana Gelen Göçler ve Rodop Direnişi
Süreci
93 Harbi bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir Bulgaristan
Prensliği’nin kurulması ile sonuçlanırken bir yandan da savaş öncesinde bu bölgede
yaşayan yaklaşık 1,6 milyonluk Türk-Müslüman nüfusunda savaş sonrasını takip eden
süreçte 1880 yılında gelindiğinde 800.000 binlik bir nüfusa gerilemesine sebep
olmuştur.162 Diğer bir ifade ile bu süreç Osmanlı İmparatorluğu’nun hem kendi
toprakları üzerinde bir Bulgar Prensliği’nin kurulması ile sonuçlanmış hem de bu
topraklarda yaşayan Türk-Müslüman nüfusun da neredeyse yarısı, bu topraklardan en
başta savaş sırasında Rus ve Bulgar kuvvetlerinin eylemleri sonrasında hayatlarını
kaybederken, büyük bir bölümü de göç etmeye zorlanmış, büyük bir bölümü ise göç
yolunda hastalık, kötü yaşam koşulları gibi sebepler ile hayatını kaybetmiştir.
93 Harbi sırasında ve harbin sona ermesini izleyen yıllarda meydana gelen
değişiklikler bu süreçte meydana gelen göç hareketleri üzerinde direkt olarak etkili
olmuştur. Bunun yanında savaş yalnızca bir yıllık bir süre zarfında yenilgi ile
sonuçlanmış olduğundan bu dönemde sivil halk örgütlü bir şekilde göç edecek bir
vakte sahip olamamıştır.163 Bu sebeple bu dönemdeki göç hareketlerini ele alırken bu
noktayı da göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır.
Osmanlı-Rus Harbi’nin başlamasından sonra Müslümanların yaşadıkları
yerlerden farklı yerlere göç etmeleri de Rus kuvvetlerinin Tuna Nehri’nin
geçmesinden önce başlayan bir süreçtir. Justin McCarthy’nin aktardığına göre
Osmanlı Hükümeti kuzey cephesinde önemli bölgelerde yaşayan halka savaş
bölgelerini terk edip, Rus ordusunun eline geçme ihtimali bulunan yiyecek ve hayvan

162 Ömer Turan, “The Rhodope Resistance and Commission of 1878,” War and Diplomacy: The
Russo-Turkish War of 1877-1878 and the Treaty of Berlin, Ed. by., Peter Sluglett, M. Hakan Yavuz,
University of Utah Press, 2015, p. 511.
163 Beğlan Toğrol, Direniş (Bulgaristan Türklerinin 114 Yıllık Onur Mücadelesinin Karşılaştırmalı
Psikolojik İncelemesi), İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Matbaası, 1991, s. 44.
62
ahırlarını yakma talimatını vermişti.164 Bu dönemde insanların da Osmanlı ordusu ile
bir göç yolu takip ettiği görülmektedir. Dolayısıyla insanlar 93 Harbi süresince
ordunun elinde olan yerlere doğru bir göç hareketi izlemişlerdir. 93 Harbi 1878’nin
mart ayında imzalanan Ayastefanos Anlaşması ile sonlandırıldığında göçmenler ise
başlıca 5 ayrı bölgede toplanmışlardı, Şumnu-Varna bölgesinde 230.000 kişi, Burgaz
20.000, Rodop Dağlarında 100.000, Gümülcine’de 50.000, İstanbul’da ise 200.000
kişi bulunmaktaydı.165 Söz konusu bu göçmen grubu içerisinde şüphesiz Pomaklar da
bulunmaktaydı. Fakat söz konusu bu dönemde mülteci durumuna düşen bu büyük grup
içerisinde bulunan Pomakların sayısı bilinmemektedir.
Justin McCarthy söz konusu dönemi incelediği çalışmasında, 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı sonrasındaki Türk Mültecilerin sayılarını verdiği tabloda,
Pazarcık, Edirne ve Rodop bölgesindeki mülteciler arasında sayıları az olan Pomak
ver Çerkezlerin de bulunduğunu belirtmektedir.166
Buna göre 93 Harbi sonrasında bugünkü Türkiye topraklarına çoğunluğu Türk
olmak üzere Pomaklar ve sayıları oldukça az olsa de bir miktar Yahudi ve Hristiyan
da göç etmiştir.167
Aşkın Koyuncu Filibe ve İslimliye sancaklarının bulunduğu bölgedeki
Müslümanların büyük bir kısmının Türklerden oluştuğu, yalnız Tatar Pazarcık’ın
güneyindeki Peştere, Çepino, İstanimaka, Rupçoz, Ahi Çelebi ve Sultanyeri
taraflarındaki köylerde yaşayan Müslümanların büyük bir kısmının Pomak olduğu
bilgisini vermektedir.168 93 Harbi öncesinde Pomakların yaşadığı bölgelerin isimlerini
görebilmek, diğer belgelerde genellikle bölge isimleri şeklinde göçmenlerin
kaynaklarının belirtildiği göç hareketlerini takip etmek açısından önemlidir.
Bahsedildiği gibi 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi bu topraklarda yaşayan,
Pomakların da dahil olduğu, Müslüman toplulukların bugünkü Türkiye topraklarına

164 McCarthy, a.e., s. 87.
165 A.e., s. 88-89.
166 A.e., s. 106-107.
167 Ahmet Akgündüz, ‘’Osmanlı İmparatorluğu ve dış göçler: 1783-1922,’’ Toplum ve Bilim, C. 80,
1999, s. 146.
168 Aşkın Koyuncu, ‘’1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi Öncesinde Şarkî Rumeli Nüfusu,’’ Avrasya Etüdleri,
C. 44, 2013, s. 184.
63
doğru kitlesel olarak ilk göç hareketinin başlamasına sebep olmuştur. 93 Harbi
öncesindeki dönemde ise Pomaklar bakıldığında Balkan coğrafyasında başlıca iki
bölgede yaşamaktaydılar, bunlar Rodoplar ve Lofça bölgesiydi. 93 Harbi sonrasında
ise Pomaklar kitlesel olarak Osmanlı İmparatorluğu kontrolündeki topraklara doğru
göç etmeye başlamışlardır.169 Dolayısıyla bugün Türkiye’de yaşayan Pomakların en
erken Türkiye’ye göçmüş olanları da bu dönemde gelen Pomaklardır. Kemal Gözler
Lofça Pomaklarını konu alan çalışmasında Pomaklar ile alakalı literatürde, Pomakların
denildiğinde genellikle Rodoplar bölgesinin akla geldiğini fakat 93 Harbi öncesinde
Lofça yöresinde de Pomak varlığının olduğuna işaret etmekle beraber, harp sonrasında
bölgedeki Pomakların birçoğunun Türkiye Trakyası’na ya da Anadolu’ya göç ettiğini
de belirtmektedir.170 Dolayısıyla bugün güncel literatürde Pomaklar ile alakalı
çalışmaların Rodoplar bölgesine yoğunlaşması, diğer bölgelerde yaşayan Pomakların
o bölgeleri çok uzun yıllar önce terk etmek durumunda kalmaları ile de açıklanabilir.
93 Harbi sırasında Türkiye’ye göç eden Pomakların sayısına ulaşmak
neredeyse imkânsız bir görevdir. Fakat Kemal Gözler’in 1873 yılına ait Tuna Vilayeti
Salnamesi üzerinde yaptığı çalışmaya göre söz konusu dönemde Lofça bölgesinde
yaşayan Müslümanların tümünün Pomak olduğu düşünülürse, buna göre burada
yaşayan kişi sayısı, 4797 Müslüman hane, 13.495 erkek nüfus olarak toplamda, 37.480
kişi olarak tahmin edilmiştir. Bu söz konusu dönemde Lofça bölgesindeki nüfusun
%53’lük kısmının Müslüman yani Pomak olduğu tahmin edilmektedir. 171 Bu sebeple
belirtildiği gibi Lofça Pomaklarının büyük bir kısmının 93 Harbi sonrasında
yaşadıkları yerlerden başta bugünkü Türkiye topraklarına ya da Osmanlı’nın elinde
kalan topraklara göç ettiği düşünülürse, yaklaşık 38 bin kadar bir Pomak nüfusunun
bu dönemde Türkiye’ye ya da Osmanlı elinde kalan diğer topraklara göç ettiği
düşünülecektir.
Bunun yanında Bilal N. Şimşir Lofça kasabasında Müslümanların göç
hareketlerinin savaş sırasında başladığını dile getirmektedir. Buna göre 93 Harbi
sırasında 1877 yılının temmuz ayında Osmanlı ve Rus kuvvetleri arasında iki defa el

169 Gözler, a.y.
170 A.y.
171 A.y.
64
değiştirmiştir. Nüfusu Pomak Müslümanlardan oluşan bu bölge kısa bir süre Rus
kuvvetlerinin eline geçtikten sonra, Osman Paşa kuvvetleri tarafından geri alınmıştır.
Örneğin, Bilal N. Şimşir’in yayımladığı bir belge Lofça Kaymakamı’ndan dönemin
Osmanlı Sadrazamı İbrahim Ethem Paşa’ya ve Hariciye Nezareti’ne gönderilmiştir.172
Buna göre Rus kuvvetlerinin Lofça’yı ele geçirmesinden sonra buranın Müslüman
halkı Plevne’ye doğru hareket etmiştir, bunun yanında kasabanın ileri gelenleri Rus
kuvvetleri tarafından öldürülmüşlerdir. Bunun yanında Şimşir Rus kuvvetlerinin bu
bölgede yaşayan Müslümanlara karşı pek çok zulümde gerçekleştirdiğini de
belirtmektedir.
93 Harbi sırasında Rus ve Bulgar kuvvetlerinin bu bölgede yaşayan MüslümanTürk halkının buralardaki varlığına son vermeyi amaçladıkları dönemin İngiliz
belgelerine de aşağıdaki şekilde yansımıştır,
“Bulgaristan ve Rumeli’deki Rus ve Bulgar davranışları, bölgedeki Müslümanları [söz konusu
belgede Müslüman yerine “Mahommedan” kelimesi kullanılmıştır] ve Türk Hükümet
yetkililerini, Rusların nihai amacının Müslüman nüfusun ya kılıçla ya da bu ülkenin dışına
çıkartmak suretiyle, buralardaki varlığını yok etmek olduğu konusunda ikna etmiştir.”173
Savaşın ilerleyen döneminde ise Plevne’nin kuşatılması sonrasında bu
bölgedeki Byala Slatina’ya bağlı Tlaçene köyü dışındaki tüm Pomaklar da bu bölgeden
göç ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında olan Makedonya’ya
sığınmıştır. Bu göçmenlerden bir bölümü savaş sonrası dönemde köylerine geri
dönmeye çalışmış olsa da köylerin büyük bir bölümü harap edildiği için tekrar göç
etmek durumunda kalmışlardır. 174
Bununla beraber 93 Harbi sonrasında Lofça Pomaklarının yaşadığı yerleri de
kapsayan Tuna vilayetinden özellikle Üsküp vilayetine doğru da bir göç hareketi
yaşanmıştır. Nedim İpek bu dönemde Üsküp vilayetine yapılan göçleri şu şekilde
değerlendirmektedir;
“Şubat 1878 tarihine kadar sadece Tuna vilayeti, Niş, Ürgüp, Leskofça kazalarından gelen
göçmenlerin miktarı 80 bini bulmuştu. İleriki tarihlerde gelenlerle bu rakam 150 bini aştı.
Bunun 20 binini Bulgaristan Emareti’nin kurulduğu sahadan gelenler oluşturmaktaydı.

172 Bilal N. Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler II, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, s.
152.
173 A.e., s. 157.
174 Zelengora, a.e., s. 18.
65
Vilayet yetkilileri göçmenleri geçici olarak yerleştirmede sıkıntı çekince yaklaşık 54 bin kadar
göçmeni Selanik, Manastır ve Prizren’e gönderdi. Kosova sahasında biriken göçmenlerin 93
binini Sırbistan sahasından gelenler oluşturmaktaydı. Üsküp sancağında 26 bin göçmen
kalıyordu. Bunlar geçici olarak Üsküp’e bağlı kasaba ve köylere dağıtıldı.”175
Nedim İpek’in çalışmasında da belirtildiği üzere Lofça Pomaklarının bir
bölümünün de Balkanlar’da elde kalan diğer topraklara göç etmesi oldukça muhtemel
bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.
93 Harbi sonrasında Kafkaslar ve Kırım dışında Balkan coğrafyasından da
yoğun göç alan bir yer olan Eskişehir’e de Pomak göçleri olduğu, buraya yerleşenlerin
yeni yerleşim yerlerine verdikleri isimlerden tahmin edilmektedir. Örneğin 1909 yılına
ait Defter Hakan-i Nezareti Maruzat’a göre Eskişehir çevresine kurulmuş yeni
yerleşim yerlerinden biri de “Lofça” ismini taşırken, burada 48 hane olmak üzere 272
kişinin yaşadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla buraya yerleştirilen kişilerin Lofça’dan göç
eden Pomaklar olduğu tahmin edilmektedir.
176
93 Harbi sırasında bölgede büyük bir nüfus hareketinin görüldüğü, örneğin
eylül ayında Lofça’nın tekrar Rus ordusunun eline geçmesi sonrası buradaki halkın
Plevne ve Orhaniye (Botevgrad) tarafına doğru göç etmesinden de anlaşılabilir.177
Yani bu dönemde insanlar nihai olarak belli bir yere göç etmeden önce savaşın seyrine
göre öncelikle yakın bölgeler arasında, büyük bir olasılıkla savaş sonrası eski evlerine
göç etme umuduyla göç hareketleri gerçekleştirmişlerdir.
1877 yılı ağustos ayında, Hariciye Nazırı Server Paşa’dan Londra Sefiri
Musurus Paşa’ya gönderilen telgrafta, Rus ordusunun işgali sırasında Lofça’da kadın
ve çocuklar öldürülmüş ve aynı zamanda burada yaşayan halk bu olaylardan sonra
buralardan göç etmiş, onların arkalarında bıraktıkları evler ise yağma edilmiştir.178
93 Harbi sonrasında ortaya çıkan göç hareketinde Bulgaristan tarafından
yapılan göçlerde göç ulaşım aracı olarak genellikle demiryolunun tercih edildiği

175 Nedim İpek, Mübadele ve Samsun, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2000, s. 162.
176 Hakkı Yazıcı, Muammer Demirel, ‘’93 Harbi’’ (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)’nden Sonra
Eskişehir’e Yerleştirilen Göçmenler, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi,
Prof. Dr. Zeki Başar Özel Sayısı, C. 29, 2006, s. 277.
177 Faruk Kocacık, ‘’Balkanlar’dan Anadolu’ya Göçler (1878-1890)’’, Osmanlı Araştırmaları Dergisi, C.
1, İstanbul, 1980, s. 141.
178 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler I, s. 177.
66
görülmektedir. Özellikle Plevne, Lofça, Orhaniye, Sofya gibi bölgelerden gelen
göçmenlerin Tatarpazarcık’ta yığıldıkları belirtilmiştir. Tatarpazarcık özellikle Filibe
ve Edirne’ye göç edecek kişiler için ilk göç durağı olmaktaydı. 93 Harbi sırasında
İstanbul demiryolunun ancak Tatarpazarcık’a kadar uzanması da bu kasabayı önemli
bir göç durağı haline getirmiştir.179
Örneğin 1877 yılının Kasım ayına ait olan bir belgede Plevne ve Lofça
taraflarından Filibe’ye doğru bir göç hareketinin olduğu, bununla beraber hali hazırda
Tatarpazarcık’ta 20.000 göçmenin bulunduğu ve bu göçmelerin Türk köylerine
dağıtılmaları hakkındadır.180 Bilal N. Şimşir Plevne ve Lofça bölgelerinden, Filibe’ye,
Tatarpazarcık’a doğru göçmen akışının Rus ilerlemesi ile 1887 yılının sonbaharından
itibaren başladığını belirtmektedir.181
1877 Eylül ayı tarihli İstanbul Büyükelçisi Layard’ın İngiltere Dışişleri Bakanı
Derby’e gönderdiği bir başka telgrafta da ise, Sofya-Tatarpazarcık yolu üzerinde
rastlanan ve Pomak nüfusun fazla olduğu bölgeler olan Plevne, Selvi ve Lofça
taraflarından gelmiş on binlerce göçmenin durumundan şu şekilde bahsedilmektedir,
“Birkaç gün önce Türk kuvvetlerine katılmak üzere Orhaniye’ye doğru hareket eden iki İngiliz
hekim, Dr. Temple ve Dr. Moore’den öğrendiğime göre Tatarpazarcık’ın Sofya yolu üzerinde,
sayıları binleri bulan bitap hale düşmüş, acil yardıma muhtaç mülteci kadın ve çocuklar
bulunmaktaydı. Bu insanlar Rus kuvvetleri tarafından evlerinden, köylerinden sürülmüş ya da
Rusların daha fazla ilerlemesi korkusuyla yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmış
insanlardır.
…Bu göçmenler başlıca Plevne, Selvi, Lofça ve bu kasabaların çevresinden
gelmektedirler.”
182
Aynı belgede Büyükelçi A.H. Layard, Plevne’den yakın zamanda gelen, Daily
Telegraph gazetesi muhabirlerinden Mr. Gay’in Plevne-Tatarpazarcık arasındaki
göçmen sayısının 150.000 kadar olduğunu fakat bunun muhtemelen abartılmış bir
rakam olduğunu vurgulamaktadır.183

179 A.e., s. 147.
180 A.e., s. 230.
181 A.e.
182 A.e., s. 204.
183 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler I, s. 204.
67
Bakıldığında 93 Harbi’nin 1877 yılında göçlerin özellikle daha kuzeydeki
bölgelerden güneydeki Filibe, Tatarpazarcık gibi kentlere doğru olduğu
görülmektedir. Fakat özellikle Rus ordusunun ilerleyişinin devam ettiği 1878 yılının
ocak ayına gelindiğinde ise savaşın bölgenin halkında büyük bir telaş yarattığı ve bu
telaşın da tekrardan elde kalan topraklara doğru yapılacak olan göç hareketlerini
tetiklediği görülmektedir. Diğer tarafta ise Türk-Müslüman halk arasında ortaya çıkan
bu telaş hali Bulgar çetelerinin Türk köylerinde, Edirne’nin düştüğü, Padişah’ın ise
Şam’a kaçtığı gibi asılsız haberler yaymaları da, zaten endişeli bir halde olan halkın
daha da fazla endişeli bir duruma düşmesine sebep olmuştur.184 Örneğin, 1878 yılı
Ocak ayında, İngiltere’nin Edirne Konsolosu Blunt’tan İngiltere’nin İstanbul
Büyükelçisi Layard’a gönderilen telgrafta Filibe’deki göçmenler Edirne’ye doğru
nakledilirken, diğer tarafta Edirne halkının ise Tekirdağ’a doğru hareket ettiği
belirtilmektedir.185 Buradan da anlaşılabileceği üzere, bir tarafta Rus kuvvetlerinin
ilerlemesi ile Edirne, Filibe, Tatarpazarcık gibi yerler göçmenlerin sığınabileceği
yerler olarak ortaya çıksa dahi, Rus kuvvetlerinin Osmanlı topraklarında ilerlemeye
devam etmesi Edirne’deki halk arasında dahi bir telaşa yol açmış ve burada yaşayan
halkta göç etmeye başlamıştır.
1878 Temmuz ayı tarihli İstanbul’daki İngiliz Başkonsolosu Fawcett’ten,
İngiltere İstanbul Büyükelçisi Layard’a gönderilen bir telgrafta ise Rodoplar’da
yardım bekleyen 50.000 kadar mülteci olduğu ve bunların aralarında Pomakların da
olduğu ve tüm köyleri haritada tanımanın zor olduğu çünkü neredeyse hepsinin Türk
ve Pomak adları taşıdıklarını belirtmiştir.186 Söz konusu bu belge savaş esnasında
ortaya çıkan göç hareketlerinde göçmenlerden genel itibariyle, “Müslüman”, “Türk”
şeklinde bahsedildiği yazışmalarda “Pomak” kelimesinin de ender olarak yer aldığı bir
belge olması açısından da ilginçtir.
Söz konusu bu dönemde özellikle Rodoplar’daki Müslümanların Bulgar ve Rus
kuvvetlerince yok edilmek istendiğine dair endişelerin artması üzerine kurulan

184 Turan, The Rhodope Resistance…, s. 513.
185 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler II, s. 258.
186 A.e., s. 514.
68
Milletlerarası Rodop Komisyonu ise 1878 yılında Rodoplar’da 150.000 göçmen
olduğunu belirtmiştir.187
Bunun yanında 93 Harbi sonrasında göçmenlerin öncelikle Edirne, Kosova,
Selanik gibi Rumeli vilayetlerine yerleştirilmesi, bunların yetersiz kalması durumunda
ise Hüdavendigar, Aydın, Konya, Karesi, Biga gibi yerlere yerleştirilmeleri
istenmiştir.188 Buradan da anlaşılabileceği üzere göçmenlerin ilk olarak yerleştirilmesi
planlanan bölgeler Trakya ve Batı Anadolu bölgeleri olmuştur. Özellikle Edirne, Biga,
Bursa gibi yerlerde bugün yaşayan Pomakların büyük bir bölümü de söz konusu bu
dönemde bu bölgelere yerleştirilmişlerdir. 93 Harbi sonrasında Pomakların bugünkü
Türkiye topraklarına doğru yaptıkları göç hareketinde Doğu Trakya’nın Uzunköprü,
Keşan, Enez, Babaeski ve Hayrabolu bölgelerine göç eden 30 kadar Pomak köyünün
bulunduğu belirtilmiştir. Bu Pomaklar Kemal Gözler’in de belirttiği gibi
Bulgaristan’ın Lofça yöresinden göç eden Pomak gruplarıdır.189 Bu dönemde özellikle
Edirne yoğun göç alan yerlerden biri olmuştur. Bölgedeki Fransız konsolosluğu 1878
yılında Edirne’de 40.000 göçmenin olduğunu belirtirken, 1879 yılında göçmen sayısı
50.000 olarak bildirilir, Edirne vilayetindeki toplam göçmen sayısı ise 1879 yılı için
140.000 göçmen olarak bildirilir.190 Bunun yanında Edirne’ye gelen göçmenlerin
önemli bir kısmı ise tifo salgını sebebiyle hayatını kaybetmiştir.
Bunun yanında 1878 yılı Ocak ayında Süleyman Paşa’nın Dahiliye Nezareti’ne
gönderdiği bir telgrafta, Karaağaç iskelesi kenarında Lofçalı, Selvili, İzladili ve
Plevneli muhacirlerin olduğu, bu göçmenleri buralardan aldırmak için bir vapur tahsis
edilmesi istendiği yazılmıştır.191 Bu da demek oluyor ki yukarıda adları sayılan yerler
Bulgaristan’ın kuzeyinde Pomakların yaşadığı başlıca yerleşim yerleri olduğuna göre,
Pomakların Osmanlı’nın elde kalan topraklarına göçü aynı zamanda deniz yoluyla da
gerçekleştirilmiştir.

187 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler II, s. 517.
188 Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, 2014, s. 79-80.
189 Zelengora, a.e., s. 5.
190 Kocacık, a.y., s. 152.
191 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler II, s. 302.
69
Bilâl Şimşir 93 Harbi boyunca yarım milyon kadar Müslüman-Türk unsurun
yıllarında katliamdan, açlıktan, soğuktan, salgın hastalıklar dolayısıyla hayatlarını
kaybettiğini ve bu dönemden itibaren Bulgaristan’daki Müslüman-Türk varlığını
nüfus seyrini ise aşağıdaki şekilde verir.192
Bilâl Şimşir aynı çalışmasında 93 Harbi sonrasında Osmanlı
İmparatorluğu’nun Tuna Nehri ile Balkan sıradağlarını kapsayan bölgedeki Tuna
vilayetinde kurulan Bulgar Prensliğinin kurulduğu bölgede, 1876 yılında 1.120.000
Türk-Müslüman, 1.130.000 Bulgar yaşadığı bilgisini vermektedir. Yedi ay süren
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında ise aynı bölgede yaşayan yaklaşık bir
milyon kadar Müslüman-Türk nüfusun göç etmek zorunda kaldığına dikkat çeker.193
Justin McCarty ise 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı başladığında bu bölgede bir buçuk
milyon Müslümanın yaşadığını belirtir.194 Fakat göç eden bu nüfus içerisinde kaç
Pomak olduğu ya da bu Pomak nüfusun hangi bölgelere yerleştirildiği ile alakalı kesin
bilgiler elde yoktur. Bu özellikle Pomakların Türkiye’ye göçü söz konusu olduğunda
karşılaşılan en büyük problemlerden biri olarak ortaya çıkmıştır. Araştırmanın en
önemli sınırlılığını da konu ile ilgili kaynak olmaması oluşturmaktadır.
Devam eden süreçte ise 1878 yılının Haziran ayında Rus ve Bulgar
kuvvetlerinin Edirne’ye girmesi üzerine Edirne’de bir ateşkes anlaşmasını takiben
sınırları Tuna Nehri’nden Ege Denizi’ne, Karadeniz’den Ohri Gölü’ne uzayan bir
Bulgaristan Prensliği kurulurken, Rusya da büyük emeli olan sıcak denizlere ulaşma
amacını da Bulgarlar yoluyla elde etmiş olurken, bu yolda önlerindeki tek doğal engel
ise Rodop Dağları ile buranın Türk ve Pomak Müslüman sakinleri oluyordu.195 Bu
nedenle çalışmanın bu sürecinde, söz konusu bu dönemde meydana gelen göç
hareketlerini incelemek için bu bölgede Bulgar ve Rus kuvvetlerine karşı
Müslümanların direnişi ele alınacaktır.

192 Bilâl N. Şimşir, Bulgaristan Türkleri (1878-1985), İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1986, s. 17-22.
193 A.e., s. 200.
194 McCarthy, a.e., s. 107.
195 Turan, The Rhodope Resistance…, p. 513.
70
Rus ve Bulgar kuvvetleri her ne kadar Rodop Dağları’nı henüz geçememiş olsa
da bu bölgenin Türk ve Pomak sakinleri özellikle 93 Harbi süresince çoğunlukla
kuzeyden güneye doğru gerçekleşen göçler yoluyla, göçmenlerden, Rus ve Bulgar
kuvvetlerinin savaş sırasında Müslümanlara yönelik eylemlerinden haberdar duruma
gelmiştir. Ayastefanos Anlaşması’nın imzalanmasından sonraki süreçte de Rusların ve
Bulgarların da güneyde eylemlerine devam etmesi bu bölgede yaşayan Müslümanların
kendilerini korumak zorunluluğunu ortaya çıkartmıştır.
196 Bu sebeple Ayastefanos
Anlaşması’nı izleyen süreçte Rodop Direnişi197 sürecini de bu arka plan ile görmek
yerinde olacaktır. Ayastefanos Anlaşması’nın imzalanmasının ardından Ruslar, tüm
Müslümanlara silahlarını teslim etmeleri konusunda bir çağrıda bulunuş fakat
Müslümanlar Rusların bu talebini reddederek “ne sizin otoritenizi ne de Osmanlı
otoritesini tanımıyoruz” açıklamasını yapmışlardır.198 Mehmet Hacısalihoğlu ise
Rodoplar’daki bu direniş hareketinin liderlerinden birinin de direnişçiler arasında
“Hidayet Paşa” ya da “Hidayet Bey” olarak adlandırılan İngiliz Senclair (Saint Clair)
olduğunu belirtmektedir.199 Hacısalihoğlu’nun belirttiği gibi Rodop Direnişi’nin diğer
başka birçok yerel lideri de bulunuyordu, fakat bu yerel direniş hareketinde bir
İngiliz’in de yer alması, özellikle Rodoplar bölgesinin Bulgaristan ve dolayısıyla
Rusya hâkimiyetine geçmesi tehlikesi karşısında, İngilizlerin Pomaklar ve Türklere
verdikleri bir destek olarak da yorumlanabiliyor.
Rodop Dağları’nda Bulgar ve Rus kuvvetlerine karşı gösterilen bu direniş aynı
zamanda, bu bölgenin halkı olan 250.000 Pomak’ı temsilen bir delegasyon kurması ve
daha sonra İstanbul’daki İngiliz Elçiliği’ne bölgedeki durumları ile ilgili bir rapor

196 A.y., p.513.
197 Ömer Turan, Rodoplar’da meydana gelen bu direniş hareketinde hem Pomakların hem de
Türklerin birlikte bir direniş göstermeleri sebebiyle hareketi “Rodop Direnişi” olarak adlandırmıştır.
Fakat Turan’ın belirttiği gibi özellikle dönemin İngiliz kaynaklarında Rodoplar’daki bu direnişten
bahsedilirken “Pomak İsyanı” terimini de kullanılmıştır. Söz konusu olan bu çalışma Türkiye’ye doğru
gerçekleşen Pomak göçleri ile ilgili bir çalışma olsa da bu çalışma dahilinde de direnişte Türkler ve
Pomakların birlikte rol oynamasından dolayı, Rodoplar’daki direniş hareketinden bahsedilirken
Rodop Direnişi ismi kullanılacaktır. Ömer Turan’ın çalışmasında İlgili kısım için bkz. Ömer Turan, The
Turkish Minority In Bulgaria, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1998, pp. 155-164.
198 Ömer Turan, The Turkish Minority In Bulgaria, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, p. 155.
199 Mehmet Hacısalihoğlu, “Muslim and Orthodox Resistance against the Berlin Peace Treaty,” War
and Diplomacy: The Russo-Turkish War of 1877-1878 and the Treaty of Berlin, Ed. by., M.Hakan
Yavuz, Peter Sluglett, University of Utah Press, 2015, p. 136.
71
sunmaları ile devam etmiştir.200 Sonrasında ise Rus ve Bulgar kuvvetlerinin
Müslümanlara karşı işlemiş oldukları suçlara karşı gösterdikleri direniş için İngiliz
Hükümeti’nden yardım talep etmişlerdir. Bunun yanında Rodop Direnişi Komisyonu
bu bölgenin halkının Türk ve Pomaklar olmak üzere tamamen Müslüman bir nüfustan
oluştuğunu ve bunun yanında daha kuzeyden Rus ve Bulgar kuvvetlerinin işledikleri
eylemler sonucunda göçmen durumuna düşen 100.000 kadar diğer Müslümana da ev
sahipliği yapmaktaydı.201 Bu sebeple Rodop Direnişi Komisyonu 1856 Paris
Anlaşması’nın taraf devletlerine gelip hem kendi bölgelerindeki hem de Rus ve Bulgar
kuvvetlerinin hakimiyeti altına giren kuzey bölgelerinde incelemeler yapılmasını talep
ediyordu.
Bunun yanında Rodop Direnişi Komisyonu’nun talepleri sonrasında bölgede
gözlem yapmaya gelen İngiliz yetkililerinin raporlarına göre ise Rodoplar bölgesinde
150.000 kadar göçmen bulunurken, bunların yüzde yetmişlik kısmını ise savaş
sırasında dul kalmış kadınlar ve çocuklar oluşturmaktaydı.202
Rodoplar’da Pomaklar’ın baş aktör olduğu Rodop Direnişi diğer bir yönüyle
daha önemlidir. Çünkü Rodop Direnişi bir süre sonra sona ermiş olsa da Bulgaristan
Yönetimi açısından ele alındığında, buralarda yaşayan nüfusun büyük bir bölümü
Pomaklardan oluşan topluluklar yönetimin amaçladığı ya da görmek istemediği
şekilde hareket eden gruplar olarak ortaya çıkmış oldu ve bu sebeple Bulgaristan
dönem dönem krallık, komünizm gibi farklı siyasal rejimler ile yönetilse de bu
grupların asimilasyonu söz konusu bu dönemden itibaren her zaman gündemde olan
bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.203
Daha sonraki süreçte ise 1878’nin Temmuz’unda Berlin Kongresi’nde bir
araya gelen büyük güçlerin onayıyla Rodop Dağları’ndaki göçmenlerin durumu
gözlem yapmak üzere uluslararası bir komisyon kurulmasına karar verilir.204

200 Turan, The Rhodope Resistance…, p. 517.
201 A.y., p. 516.
202 A.y., p. 518.
203 Ömer Turan, Rodop Türklerinin 1878 Direnişi, Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Derneklei
Federasyonu, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2000, s. 15-16.
204 A.y., p.521.
72
93 Harbi sonrasında Uluslararası Rodop Komisyonu’nun gözlemlerine göre ise
örneğin İskeçe’de 60.000 göçmen olduğu ve bunların 50.000 kadarının ise Osmanlı
Hükümeti tarafından Anadolu’nun sahiline doğru gönderildiği belirtilmiştir. Geri
kalan 10.000 kadar göçmen ise hala İskeçe kazasında ve civar köylerinde
bulunmaktadır.205 Komisyonun İskeçe bölgesinde yaptığı görüşmelere göre bu
bölgedeki göçmenler, başlıca Lofça, Selvi, Orhaniye, Plevne, Eski Zağra gibi daha
kuzeydeki yerleşim yerlerinden gelmişlerdir.206 Komisyonun gözlemlerine göre kuzey
Bulgaristan’da yaşayan Pomakların ilk durakları daha güneyde olan bölgeler iken
bunların büyük bir kısmı da bu bölgelerden Osmanlı Hükümeti tarafından Anadolu’ya
yerleştirilmiş kişiler oldukları ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında hala İskeçe
bölgesinde bulunan göçmenler ise komisyona kendi yerleşim bölgelerine geri dönmek
istediklerini de iletmişlerdir.207
Dimetoka-Nevrekop arasındaki bölgede ise sayıları 100.000’i bulan bir
göçmen sayısından bahsedilmiştir. Rodop Komisyonu ayrıca bu bölgedeki göçmenleri
bir kısmının bu bölgede kalarak, tütüncülük, pamuk ya da yol yapımı gibi işlerde
çalışarak hayatlarını sürdürebileceğini de öne sürmüşlerdir. 208
Rodop Komisyon Raporu’na göre, İskeçe bölgesinde 7.000, Gümülcine’de
62.000, Kırcaali’de 10.000, Mestanlı’da da 10.000 kadar ve Müslümanlar tarafından
savunulan bölge olan Dimetoka-Nevrekop arası bölgede ise 150.000 kadar göçmen
olduğundan ve bunların hepsinin Rusya’nın ele geçirdiği bölgelerden kaçmak zorunda
kalan insanlar olduğu belirtilmiştir.209
Bunun yanında 93 Harbi neticesinde bugünkü Türkiye topraklarına yapılan
göçlere bakıldığında, Çanakkale söz konusu bu dönemde büyük bir göçmen akınına
uğrayan yerlerden biri olmuştur. Özellikle Edirne’nin 93 Harbi sırasında Rus
kuvvetlerinin eline geçmesi bu bölgeden birçok kişinin Çanakkale’ye doğru göç

205 A.y., p.523.
206 A.y., p.524.
207 A.y.
208 A.y., p.526.
209 A.y., p.528.
73
etmesine neden olmuştur. Diğer tarafta 93 Harbi sırasında Gümülcine ve Dedeağaç’ta
toplanan göçmenlerin bir kısmı da Çanakkale’ye gönderilmiştir.210
93 Harbi sonrasında Pomakların büyük bir bölümü Doğu Trakya bölgesine
yerleşirken, bir bölümü de Anadolu topraklarına doğru göç etmişlerdir. Georgi
Zelengora’nın Anadolu’ya yapılan Pomak göçlerini incelediği çalışmasında, Plevne
Savaşı sonrası Lofça ve civarında yaşayan Pomakların tümünün yaşadıkları toprakları
terk ederek, o dönem Osmanlı İmparatorluğu elinde olan Makedonya ve günümüz
Türkiyesi, yani Doğu Trakya’ya yerleştiklerini, bunların bir bölümünün 1880’de geri
döndüklerini fakat köylerini yıkılmış ve yağmalanmış olarak gördükten sonra bu
grubun da Türkiye’ye doğru göç etmeye başladığı belirtir.211 Örneğin, Zelengora’nın
çalışması kapsamında incelediği Orehovo’nun 93 Harbi öncesi nüfus ile Balkan
Savaşları sırasındaki nüfus arasındaki çok büyük bir fark vardır. Bugün ise Orehovo’da
Pomak varlığı kalmamış durumdadır. Bunun yanında Zelengora Pomakların bir
kısmının bu bölgede kalmaya devam ettiğini fakat Hristiyanlığı benimseyip Bulgar
isimleri aldıklarını da belirtmiştir.212
Georgi Zelengora aynı zamanda bugün Doğu Trakya’daki Pomak varlığının bir
kısmının da yine bu dönemdeki göçler ile oluştuğunu şu şekilde ifade eder;
“…bölgenin en büyük Pomak köyü statüsüne sahip Turski İzvor’da yaşayanları
memleketlerinden kovmak için idarenin yardımına da başvurarak köy halkı üzerinde terör
estirmiştir. Yurtlarını terk etmiş Lofça Pomaklarının çoğunluğu gibi, Dragolin Dol ve Turski
İzvor’dan gelen muhacirler de Doğu Trakya’ya yerleşerek yeni köyler kurmuşlardır. Byala
Slatina yöresinden gelen Pomak muhacirlerin sadece bir bölümü Anadolu topraklarına
geçmiş ve Biga, Gönen ile Eskişehir bölgelerine yerleşmişlerdir.”
213
Göçmenlerin öncelikle Edirne, Çanakkale, Tekirdağ bölgelerindeki boş
arazilere yerleştirilmeleri, Anadolu’ya göçmen yerleştirilmesinin ise ancak bu
bölgelerdeki araziler yeterli gelmediği durumlarda yapılması planlanmıştır.

210 Kocacık, a.y., s. 153.
211 Georgi Zelengora, ‘’Orehovo’dan İlyasağaçiftliği’ne (Balkanlar’dan Anadolu’ya Pomak Göçlerine
Klasi Bir Örnek),’’Uluslararası Balkan Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Bildiriler C. II, Ed. by., Aşkın
Koyuncu, Çanakkale, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları, 2017, s. 213.
212 A.y., s. 215.
213 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 163.
74
93 Harbi sonrasında bu bölgenin Müslüman-Türk nüfusunda özellikle bu
bahsedilen büyük göç hareketleri sonrasında meydana gelen büyük azalmayı Justin
McCarthy aşağıdaki şekilde dört farklı sebebe bağlamaktadır;
“Savaşların çoğunda, taraflardan birinin çabucak galip gelmesi, sivil halk arasındaki can
kaybının az olmasını sağlar. 1877-1878 Rus-Türk Savaşı’nda ise durum böyle olmadı.
Bulgaristan’ı fetheden Rusların savaş amaçları, yığınla sivil Müslüman halkın katledilmesini
garantiye almak oldu. Bulgar Müslümanlarının ölüm nedeni 4 gruba ayrılabilir. Bunlar;
muharebelerin sebep olduğu ölümler, Bulgarların ve Rus askerlerinin canice saldırısıyla
katledilenler, yaşam gereksinimleri esirgendiği için açlık ve hastalıkların baş göstermesiyle
ölenler ve mülteci durumuna düşen Bulgaristan Müslümanlarının uğradığı can kaybı olarak
sıralanabilir.”
214
Dolayısıyla 93 Harbi sonrasında nüfusu azalan bölgelerdeki nüfusun
tamamının başka bir yere göç ettiğini düşünmek oldukça yanlış olacaktır çünkü bu
bölgenin halkının büyük bir bölümü göç edemeden hayatını kaybetmiştir.
McCarthy’nin belirttiği gibi; “1879’a kadar Bulgaristan’daki Müslümanların %17’si
ölmüş, %34’ü de temelli mülteci haline düşmüştü. Şu veya bu şekilde Müslümanların
yarısından çoğu Bulgaristan’ı terk etmiştir.”
215
Zelengora Lofça Pomakları dışında 93 Harbi sonrasında Osmanlı
hakimiyetinde kalan bölgede yaşayan Rodop Pomaklarının küçük bir kısmının da bu
dönemde bugünkü Türkiye topraklarına doğru göç ettiğini belirterek bu kişilerin
“Batak Katliamı” sonrasında çeşitli “misilleme” korkusuyla göç etmiş olabileceklerini
ileri sürmüştür. Buna ilaveten Zelengora, 93 Harbini izleyen süreçte Rupçoz
Pomaklarının yoğun olarak yer aldığı “Rodop Direnişi” sonrasında, “Borovo” ve
“Beliça” sakinlerinin büyük bir kısmının Türkiye’ye göç ettiğinden söz etmiştir.
Borovo’dan göç edenlerin bir kısmının Biga’ya bir kısmı ise Eskişehir’e göç
etmiştir.216 Bu bahsedilen göç hareketlerinin aynı zamanda savaş sonrasında yönetimin
Bulgarların eline geçmesi sebebiyle de meydana geldiğini söylemek mümkündür.
Çünkü Mehmet Hacısalihoğlu’nun da vurguladığı şekilde Berlin Anlaşması sonrası
Doğu Rumeli Vilayeti’ne bırakılan Filibe’ya bağlı Rupçoz nahiyesine yaşayan
Pomaklar bu durumu kesinlikle kabul etmediler ve bunun üzerine kendi içlerinden
seçtikleri bir lider olan Timraş köyünden Ahmed Ağa’nın öncülüğünde kendilerine

214 McCarthy, a.e., s. 70.
215 A.e., s. 110.
216 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 19-22.
75
ayrı bir yönetim oluşturma girişimde bulundular.217 Bunun sonucunda nüfusunun
çoğunluğu Pomaklardan oluşan bu bölgedeki 50 kadar Pomak köyü, yönetimlerinin
daha sonraki süreçte tamamen Bulgarlara bırakılması üzerine direniş göstermiş ve
bunun bir sonucu olarak bu bölgenin 26’sı Rupçoz kazası olarak Selanik vilayetine
bağlanarak Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Fakat 50 köyden geriye kalan 24 köyün
Doğu Rumeli Vilayeti’nin yönetiminde kaldığı düşünülürse bu bölgelerden göç
hareketlerinin de devam etmiş olması oldukça olağandır.218 Hacısalihoğlu Berlin
Anlaşması’na karşı oluşan Müslüman ve Ortodoks direnişini ele aldığı diğer
çalışmasında ise, Rupçoz kazasında yeni kurulan yerel hükümeti kabul etmeyerek
direnen anadili Slavca olan Müslümanların (yani Pomaklar) sayısını köy köy
belirtmiştir.219 Buna göre Rupçoz kazasında 1.838 hane olmak üzere toplamda 13.283
Pomak yeni kurulan yerel yönetimi tanımamış ve direniş hareketi göstermiştir.220
Dolayısıyla burada vurgulanması gereken önemli nokta savaş sırasındaki
kıyımlar, zulümler dışında Pomakların yaşadıkları bölgelerin Bulgar (yani burada
Müslüman olmayan) bir idarenin altına girme ihtimali de Pomakların bu dönemdeki
göç hareketlerinde rol oynamıştır denilebilir.
2.2.2. 93 Harbi Ertesinde Yapılan Göçler
93 Harbi sırasında yapılan göçler savaşın sona ermesinin hemen ertesi yılı olan
1879 senesinde de devam etmiştir. Çalışmanın bu bölümünde Bilal N. Şimşir’in
Rumeli’den Türk Göçleri-Belgeler isimli çalışmasının ikinci bölümünde yer alan
belgeler ışığında içerisinde Pomakların da olduğu göç hareketleri incelenecektir.
Bakıldığında 93 Harbi sonrasında meydana çıkan göç hareketlerinin, savaşın
bitiminden hemen sonraki yıl olan 1879 yılında da devam ettiğini görmekteyiz. Fakat
bu süreçte göçler genellikle savaş esnasında göç edilen bir başka yerden, daha çok
Anadolu topraklarına doğru olan bir göç hareketi şeklini almıştır. Diğer bir deyişle
Bilal N. Şimşir’in 93 Harbi’nin hemen ertesindeki yılı tanımlamak için kullandığı
“geçiş dönemi” hali göçmenler açısından da bir geçiş yılı olmuştur. Bu sebeple bu

217 Hacısalihoğlu, Doğu Rumeli’de…, s. 48.
218 A.e.
219 Hacısalihoğlu, “Muslim and Orthodox…, p. 139.
220 A.y.
76
dönemde göçmenler savaş esnasında yerleştikleri ya da yerleştirildikleri yerlerden,
bugünkü kalıcı memleketlerine doğru bir yol almışlardır. Dolayısıyla savaşın ertesinde
gerçekleşen bu Pomak göçlerini de bu açıdan görmekte yarar vardır.
Söz konusu dönem ile ilgili diğer bir konu ise bu dönemde Makedonya’ya
doğru topraklarını genişletme amacında olan Yunanistan’ın, 93 Harbi sonrasında
yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kalan Müslüman göçmenlerin Makedonya’ya
yerleştirilmemesini amacıyla, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın Londra’daki
Yunanistan büyükelçisi aracılığıyla yaptığı girişimlerdir.221 Bilâl N. Şimşir’in
aktardığına göre Yunanistan’ın bu talebi Avrupa devletleri tarafında da destek görmüş
ve bu sebeple Osmanlı hala kendi yönetiminde olan Makedonya’ya bu sebeple göçmen
iskanı yapamamıştır.222
1879 yılı ağustos ayı tarihli bir belgeye göre ise, Osmanlı Hükümeti
Bulgaristan Prensi Alexandre’a gönderdiği telgrafta Pomakların yaşadıkları yerler
olan Lofça, Selvi de dahil Bulgaristan’ın farklı bölgelerinden bir bölüm göçmenin
yaşadıkları yerlere geri gönderilmesini istemekte ve bu göçmenlerin korunma ve
yaşadıkları bölgelere tekrar yerleştirilmeleri için gereken görevi de Bulgar
makamlarından istemektedir.223
Aynı yıla ait ağustos ayı tarihli, Osmanlı Hariciye Nazırı Savaş Paşa’dan
Bulgaristan Prensliği’nin İstanbul Ajanı Zancoff’a gönderilen bir başka telgrafta ise
Lofça, Selvi ve diğer başka bölgelerdeki yurtlarına geri döndürülecek olan göçmenleri
listesi sunulurken aynı zamanda bu kişilerin yurtlarına dönüş sırasında herhangi bir
zorluk çıkarılmaması isteğinde bulunulmuştur.224
1879 Kasım ayı tarihli diğer bir İngiliz belgesi ise Türk tarafının, Lofça, Selvi
ve diğer bölgelerdeki yurtlarına geri döndürülecek göçmenlerin listesini
göndermediğini, Bulgar tarafının söz konusu listeyi talep etmesi üzerine, Türk
tarafından kasım ayında 17.860 kişilik bir göçmen listesi geldiğini fakat kış koşulları
sebebiyle Bulgaristan’ın bu göçmenlerin yurtlarına geri dönmelerini sağlayamayacak

221 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler II, s. 128.
222 A.e.
223 A.e., s. 404.
224 A.e., s. 579.
77
halde olması ile ilgilidir.225 Burada Osmanlı tarafından yurtlarına geri dönüşü
sağlanılmaya çalışılan göçmenler arasında Pomakların da olduğunu özellikle
göçmenleri geri döndürülmesi amaçlanan yerleşim yerlerinden anlaşılmaktadır. Bunun
yanında örneğin söz konusu dönemdeki İngiliz belgelerinde genel itibariyle göçmenler
için “Türkler” şeklinde bahsedilirken, söz konusu bu belgede “Türk” kelimesi
geçmezken, onun yerine “Muhammediler” (Mahommedans) kelimesinin tercih
edilmiş olması da söz konusu kişilerin Pomaklar olabileceği ihtimalini ortaya
koymaktadır.
Fakat Osmanlı’nın Bulgaristan Prensliği sınırları içerisindeki köylerine geri
dönüşlerinin sağlanmasını talep ettiği kişilerin hepsinin de geri dönüşünün
yapılmadığını 1879 Kasım tarihli bir belgeden anlaşılmaktadır. Söz konusu bölgeye
göre Selvi bölgesinden olan Müslümanların göç etmek zorunda kaldıkları köylerine
dönmek üzere Bulgaristan Prensliği’ne girmelerine izin verilmemiş ve 100 kadar
göçmen kış şartlarında zor koşullar altında Şipka Geçidi’ni geçmeye zorlanmışlar ve
bir kısmı da bu sırada hayatını kaybetmiştir.226
Aynı yılın aralık ayı tarihli bir başka İngiliz belgesine göre ise, Bulgaristan
Prensliği tarafından kabul edilmeyen yukarıda bahsedilen Selvi bölgesinden
göçmenlerin yanında 300 kadar Lofçalı göçmenin de Kızanlık bölgesinde oldukça zor
koşullar altında bulunmaktadırlar.227 Buradaki belgeden de anlaşılabileceği üzere 93
Harbi sonrasında Lofça ve Selvi gibi kasabalarda yaşayan bazı Pomaklar da eski
yerleşim yerlerine geri dönüşleri için bazı girişimler yapılmıştır.
93 Harbi sırasında ve sonrasında görüldüğü gibi Pomaklar Osmanlı
İmparatorluğu yönetiminden çıkıp, Bulgar yönetimine geçen bölgelerde bir göç
hareketine katılmışlardır. Bu göçler Osmanlı’nın öncelikle Balkanlar’da elde kalan
topraklara doğru göçler olduğu gibi bununla beraber Eskişehir örneğinde ya da
nispeten Biga örneğinde görüldüğü gibi Anadolu’ya doğru da olmuştur.

225 A.e., s. 604.
226 A.e., s. 756.
227 A.e., s. 763.
78
Sonuç olarak bakıldığında 93 Harbi sırasında Pomaklar Türk kuvvetlerinin geri
çekilmesine paralel bir şekilde yaşadıkları bölgelerden güneye, Makedonya’ya ya da
Rodoplar’a doğru bir göç yolu izlerken bir kısmı da Anadolu topraklarına doğru bir
göç sürecine girmiştir. Ya da Gümülcine örneğinde görüldüğü gibi ilk olarak kuzeyden
güneye doğru yapılan göçler daha sonra bir geçiş yılı olarak adlandırılan 1879 yılında
ise kalıcı yerleşim yerlerine ulaşmak üzere Anadolu’ya doğru ikinci bir göç hareketine
daha dahil olmuşladır.
2.3. 1880-1885 Arası Dönemde Meydana Gelen Göçler
1880 yılı ocak ayında Lofçalı ve Selvili göçmenlerin Filibe’deki İngiltere
Başkonsolosu Michell’e verdikleri dilekçeye göre göç ettikleri memleketlerine geri
dönmek üzere Edirne’den yola çıktıkları, 38 hane ve 145 kişi olarak Gabrova tarafında
Bulgarlar tarafından geri çevrildikleri ve Kızanlık’ta kötü şartlar altında
bulunduklarının bilgisi verilerek, köylerine dönmeleri için İngiliz yetkililerden yardım
bekledikleri belirtilmiştir.228 Lofça ve Selvi bölgelerinde yaşayan Müslümanların
Pomak oldukları düşünülürse bu demek oluyor ki bir kısım Pomak Edirne’den Lofça
ya da Selvi gibi yerleşim bölgelerine geri dönmek üzere yola çıkmış fakat Bulgarların
izin vermemesi üzerine bazı muhtelif yerlerde kalmak durumunda olmuşlardır.
1880 yılı mayıs tarihli, Sofya’da bulunan Osmanlı İmparatorluğu Komiseri
Nihad Paşa’dan Dışişleri Bakanı Savaş Paşa’ya giden rapora göre, Bulgaristan’a
dönmek için sınırda ve Edirne’de bekletilen göçmenler de bulunmaktadır. Bunlardan
3755 kişi Lofça’dan, 1072 Selvi’den, 541 kişi Plevne’den, 3383 kişi ise
Tırnova’dandır.229 Bu göçmenlerin geriye dönüp dönemedikleri ile belirsiz bir konu
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bununla beraber göçlerin 1880 yılında da devam ettiği görülmektedir.
Nevrekop, Yukarı Cuma ve Serez bölgelerinden de Bulgar zulmünden kaçan
göçmenlere Batı Trakya’ya sığınmaktadır.230 Bu dönemde Osmanlı Hükümeti’nin
Müslümanları nihai olarak bir yerleşime yerleştirmediklerini daha sonra göçmenlerin

228 Bilâl N. Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler III, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, s.
4.
229 A.e., s. 210-212.
230 A.e., s. 222.
79
eski yerleşim yerlerine dönmeleri için yaptıkları diplomatik girişimlerden
anlaşılmaktadır. Örneğin, Nevrekop’tan Kosova vilayetine göç etmiş 266 kişi ile,
Edirne’de bulanan ve Bulgaristan’a dönmek isteyen göçmenlere ilişkin bilgilerin
buraların valiliğinden istendiği bir belge bulunmaktadır.231
25 Mayıs tarihli diğer bir belgede ise Edirne’de bulunan Eski Zağra, Kazanlık,
Gabrovo, Selvi bölgelerinden gelmiş olan göçmenlerden 1550 kişinin geri döndüğü,
2425 kişinin ise Edirne’de kaldığı bilgisi verilmektedir.232 Dolayısıyla burada
göçmenleri geldiği yerlerin Pomak yerleşim yerleri olduğu göz önünde
bulundurulduğunda bugün Edirne’deki Pomak yerleşim yerlerinin bir bölümünün de
93 Harbi sonrası dönemde buraya yerleştirilen gruplar olduğu düşünülmektedir.
1880 yılı haziran ayı tarihli bir Fransız belgesine göre ise, Bulgaristan sınırının
açılmasını izleyen süreçten sonra Edirne vilayetinden 4000, Makedonya’dan 800-900
kadar göçmenin geri döndüğü ve bu göçmenlerin büyük bir kısmının Lofça ve Tuna
ovalarına gittiği bilgisi verilmektedir.233 Geri dönen göçmenlerin kendi göç ettikleri
yerlere geri dönmesi en muhtemel olasılık ise, bu göçmenlerin büyük bir kısmının da
Lofça bölgesine geri dönmesi, Edirne’den yapılan bu geri dönüşler arasında
Pomakların da var olduğu ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.
Bulgaristan geri dönüşler için belirli bir süre koymuştur, bunu da 15 gün kadar
(15/27 ağustosa kadar) uzatmıştır. Bu da neden bir grubun geri dönemediğini
açıklayacak bir sebep olabilmektedir.234
Bunun yanında aynı dönemde köylerine geri dönmeye çalışan köylülerin
Bulgar eşkıyaları tarafından saldırıya uğramış olmaları da geri dönmeyi düşünen diğer
birçok göçmen için oldukları yerde kalma fikrini güçlendirmiş olabilir.235
Diğer taraftan Bulgaristan Hükümeti’nin Müslümanları da askere almak
istemesi ve Osmanlı Hükümeti’nin bu durumu en azından iki-üç yıl kadar erteletmek
konusunda yaptıkları girişimler de sonuçsuz kalınca Bulgaristan’dan yeni bir göç

231 A.e., s. 227.
232 A.e., s. 241.
233 A.e., s. 258.
234 A.e., s. 265.
235 A.e., s. 270.
80
akımı da bu sebeple olmuştur. Söz konusu dönemde Bulgaristan Prensliği’nde yaşları
20 ile 25 arasında değişen tüm gençler beş yıllık bir süre için zorunlu askerlik görevini
yerine getirmek durumundaydılar.236
Bulgaristan’ın Prenslik yönetimi aynı zamanda Osmanlı’nın askerlik
konusunda yaptığı girişimler sonucunda, Müslümanların 500 leva ödeyerek
askerlikten muaf olabileceği ile ilgili bir karar da almıştı, fakat söz konusu bu rakam
o dönemde Müslümanların ödeyebileceği bir rakam değildi ve bunun sonucunda
örneğin 1892 yılında yalnızca 1700 ile 1900 kadar Müslüman askerlikten vergi
ödeyerek muaf olmak için başvururken geri kalan 30.000 kadar kişi ise askere
yazılmak durumunda kalmıştır.237
Dolayısıyla Osmanlı’nın girişimlerine rağmen Bulgaristan Prensliği sınırları
içerisinde kalan bölgede yaşayan Müslümanların askere alınmasına karar verilmesi 93
Harbi sonrasında bu bölgede yaşayan Müslümanlar için ayrıca bir göç sebebi olarak
ortaya çıkmaktadır.
Örneğin 1880 yılındaki bir başka belgeye göre Bulgaristan Türkleri arasından
3000 kadar asker alınacağının bilgisi verilmiş ve buna göre Pomakların yerleşim
alanları olarak sayılabilecek bölgelerden, Lofça’dan 80 kişi, Selvi’den 80, Plevne’den
48 kişi, Rahova’dan 72 kişi askere alınacaktır.238
Ömer Turan’ın belirttiği gibi diğer tarafta Bulgaristan’ın Prenslik yönetimi ise,
kendi yönetimleri altında meydana gelen bu büyük göçlere en büyük gerekçe olarak
Müslümanların fanatikliğini ve bu sebeple Halifelik yönetimi altında yaşamak için
Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında kalan bölgelere doğru göç ettiklerini
savunuyordu.239 Turan aynı zamanda Bulgaristan Prenslik yönetiminin Müslümanların
tembelliği, anayasal bir düzen altında yaşama gibi bir kâbiliyetleri olmamaları, eğitim
seviyelerinin düşüklüğü gibi konuları da göç sebebi olarak gösterirken diğer taraftan
ise açıklamalarının ayrıntılarında Müslümanlara karşı uygulanan ayrımcılıkları, ağır

236 William Eleroy Curtis, The Turk and His Lost Provinces: Greece, Bulgaria, Servia [Kitapta
Sırbistan’ın İngilizcesi Serbia değil de “Servia” olarak kullanılmaktadır.], Bosnia, Chicago, New York,
Toronto, London, Edinburgh, Fleming H. Revell Company, 1903, p. 200.
237 Ömer Turan, The Turkish Minority…, p. 152.
238 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler III, s. 309.
239 Turan, The Turkish Minority…, p. 152.
81
cezaları da kabul etmektedir.240 Bu açıdan bakıldığında Bulgaristan Prenslik yönetimi
için Müslümanların göçleri kendi yönetimlerinin Müslümanlara karşı uyguladıkları
politikalardan daha ziyade Müslümanların yeni kurulan anayasal düzen altında yaşama
kabiliyetlerinin olmaması ya da kendi dinlerinin yönetimde olduğu Osmanlı
İmparatorluğu’nda yaşama istekleridir. Fakat Müslümanların Bulgaristan’dan göçü
aynı zamanda ilerleyen yıllarda Prenslik yönetimini de bir bakıma endişelendiren bir
duruma gelmiştir çünkü Müslümanların göçü ile özellikle tarımsal faaliyetler büyük
oranda aksamıştır ve bu nedenle dönemin başbakanı Stambolov, Müslümanların
Bulgaristan’dan göçünün devam etmesi durumunda yurtdışından yabancı işçilerin
ülkeye getirilerek, bu işçilere boş arazilerin tahsis edilmesi yoluyla özellikle tarımsal
faaliyetlerde meydana gelen bu üretim problemini çözmeyi düşündüklerini
açıklamıştır.241
Ömer Turan, Bulgaristan Prenslik yönetimi kendi yönetimi altında, 1893-1902
dönemini kapsayan on yıllık süre içerisinde meydana gelen göç hareketleri ile ilgili
istatistiki bilgileri yayımladığı kaynağa göre bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na
68.683 Müslümanın göç ettiğini belirtmiştir.242 Turan aynı zamanda bu on yıllık süre
zarfında 2.080 kadar gayrimüslimin de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına göç
ettiğinin bilgisini vermektedir.243 Göç eden Müslümanların sayısı ile kıyaslandığında
daha küçük bir rakam olsa da bu dönemde gayrimüslim göçlerinin de meydana
geldiğini görmek açısından önemlidir.
Sonuç itibariyle değerlendirildiğinde ise özellikle Balkan Savaşları’na
gelmeden önceki süreçte, Bulgaristan Prenslik yönetimi altında gerçekleşen 1892-
1902 yıllarını kapsayan on yıllık dönem Ömer Turan’ın da tanımladığı gibi
Müslümanlar için “en istikrarlı dönem” olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü yukarıda
da bahsedildiği gibi söz konusu bu dönemde Müslümanların Osmanlı topraklarına
doğru göçleri, 93 Harbi sonrası sürece kıyasla oldukça azalmıştır. Aynı zamanda bu
dönemde göçlerin dışarıya doğru devam etmesine rağmen, Prenslik yönetimi altında

240 A.e.
241 A.e., p. 154
242 A.g.e., p. 153.
243 A.e.
82
yaşayan Müslümanların sayısında da artış meydana gelmesi aynı zamanda bu
dönemde Müslümanların sayısında yeni doğumlar ile bir artış olduğunu da
göstermektedir.244 Fakat en nihai halde bakıldığında ise Ömer Turan Bulgaristan’dan
Prenslik yönetimi altında Osmanlı’ya doğru yapılan göçleri en azından 500.000 kişi
olarak belirtmektedir.245 Dolayısıyla bu yarım milyonluk nüfusun içerisinde Pomaklar
da bulunmaktaydı.
2.4. Balkan Savaşları Sonrasında Meydana Gelen Pomak Göçleri
Balkan Savaşları, Balkanlar’da Pomakların yaşadığı Bulgaristan’ın kuzeyi
hariç Rodoplar kısmında bulunan toprakların da Bulgaristan ve Yunanistan yönetimi
altına girmesi ile sonuçlanmıştır. Bu dönemde özellikle Bulgar kuvvetlerinin bu
bölgedeki sivil halka uyguladığı asimilasyon, şiddet olayları sebebiyle göç hareketleri
yaşanmıştır. Bu göç hareketlerine Pomaklar da dahil olmuştur.
93 Harbi sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı otonom yapıdaki Bulgar
Prensliği’nin ilerleyen yıllarda daha güneye doğru topraklarını genişletmesiyle beraber
buralarda yaşayan Müslüman nüfusun da Bulgaristan yönetimi altına girmesi
önemlidir. Bulgarların yeni toprak kazanımları ile Pomakların da dahil olduğu
Müslüman nüfusu bünyesine katması ile beraber o dönemin Bulgar milliyetçiliği de
kendi içerisinde Pomaklara karşı farklı bir bakış açısı geliştirmiştir. Bunun sonucunda
ise Pomakların menşei ile alakalı Bulgar yazarların tezleri özellikle Rodop
coğrafyasının Balkan Savaşları sonrasında Bulgaristan sınırları içerisinde katılmasıyla
beraber burada yaşayan Pomakça konuşan Müslüman topluluklarının Bulgar
toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğu iddiaları ile beraber gelişmiştir.
Bulgar yönetimi tarafından ortaya atılan tezin en önemli dayanak noktasını ise
Pomakların konuştuğu dil oluşturmaktadır. Bulgarlar, Pomakçanın Bulgarcanın bir
diyalektiği olduğu ve Pomakların Osmanlı İmparatorluğu tarafından zorla
Ortodoksluk inancından Müslümanlığa geçen Bulgarlar olduklarını savunmaktadırlar.

244 A.e.
245 A.e., p. 155.
83
Bu inanışın sonucunda 1912 Balkan Savaşları’nın hemen ardından Bulgaristan
yönetimi, topraklarına katılan Pomak nüfusun yaşadığı Rodop bölgesindeki
Müslümanların isimleri zorla Hristiyan-Ortodoks-Slav isimleri ile değiştirilmeye
çalışılmıştır. 246
Bulgar yazarların büyük bir kısmının Pomakların Bulgar olduklarını iddia
ederken üzerinde durdukları diğer önemli bir nokta ise, Pomakların Hıdrellez gibi
Hristiyanlık açısından önemli olan bazı özel günleri de kutlamaya devam etmeleri
olmuştur. Bulgar yazarlar Pomakların bu Hristiyan kutlamaları yapmaları ya da onlara
göre devam ettirmelerinin nedeni Müslümanlıktan önce Hristiyan-Ortodoks
olmalarından kaynaklanmaktadır. 247
Diğer tarafta Pomakların 1912 Balkan Savaşları ile kitlesel olarak başlayan
zorla isim ve din değiştirme operasyonlarının fikirsel temellerinin daha Bulgar
Prensliği zamanında atıldığı ve prenslikte yaşayan özellikle anne-babasını kaybetmiş
bazı Müslüman çocukların Hristiyanlaştırıldığını belirtilmektedir.248
Balkanlar’da Osmanlı sonrası kurulan birçok ulus devlette olduğu gibi
Bulgaristan’da da “din” ve “kilise” bağımsız bir ulus-devlet kurulma sürecinde ve
sonrasındaki ulus inşa çabalarında da önemli bir rol oynamıştır. Bunun yanında genel
itibariyle Osmanlı sonrası bağımsız bir Bulgaristan’ın kurulması sonrasında burada
yaşayan Müslümanlar eski “baskı” rejiminin bir temsilcisi olarak görülmüş ve
özellikle Bulgar Milli Uyanış hareketleri sırasında 1876 Nisan Ayaklanması sırasında
Vratsa’da Botev ve çetesinin ayaklanması çoğunluğunu Pomakların oluşturduğu
“başıbozuklar” tarafından ortadan kaldırılmış olması Bulgarların zihninde Pomakların
hakkında kötü imgeler oluşmasına da sebep olmuştur.249
Bu açıdan bakıldığında Pomak göçleri açısından Balkan Savaşları kitlesel göç
hareketlerinin meydana gelmesi açısından ayrıca önemli olmaktadır. Bu dönemde
örneğin İkinci Balkan Savaşları sırasında Nevrekop’un Bulgarların eline geçmesi

246 Evangelos Karagiannis, “The Pomaks in Bulgaria and Greece: Comparative Remarks,” Euxeinos,
Vol.8, 2012, p. 20.
247 Zhelyazkova, a.y., s. 578.
248 Aşkın Koyuncu, ‘’Balkan Savaşları Sırasında…’’, s. 159.
249 R.J. Crampton, Bulgaristan Tarihi, İstanbul, Jeopolitik Yayınları, 2007, s. 69.
84
üzerine bu bölgede yaşayan Müslümanlar toplu olarak göç ederken, onların göç
ettikleri yerlere ise Serez ve Drama’da Yunan kuvvetlerinden ele geçirdikleri yerlerden
sürülen Bulgar göçmenler yerleşmiştir.250 Aynı kaynakta, 1900 yılının verilerine göre
Nevrekop’ta 12.500 Türkçe konuşan, 26.960 Bulgarca konuşan (Pomak) Müslüman
ve 35.310 Hristiyan Bulgar nüfusun varlığından söz edilmektedir.251
Söz konusu dönemde Bulgar kuvvetleri Rodoplar bölgesindeki sivil halka karşı
büyük baskı ve şiddet olayları gerçekleştirmiştir. Örneğin söz konusu bu dönemde,
Rodoplar’daki bir Pomak köyü Bulgar kuvvetleri tarafından top atışları ile tamamen
yok edilmiştir.252 Bununla beraber Bulgar kuvvetleri özellikle Rodoplar’ın ele
geçirilmesinden sonra bu bölgedeki Pomakları zorunlu olarak Hristiyanlaştırmaya
çalışmıştır. Nevrekop, Razlık, Petriç bölgelerindeki Müslüman halkı
Hristiyanlaştırmak için bu bölgelere papazlar gönderilmiştir.253 Justin McCarthy ise
Bulgar yönetiminin özellikle Pomaklar söz konusu olduğunda bu topluluğun dinlerini
değiştirme ve bu topluluğun üyelerini zorunlu olarak vaftiz etme konusunda ayrı bir
çaba sarf ettiklerini bunun en büyük nedenini ise, yüzyıllar öncesinde İslamiyet’i
kabul eden bu topluluğun Bulgar komşularıyla olan ortak adetlerinin bir çoğunu
koruduklarını bu sebeple onları diğer Bulgarlardan ayıran noktanın din olması
sebebiyle bu farkın ortadan kaldırılması için bu denli büyük zorunlu vaftiz
faaliyetlerine giriştiklerini belirtir.254 Dolayısıyla bu dönemde gerçekleştirilen göçler
ile zorunlu Hristiyanlaştırma faaliyetleri birbiri ile büyük bir ilişki içerisindedir.
Fakat Balkan Savaşları’nın başlamasından önceki süreçte Bulgaristan Prensliği
altında yaşayan ve göç etmemiş Pomaklar’dan nadir örneklerinden birinin de
Bulgaristan Prensliği Meclisi’nde yer alarak, siyaset aracılığıyla burada söz sahibi
olmaya çalıştığını görmekteyiz. Ömer Turan’ın bahsettiği şekilde Bulgaristan
Prensliği yönetimi altında mecliste yer alan Müslümanlar tümü Türklerden
oluşmaktaydı, bu durumun tek istisnası ise Bulgar kaynaklarında “Pomak” olarak

250 Kiel, ‘’Nevrekop’’, a.y.
251 A.y.
252 Z. Balka Çevik, “Balkan Savaşları’nda Bulgaristan Yönetiminin Türk Nüfusa Yönelik Uyguladığı
Politikalar”, Yeni Türkiye Dergisi, Rumeli-Balkanlar Özel Sayısı, C.69, 2015, s. 3831.
253 Zelengora, Türkiye’deki…, s.15
254 McCarthy, a.e., s. 167-168.
85
geçen fakat Osmanlı kaynaklarında bu durum ile ilgili bir ayrım yapılmayan Dospatlı
Mustafa Efendi idi.255 Bulgaristan’da Hukuk Fakültesi mezunu ilk Müslüman olan
Dospatlı Mustafa Efendi, Bulgaristan’ın Pomak nüfusunun yoğun olduğu Dospat
kasabasındanken, meclise Pomak nüfusun olmadığı, Türk nüfusun çoğunluğu
oluşturduğu kuzeybatı Bulgaristan’da bulunan Şumnu’da seçilerek meclise girmişti.
Diğer tarafta Bulgaristan’daki mecliste Pomakların Dospatlı Mustafa Efendi dışında
hiç yer almış olmaması ise Pomakların genelinin okuma yazma durumu ile Türklerin
okuma yazma durumu arasındaki fark açısından da anlaşılabilir bir paralellik
göstermektedir. Çünkü Turan’ın da belirttiği gibi 93 Harbi sırasında ve sonrasında
yaşayan göçler sonucunda burada kalan Müslümanların büyük bir bölümü fakir ve
okuma-yazma bilmeyen insanlardan oluşur hâle gelmişti.256
Bakıldığında Bulgaristan’ın Balkan Savaşları sonrasında bağımsız bir ulus
devlet olarak ortaya çıkmasında önceki süreçte ülkedeki öğretmenlere verilen maaşlar
açısından Pomak öğretmenlerin en düşük maaş ile çalıştırılan grup olduğu da
görülmektedir. Yine Turan’ın belirttiği şekilde örneğin 1907-1908 eğitim yılında Tatar
bir ilkokul öğretmeni yıllık 270 lira alırken, Türk bir öğretmen yıllık 225 leva, Pomak
bir öğretmen ise 86 leva alabilmekteydi.257 Dolayısıyla burada Bulgar yönetiminin
daha ilk aşamada ülkedeki farklı gruplar arasında bazı ayrımlara gidildiği
görülebilmektedir, bu durum örneğin öğretmen maaşlarında görüldüğü gibi Pomakları
en dezavantajlı grup olduğu bir durum ile de sonuçlanabilmektedir
Georgi Zelengora ise Balkan Savaşları sonunda ve 1914 yılında bugünkü
Türkiye topraklarına doğru gerçekleşen Pomak göçlerinin söz konusu bu dönemlerde
kitlesel bir boyuta ulaştığı ifade eder. Örneğin, bu kitlesel göç hareketlerinin yaşandığı
yerlerden biri Rodop Dağları’nda bulunan köylerden Barutin köyüdür. Buna göre,
savaş sonrasında Barutin köyünde yaşayan Pomakların bir bölümü köylerinden göç
ederek bugün Balıkesir Gönen ilçesindeki Kocapınar köyündeki bugünkü Pomak
varlığını oluşturmuşlardır.258

255 Ömer Turan, The Turkish Minority in Bulgaria (1878-1908), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1998, p. 257-258.
256 A.e. p. 214.
257 A.g.e., p. 231-232.
258 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 37.
86
Balkan Savaşları sonrasında İstanimaka (bugün Asenovgrad) ilçesinde yaşayan
Pomakların bir kısmı da bugün Çanakkale’nin Lâpseki ilçesine bağlı Çataltepe
köyündeki bugünkü Pomak varlığını oluşturmuştur. 259
Yine Zelengora’nın verdiği bilgilere göre bugün Çanakkale’nin Çan ilçesine
bağlı Karadağ köyü sakinleri de Balkan Savaşları sonrasında 1914 yılında göç eden
Pomakların yerleşmiş oldukları köylerden birisidir.260
Yine bu dönemde özellikle zorunlu Hristiyanlaştırma faaliyetlerinden dolayı
yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalan 40-50 hanelik bir Pomak grubunun da bugün
Kırklareli Vize ilçesine bağlı Sergen, Sütlüce, Mandıra köylerine yerleştirildiği
belirtilmiştir.261
Balkan Savaşları sırasında Pomakların bulundukları yerlerden ayrıldıkları bir
kısmının da yerinde kaldığı dönemin İkdam gazetesine aşağıdaki şekilde
yansıtılmıştır;
“Eğridere kazasının 15 karyeden terekküb eden “Dolaşdır ve Davud” -Arda nehrinin garb
ciheti-nahiyelerinde 14.000 ve Ahi Çelebi kazasında 29 karyede 31.000 ve Darıdere kazasında
29 karyede 32.800 ve Gümülcine’nin 15 karyededen terebbüb eden Çakal nahiyesinde
12.6000-ki, cem’an Arda havzasında 88 karyede 15.570 hane ve 90.400 nüfus ahiren Pomak
Müslüman nüfus mevcuttur. Bunların bir kısmı kable’l istila Gümülcine’ye hicret etmiş ve bir
kısmı yerlerinde kalmışlardır. Rodop Balkanlarının ormanlık, taşlık, sa’bü’l- mürur havalisini
teşkil eden ve Arda nehri havzasının cenub ve cenub-i garbi kısmını ihtiva eyleyen bu araziyi
bu Pomaklar iskân etmektedirler.
…Pomak köyleri ihrak edilmemiş, ekseriyesinin eşyası da yağmadan kurtulmuştur”
262
Yukarıdaki bilgiye paralel bir şekilde örneğin, 1879 yılında İngiliz görevli Robert
H.Walpole’den Doğu Rumeli Avrupa Komisyonunda görevli olan İngiltere
Başdelegesi Wolff’a gönderdiği raporda da, Gümülcine Kazası’nda 80.000 kadar
göçmenin olduğu, 10.000 kadar kişinin çeşitli hastalıklar ya da uygun olmayan yaşam
koşulları sebebiyle hayatını kaybettiğini, 30.000 kadarının ise Edirne ve İstanbul’a
gönderilip, bu rakamın içerisindeki büyük bir bölümünde gemiler ile İzmir ya da
Anadolu’ya nakledildiğini, 40.000 kişinin ise hala Gümülcine bölgesinde olduğunu,

259 A.e., s. 39.
260 A.e., s. 40.
261 A.e.
262 Halaçoğlu, a.e., s. 35.
87
bunların içerisinde 6.000- 7.000 kişilik bir grubun ise bu bölgedeki farklı köylere
dağıtıldığının bilgisini vermektedir.263 93 Harbi sırasında Rus kuvvetlerinin ele
geçirdiği özellikle, Lofça, Selvi bölgeleri göz önünde bulundurulursa, Gümülcine
dahil diğer bölgelerde göçmen durumuna düşmüş kişiler arasında Pomakların da
olması oldukça muhtemeldir. Fakat dönemin belgelerinde tüm göçmenler genellikle
“Müslümanlar” olarak adlandırıldıkları için, bu dönemde Gümülcine’ye ya da daha
sonra bu bölgelerden Anadolu’ya doğru yapılan Pomak göçleri hakkında bir rakam
verebilmek oldukça zordur.
Balkan Savaşları sonrasında Osmanlı yönetimi Bab-ı Ali Baskını ile yönetimi
ele geçiren İttihat ve Terakki’nin eline geçmiştir. İttihat ve Terakki Yönetimi, Balkan
Savaşları sonrasında ortaya çıkan göçmenlerin büyük bir bölümünü (200.000) Edirne
ve Aydın vilayetlerine iskân etmiştir.264 Dolayısıyla bu dönemde iskân edilen
göçmenlerin büyük bir bölümü Edirne ve Aydın vilayetlerine yerleşmiştir.
Bunun yanında Balkan Savaşları sonrasında Osmanlı sınırları içerisinde
kalmış, özellikle Doğu Trakya’daki, köylerde yaşayan Bulgar ya da diğer gayrimüslim
nüfusun İttihat ve Terakki’nin uyguladığı iskân politikası çerçevesinde boşaltılması ve
bu boşaltılan köylere ise Balkanlar’dan gelen Müslüman-Türk göçmenlerin
yerleştirilmesi sağlanmıştır.265
Balkan Savaşları sonrasında bu bölgeden Osmanlı’nın elde kalan topraklarına
büyük bir Müslüman-Türk göçü ortaya çıkmıştır. Fuat Dündar, dönemin İttihat ve
Terakki yönetiminin bu dönemde Balkanlar’dan ülkenin elde kalan topraklarına göç
eden göçmenlerin yerleşimi için üç alternatif yöntem düşündüğünü belirtmektedir.
Bunlardan ilki, göçmenlerin mevcut köylere yerleştirilmesi ve burada bu köylerin
genişletilmesi, ikincisi göçmenlerin gayri-müslim köylerine yerleştirilmesi ve
gayrimüslimler buralardan ayrılması ve üçüncü seçenek ise göçmenler için yeni

263 Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler II, s. 117.
264 Sezer Arslan, ‘’Balkan Savaşları Sonrası Rumeli’den Türk Göçleri ve Osmanlı Devleti’nde İskanları,’’
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Haziran
2008, s. 104-106
265 Özgür Gülay, ‘’Balkan Savaşları ve Sonrasında Bulgaristan ve Osmanlı Devleti Arasında Nüfus
Göçü,’’ Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, 2008, s. 69.
88
köylerin kurulmasıdır. Fakat yeni köylerin kurulması için elde gereken finansal
kaynakların olmaması dolayısıyla genel olarak bu göçmenlerin yerleştirilmesinden
birinci ve ikinci yöntem takip edilmiştir. 266
Bunun yanında bu süreçten sonra İttihat ve Terakki yönetimi, elde kalan
topraklardaki Müslüman olan fakat Türk olmayan toplulukların da Türkleştirilmesi
amacıyla hareket etmiştir. Bunun sonucunda ise İttihat ve Terakki yönetiminin “karışık
iskân etme” yöntemi ortaya çıkıyordu.267
Bununla beraber, Birinci Balkan Savaşı sırasında ve özellikle ateşkes sırasında
Osmanlı’nın elde kalan topraklarına doğru büyük bir göç dalgası yaşanmıştır. Bu
göçlerin sebebinin Müslümanların yaşadığı topraklarda özellikle dini yönden
baskıların artması yer alırken, bu durumun bir diğer sebebi de İttihat ve Terakki
yönetiminin özellikle Makedonya coğrafyasından Türk ve Müslümanların (Pomakları
da kapsayan) elde kalan topraklara göçünü teşviki etmesidir.
268
1913 yılında Edirne’nin tekrar ele geçirilmesi, şehirden özellikle Bulgar
nüfusun çıkışını da beraberinde getirirken, şehrin nüfus yapısını da büyük ölçüde
değiştirmiştir. Özellikle Ege ve Trakya’da yaşayan Bulgar nüfus İttihat ve Terakki
yönetimi politikaları sonucunda buralardan gönderilmişlerdir.269 Bununla beraber
günümüz Edirne şehrinden daha büyük bir bölgeyi kapsayan Edirne vilayeti ise
özellikle Balkan Savaşları sırasında coğrafi açıdan bir sınır bölgesi teşkil etmesi
sebebiyle elden çıkan topraklardan gelen göçmenlerin iskanı meselesinde de önemli
bir rol oynamıştır. Buna göre, dönemin Osmanlı hükümeti Edirne vilayeti gibi
özellikle Türk nüfusun azaldığı bölgeleri göçmen iskanında önemli bir rol oynamıştır.
Ahmet Halaçoğlu’nun belirttiği şekilde,
“…son bir asırdan beri, her 30-35 senede bir iki taraf ordularının istilasına uğrayan ve
“Darü’l-harekât” olan Edirne vilayeti, sınır bölgesi olması bakımında ön sırayı almaktaydı.
Bu sebepten Edirne vilayetinde Müslüman-Türk unsurun arttırılması maksadıyla Rumeli

266 Fuat Dündar, ‘’Balkan Savaşlarında Kurulmaya Çalışılan Muhacir Köyleri,’’ Toplumsal Tarih, C.14,
2000, s. 52-54.
267 A.y.
268 Fuat Dündar ‘’Deporting Demos, Militarizing Nations: Forced Migration and Conflicts in the
Ottoman Empire and Modern Turkey(1908-1947),’’ Migration to/and from Turkey: Changing
Patterns and Shifting Policies, Ed. by., Ayşem Biriz Karaçay, Ayşen Üstübici, The Isis Press, İstanbul,
2014, p. 23.
269 A.y., p. 26.
89
cihetlerinden gelen göçmenlerin Anadolu’ya geçmelerine engel olunarak, Istranca
cihetlerinde yerleştirilmeleri hususunda Hariciye Nezareti’nden Dahiliye Nezareti’ne bir
tezkere gönderilmiştir.”
270
Aynı zamanda Halaçoğlu söz konusu belgenin dipnotunda ise Pomakların da
bu bölgelerde iskân edildiğini eklemiştir.
271
Diğer tarafta yine aynı eserde geçen bir başka belge ise Balkan Savaşları
sonrasında Pomakları da kapsayan iskanı şu şekilde açıklamaktadır;
“Bu havalide Müslüman-Türkler her ne kadar çoğunluğu oluşturmaktaysa da bunlar her
muharebede göç ederek, gittikçe azalmaktadır. Buna karşılık ikinci derecede çoğunluğu teşkil
eden Rumların nüfusu gittikçe artmaktadır. Bu duruma mahal bırakmamak için Makedonya
ve Trakya’nın diğer kısımlarından hicret etmekte olan ahalinin, keşif suretiyle, buralarda
iskanı için her sancak dahilinde mülkiye ve askeriyeden bir komisyon teşkil edilerek, vilayet
dahilinde nerelere ve ne kadar göçmen iskanının araştırılmasına çalışılması…”
272
Dolayısıyla özellikle Balkan Savaşları döneminde bugünkü Türkiye
topraklarına doğru yapılan ve Pomakları da kapsayan Müslüman-Türk göçlerinin,
devletin o dönemki sınırda Müslüman-Türk varlığını arttırma politikasına paralel bir
şekilde, daha çok devletin daha önce elden çıkan toprakları ile sınır oluşturan bölgelere
iskanı şeklinde bir yol izlenmiştir.
Balkan Savaşları ardından bugünkü Türkiye topraklarına göç eden Pomaklar,
Bulgaristan’ın eline geçirdiği topraklardan Türkiye’ye göç eden gruba dahildirler.
Balkan Savaşları öncesinde ve Balkan Savaşları sonrasında Pomak nüfus arasındaki
nüfus kaybını Georgi Zelengora 16.229 kişi olarak tespit etmiştir.273 Ortalama olarak
16.229 kişi olarak tespit edilen bu Pomak grubu içerisinde şüphesiz göç haricinde
savaş sırasında daha farklı şekillerde nüfus kaybına sebebi de bulunmaktadır fakat
nüfus kaybının önemli bir sebebi de şüphesiz bu dönemde gerçekleştirilen göçlerdir.
Bu sebeple yukarıda verilen sayı ortalama olarak o dönemde bugünkü Türkiye
topraklarına göç eden Pomaklar hakkında bir fikir verebilmektedir.

270 Halaçoğlu, a.e., s. 116.
271 A.e.
272 A.e.
273 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 61.
90
3.TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİNDE POMAK GÖÇLERİ
3.1. Lozan Mübadelesi’nde Pomak Göçleri
Lozan Barış Konferansı’nda Yunan ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin
sözleşme ve protokol 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanmıştır. Buna göre nüfus
mübadelesine Türkiye’de yaşayan Türk uyruklu Rum Ortodoks vatandaşlar ile
Yunanistan’daki Yunan uyruklu Müslüman vatandaşlar dahil edilmiştir. Fakat
sözleşmenin ikinci maddesinde belirtildiği üzere mübadeleye İstanbul’daki Rum ve
Batı Trakya’da yaşayan Müslümanlar dahil edilmemiştir.274
Mübadele sonrasında Yunanistan’dan Türkiye’ye göç eden grup içerisinde
Pomaklar da olmasına rağmen literatürde bu konu ile alakalı yapılmış herhangi bir
çalışma tespit edilememiştir. Örneğin Türkçe mübadele literatüründe mübadele
konusu şu şekilde ele alınmaktadır,
“O dönemde yaklaşık 12 milyon kadar olduğu sanılan Türkiye nüfusuna, yarım milyon gibi
önemli bir sayıda, aynı dili konuşan, aynı inancı paylaşan, aynı kültüre sahip bir kitle
eklenmişti.”
275
Mübadelenin din temelinde gerçekleşen bir değişim olduğu göz önünde
bulundurulduğunda özellikle “aynı dili konuşma” kıstasının Pomaklar örneğinde
olduğu gibi mübadeleye dahil olan diğer pek çok grup açısından da geçerli olmadığı
görülmektedir. Pomakların ve Türkçe konuşmayan diğer Müslüman grupların
mübadele literatüründe detaylı olarak incelenmemiş olması ise bu grupların sayılarının
mübadelenin genel nüfusu içerisinde daha az bir nüfusa denk gelmesi ile ilgili olduğu
düşünülmektedir. Zaten hali hazırda mübadele konusu da Türkiye’de özellikle
Yunanistan’daki emsallerine kıyasla oldukça geç bir tarihte ele alınmış bir konudur,
örneğin Türk edebiyatında mübadele ile ilgili eserler 1990’lı yıllara kadar oldukça az

274 H. Cevahir Kayam “Lozan Barış Andlaşması’na Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunun
TBMM’de Görüşülmesi,” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.27, 1993, s. 585.
275 Kemal Arı, Büyük Mübadele: Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları,
1995, s. 163.
91
sayıdadır.276 Bu sebeple mübadele konusunun Türkiye’de genel itibariyle son
dönemde ele alınmaya başlanmış olması, mübadeleye dahil olan Pomaklar gibi
özellikle Türkçe konuşmayan grupların da incelenmesi durumunu daha az olmasına
neden olduğu düşünülmektedir. Literatürdeki bu boşluğa da katkı yapabilmek adına
çalışma sırasında 2018 yılının kasım ayında, mübadele ile Türkiye’ye yerleşmiş olan
bir Pomak köyü olan, Edirne ilinin Meriç ilçesine bağlı Karahamza isimli köyde
yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak mübadil on üç Pomak ile sözlü tarih çalışması
gerçekleştirilmiştir.
Resim 1: Karahamza köy girişi
Lozan Anlaşması sonrasında gerçekleştirilen mübadelede Pomakların
durumunu daha iyi anlamak adına yöntem olarak sözlü tarih çalışması seçilmesinin
yukarıda kısaca bahsedildiği gibi sebepleri vardır. Bakıldığında sözlü tarih çalışması
eldeki kaynakların kısıtlı olduğu veya hiç olmadığı bir konu hakkındaki bilgi
boşluğunu doldurma amacını taşıyan ve bu süreçte ortaya yazılı kaynaklarda daha önce

276 Renee Hirschon, Ege’yi Geçerken: 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Çev. Müfide
Pekin, Ertuğ Altınay, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007, s. 24.
92
bulunmayan, yeni bir kaynak üretilmesini de sağlayan çok boyutlu bir araştırma
yöntemidir.277 Bu hâliyle Pomakların Türkiye’ye göç süreçleri ile ilgili kaynakların
oldukça az sayıda olması sebebiyle alan çalışmasında sözlü tarih çalışması ile ortaya
bu konu hakkında daha önce var olmayan bilgilerin ortaya çıkmasına imkân vermiştir.
Diğer tarafta sözlü tarih çalışmaları toplumsal tarih yazıcılığının dışında
bırakılmış/kalmış farklı toplumsal grupların da tarih yazımının bir parçası olmasını
sağlayan bir yöntem olması sebebiyle de önemlidir.278 Bu açıdan bakıldığında, bu
çalışmanın ana öznesi durumunda bulunan toplumsal bir grup olarak
nitelendirilebilecek olan Pomakların göç süreçleri hakkındaki kaynakların kısıtlı
olması bir yönüyle bu grubun da tarih yazıcılığının dışında bıraktığı bir grup olduğunu
göstermektedir. Çünkü bakıldığında Pomaklar, genel itibariyle hem mübadele
sürecinde hem de Balkanlar’dan Türkiye’ye doğru yapılan göçlerde adından ya hiç
bahsedilmeyen ya da çok üstün körü bir şekilde bahsedilip geçilen bir toplumsal grup
olarak kalmıştır.
Sözlü tarih çalışmalarında dikkat edilmesi gereken pek çok unsur
bulunmaktadır, bu unsurlardan en önemlilerinde biri de araştırılan konu ile ilgili
görüşme yapılacak örneklem grubun belirlenmesi sürecidir. Bu sebeple bu çalışmanın
örneklem grubu belirlenirken de birinci kuşak göçmenler hayatta olmadığı için,
yapılan görüşmeler daha çok ikinci ve üçüncü kuşak göçmenler ile gerçekleştirilmiş
ve “göç hafızası” açısından ise görüşmelerde ikinci kuşak göçmelerin sayısının üçüncü
kuşak göçmen sayısından daha fazla olmasına dikkat edilmiştir. Bu yolla henüz hayatta
olmayan birinci kuşak göçmenlerin göç hafızasına da hemen ardından gelen kuşak
yoluyla ulaşılmak istenmiştir. Diğer tarafta sözlü tarih çalışmaları aynı zamanda söz
konusu bir konu ile ilgili olan fakat bir dönem sonra hayatta olmayacak insanların
deneyimlerini aktaran bir bilgi toplama yöntemi olması açısından da önemlidir, bu
durum sözlü tarih çalışmalarını daha da değerli kılan bir nokta olarak karşımıza

277
Serpil Çakır, “Sözlü Tarih Projelerinde Yöntemsel ve Etik Sorunlar ve Bu Sorunları Çözme Yolları,’’
Kuşaklar, Deneyimler, Tanıklıklar: Türkiye’de Sözlü Tarih Çalışmaları, Derleyenler Aynur İlyasoğlu,
Gülay Kayacan, İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları, 2007
278 ‘’Sözlü Tarih Nedir?,’’ Tarih Vakfı Resmi İnternet Sayfası, (Çevrimiçi)
http://tarihvakfi.org.tr/Proje/sozlutarihnedir-/1029, 28.05.2019.
93
çıkmaktadır.279 Mübadele yoluyla Türkiye’ye yerleşmiş olan birinci kuşak Pomakların
artık hayatta olmaması, diğer tarafta ikinci kuşak mübadil Pomakların da artık yaşlı
kişiler olması özellikle bu konu hakkında yapılacak olan sözlü tarih çalışmalarının da
önemini arttırmaktadır. Çünkü söz konusu bu konuda yapılacak olan sözlü tarih
çalışmaları aynı zamanda bir süre sonra edinilmesi mümkün olmayacak bilgilerin bir
sonraki kuşağa ulaşmasını ve aynı zamanda yazılı ya da görsel bir kaynak haline
gelmesini sağlamaktadır. Bu nedenle çalışmanın örneklem köyünde yaşayan kişilerin
de genellikle ikinci kuşak yaşlı mübadil Pomaklardan oluşması, yapılan bu sözlü tarih
çalışması ile mevcut kaynağın oldukça kısıtlı olduğu bir konu hakkında, bir süre sonra
bilgi alınması mümkün olmayacak bir göçmen gruptan kendi göç süreçleri hakkında
bilgi toplanması açısından oldukça önemli olduğu düşünülmektedir.
Bu açıdan, çalışmanın örneklem köyü olan Karahamza’da yapılan
görüşmelerde mübadele sonrasında ikinci ve üçüncü kuşağın, mübadelenin birebir
şahidi olan birinci kuşak yakınlarından edindikleri bilgiler ile kendi günlük
yaşantılarında özellikle Pomakların anadili olan Pomakçanın kullanımına dair
gözlemler edinilmiştir. Örneğin Kemal Arı mübadele ile alakalı Türkiye’de yapılmış
olan en önemli araştırmalardan biri olan ilgili çalışmasında Pomaklar ile alakalı şu
şekilde bilgi vermektedir; “Mübadele yoluyla gelen az sayıdaki Müslüman Pomak’ın,
dışarıya karşı Türkçe konuşurken, kapalı ortamlarda ve kendi aralarında Bulgarca
konuştukları görülmüştü”
280 Arı’nın bahsettiği bu durum sözlü tarih çalışmasının
gerçekleştirdiği köyde yaşayan Pomaklar için bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Örneğin çalışma sırasında görüşülen 1962 doğumlu üçüncü kuşak bir mübadil olan
G.Ö çocukken okulda Türkçe konuştuklarını evde anne, babası ile ise hep Pomakça
konuştuklarını belirtmiştir. Arı’nın bahsettiği gibi “dışarı” olarak nitelendirilebilecek
Uzunköprü ilçe merkezideki durum için ise G.Ö şu bilgiyi vermiştir, “Uzunköprü’ye
gidince anlıyorlar Pomak olduğumuzu…Türkçeyi bir başka konuşuruz biz…Pomakça
daha kolay geliyor…”

279 Almut Leh, “Problems of Archiving Oral History Interviews. The Example of the Archive “German
Memory,” Forum: Qualitative Social Research, December, 2000, (Çevrimiçi)
http://www.qualitative-research.net/index.php/fqs/article/view/1025/2211, 26.05.2019.
280 Arı, a.e., s. 172.
94
Buradan anlaşılacağı gibi G.Ö köylerinden Uzunköprü’ye gittiklerinde
kendilerinin konuşmaları sebebiyle Pomak olduğunun anlaşıldığını belirtmiştir. Diğer
bir görüşmeci olan 1953 yılı Karahamza doğumlu S.G. ise söz konusu bu durumu
“Hepimizin dili burada kırık…” sözleriyle ifade etmiştir. Görüşme yapılan diğer bir
başka kişi olan 1952 yılı Karahamza doğumlu H.Ş. ise kendi aralarında hep Pomakça
konuştuklarını belirtmiş ve “Herhalde Türkçeyi okulda yavaş yavaş öğrendik…Çat
pat, yavaş yavaş öğrendik…Oyun oynarken kendi aramızda yine Pomakça
konuşurduk…Burada şimdi kahvehanede otururken de Pomakça konuşuruz…”
Bakıldığında sözlü tarih çalışması sırasında elde edilen bilgilere göre hem
ikinci hem de üçüncü kuşak mübadiller Türkçeyi okulda öğrendiklerini belirtmiştir,
buna göre Karahamza köyündeki Pomaklar için Pomakça üç kuşak boyunca ilk dil
olurken, Türkçe ise okulda öğrenilen bir dil olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun
yanında görüşme yapılan hem ikinci hem de üçüncü kuşak kişiler hem Türkçe hem de
Pomakça konuşan çift dilli bireylerdir. İkinci ve üçüncü kuşak göçmenler açısından
okullaşma açısından ise ikinci kuşak mübadillerin kız ya da erkek ayrımı olmaksızın
üç yıl, üçüncü kuşak mübadillerin ise yine kız erkek ayrımı olmaksızın beş yıl süreyle
okula gittiklerini belirlenmiştir. Bu sebeple yukarıda Kemal Arı’nın da bahsettiği
şekilde bu köyde de hem ikinci hem üçüncü kuşaklar için Türkçe hem yazı hem de
konuşma dili haline gelmişken, Pomakça ise daha çok evlerde kendi aralarında
kullandıkları bir dil biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’ye doğru gerçekleştirilen Pomak göçleri açısından bakıldığında ise
bugün Türkiye topraklarında yaşayan Pomakların önemli bir kısmı da YunanistanTürkiye arasında gerçekleşen nüfus mübadelesi kapsamında ülkeye yerleşmişlerdir.
Buna göre ise Türkiye’de Edirne ili mübadele sırasında en çok mübadilin
yerleştirildiği il olarak karşımıza çıkarken, genel olarak mübadele literatüründe yer
verilmeyen Pomakların da mübadele sırasında en çok yerleştirildiği yerlerden biri
olmuştur. Mübadele sırasında Edirne’ye iskanı yapılan mübadillerin sayısını 43.000
olarak belirtilmektedir.281 Bakıldığında Edirne’ye yerleştirilen mübadillerin büyük bir
kısmının Selanik’ten (Selanik’e bağlı Vodina kasabasının Karacova bölgesinden),

281 Hatipler, a.e., s. 90.
95
küçük bir kısmının da Serez, Drama ve Gevgeli’den olduğu belirtilmektedir.282 Bu
nedenle bu çalışmanın örneklem köyü olan Karahamza köyü, Drama’dan gelen
mübadillerin yerleştirildiği bir köy olması sebebiyle, sayıları çok küçük olan bu
bölgeden gelen mübadillerin yaşadığı köylerden biridir.
Edirne 1965 yılında yapılan ve anadil ile ilgili soruların son kez sorulduğu
nüfus sayımında ana dili Pomakça olan 10.324 kişinin yaşadığı bir il olurken onu 3.673
kişi ile Çanakkale, 3375 kişi ile Kırklareli, 1701 kişi ile Balıkesir, 1632 kişi ile
Tekirdağ ve 1289 kişi ile İzmir takip etmiştir.283 Dolayısıyla Edirne barındırdığı
Pomak nüfus açısından Türkiye’de en önemli şehir olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun yanında Edirne ili özelinde Pomakların durumu değerlendirildiğinde,
Edirne 93 Harbi sonrasında buraya göç eden Pomaklar ile mübadele sonrası olmak
üzere iki farklı dönemde buraya göç eden Pomakların birbirine yakın olarak
yaşadıkları bir kent haline gelmiştir. Örneğin, Edirne’nin Meriç ilçesinin Küplü
nahiyesi ile Subaşı beldesi birbirlerine komşu olan yerleşim birimleriyken, Subaşı
beldesinde yaşayan Pomak nüfus 93 Harbi sonrası Lofça’dan göç eden Pomaklar iken,
Küplü nahiyesinde yaşayan Pomaklar ise mübadele sonrasında Karacaova’dan buraya
göç ettirilmiş Pomaklardır.284 Bu açıdan bakıldığında Edirne Meriç ilçesi özelinde ve
Pomaklar konusu açısından düşünüldüğünde, farklı göç dalgaları ile Türkiye’ye göç
etmiş bu topluluğun arasındaki ilişki de incelenmeye değerdir. Örneğin Hasan Uygun
çalışmasında, Meriç’in birbirine komşu bu iki yerleşim biriminde yaşayan Pomakların
birbiri ile anlaşamadıkları ve aralarında sıkça husumetler çıktığı bilgisini vermiştir.285
Fakat bu durum, bu çalışmanın sınırları dahilinde yer almadığında bu konuya burada
yer verilmeyecektir. Fakat bahsedilen bu durum ileride bu konuda yapılabilecek
çalışmalar açısından bahsedilmeye değer görülmüştür.
Bahsedildiği gibi bugün Edirne ili Meriç ilçesi sınırları içerisinde bulunan
Karahamza köyü mübadele ile 1924 yılında buraya göç ettirilen Pomakların yaşadığı
bir köydür. Bunun yanında köyün nüfusunun neredeyse tamamını, mübadele

282 A.e.
283 P. Alford Andrews, Türkiye’de Etnik Gruplar, Çev. Mustafa Küpüşoğlu, İstanbul, Ant Yayınları,
1992, s. 35.
284 Uygun, a.e., s. 175.
285 A.e.
96
sonrasında buraya göç ettirilen Pomaklar oluşturmasına rağmen, bugün köyde aynı
zamanda 1951 yılında Bulgaristan Şumen’den göç etmiş olan 3 hane de yaşamaktadır.
Sözlü tarih çalışması sırasında elde edilen bilgilere göre, Karahamza mübadele
öncesinde bir Rum köyü iken, mübadele sonrasında burada yaşayan Rumlar köyden
ayrılmış ve yerlerine bugün köyde yaşayan kişiler gelmiştir. Dolayısıyla köyün yeni
sakinleri buraya geldiklerinde, köyün eski sakinleri köyden zaten göç etmiştir. Bugün
köydeki birçok ev de Rumlardan kalan eski evlerdir, köylüler mübadele sonrası direkt
olarak bu boş evlere yerleştirilmişlerdir.
Resim 2: Köyde bulunan harabe haldeki eski bir Rum evi
Mübadele öncesinde Yunanistan topraklarında hakkında kesin bir bilgi
olmayan sayıda bir Pomak topluluğu yaşamaktaydı. Bu bağlamda Yunanistan’da
mübadele öncesi Pomak nüfusu mübadeleye dahil edilen ve edilmeyen bölgelerde
yaşayanlar olarak iki gruba ayrılabilir. Bilindiği gibi Batı Trakya’da yaşayan TürkMüslüman gruplar mübadele dışında bırakılmıştı. Mübadele sınırı olarak Karasu
Nehri’nin baz alındığı düşünülürse, Karasu Nehri’nin doğusunda kalan Pomaklar
Türkiye’ye zorunlu olarak göç ederken, Karasu Nehri’nin batısında kalan Pomaklar,
diğer bir deyişle Batı Trakya’da yaşayan Pomaklar ise mübadele dışı bırakıldı ve
Yunanistan’ın bugünkü Pomak varlığını oluşturdular.
Batı Trakya’da yaşayan Pomakların nüfusları ile alakalı söz konusu dönemde
Fransız ve Bulgar kaynaklarından elde edilmiş çeşitli veriler olsa da Yunanistan’ın
97
diğer bölgelerinde yani mübadeleye tabi tutularak bugün Türkiye’ye göç etmiş
bulunan Pomak topluluğunun nüfusu ile alakalı herhangi bir kaynak bulunmamaktadır.
Bu nedenle mübadele sırasında Türkiye’ye göç eden Pomakların sayısı net olarak
bilinememektedir.
Mübadele öncesinde Batı Trakya’da Fransızlar tarafından gerçekleştirilen
nüfus sayımına göre ise, İskeçe’de 9.507 ve Gümülcine’de 2.232 kişi olmak üzere,
11.739 Pomak yaşamaktadır. Söz konusu sayıma göre, Batı Trakya’nın diğer
sancakları Dedeağaç, Soflu, Karaağaç bölgelerinde ise herhangi bir Pomak varlığı
yoktur.286 Buna göre Batı Trakya’da 1920 yılında büyük bir kısmı İskeçe’de olmak
üzere, yalnızca iki bölgede Pomak varlığı bulunmaktaydı.
Batı Trakya’daki Pomakların başlıca Gümülcine ve İskeçe’de iskân etmeleri
bakıldığında 1943 yılına kadar büyük bir değişiklik göstermemiştir. Çünkü 1943
yılında Yunanistan’ı işgal eden Bulgar kuvvetlerinin gerçekleştirdiği nüfus sayımına
göre bu defa, Gümülcine’de 9.021, İskeçe’de 16.508, Drama’da 17, Kavala’da 3,
Dedeağaç’ta ise 6 Pomak varlığı tespit edilmiştir.287 Burada dikkat çeken nokta
mübadeleye dahil olan bölge olan Drama ve Kavala’da sayıları çok az da olsa yaşayan
Pomak varlığıdır.
Mübadeleye tabi olan bölgelerde yani Karasu Nehri’nin batısında yaşayan
Pomakları ise başlıca iki ayrı coğrafyada yaşamaktaydı, bunlar Drama bölgesinde
yaşayan Pomaklar ve Mıglen (Karacaova) bölgesinde yaşayan Pomaklardır.288 Sayıları
az olmak ile birlikte bu iki bölge dışındaki bölgelerde yaşamış ve mübadeleye tâbii
edilmiş Pomaklar da bulunmaktadır.
Georgi Zelengora’nın üzerinde durduğu şu nokta ise oldukça ilginçtir,
“Bulgaristan-Yunanistan sınırına yakın köylerde yaşayan Drama Pomaklarından küçük bir
bölümün, Bulgaristan’daki akrabalarının yaşadığı köylere yerleşmesi çok ilginç bir olaydır.
Örneğin Drama’ya bağlı Jarnovo köyü sakinlerinden bir bölümü Nevrekop’un Koçan köyüne
yerleşmiştir.”
289

286 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 63.
287 A.e., s. 64.
288 A.e., s. 63.
289 A.e., s. 66.
98
Zelengora’nın çalışmasında değindiği konu aynı şekilde bu çalışmanın
örneklem köyü olan Drama’nın Şurdilvo köyünden Meriç’e yerleştirilen Karahamza
köyünün sakinleri için de geçerlidir. Alan çalışmasında öğrenildiği göre bu köyün
sakinlerinden büyük bir bölümünün akrabaları bugün Bulgaristan sınırları içerisinde
fakat Yunanistan sınırına çok yakın olan köylerde yaşamaktadırlar. Çalışma sırasında
köyün sakinlerinden edinilen bilgilere göre, mübadele öncesinde aynı köyde yaşayan
köylülerin bir kısmı Bulgaristan sınırı içerisinde kalmış diğer Pomak köylerine senelik
kiralık çoban olarak çalışmaya gitmekteydi. Bu sebeple mübadele sırasında o sırada
köyde bulunmayan bu kişilerin mübadeleye tabii olmayarak Bulgaristan’da kaldıkları
tahmin edilmektedir. Şurdilvo köyünden gelenler ile Bulgaristan’a bağlı bölgelerde
kalanlar arasındaki iletişimin ise mektup gibi çeşitli araçlar ile bir şekilde devam
ettirildiği görülmektedir. Örneğin çalışma sırasında görüşülen ikinci kuşak mübadil bir
Pomak olan S.Ö, anne-basından öğrendiğine göre mübadele sürecinde kimi
Pomakların ise özellikle erkeklerin çoban olarak karşı köylerde kalarak, kadınların ise
Kavala ya da Drama’da hizmetçilik yapmak üzere mübadeleye dahil olmadıklarını da
belirtmiştir. Buna göre bugün Bulgaristan-Yunanistan sınırında, Bulgaristan’da
bulunan Pomak köylerinde yaşayan akrabalarının bir bölümünün de bu süreçte
özellikle karşı köylerde çobanlık yapmak üzere yıllık olarak kiralanmış kişiler olarak,
sınırın karşı tarafı olan Bulgaristan ülke sınırları içerisinde kalan ve bu nedenle
mübadeleye dahil olmayan kesimi oluşturmaktadırlar. Bu sebeple Karahamza köyünde
yaşayan kişilerin akrabalarının bir bölümü de bugün Yunanistan-Bulgaristan
sınırındaki köylerde yaşamakta ve Bulgaristan sınırları içerisinde bu bölgenin Pomak
nüfusunu oluşturmaktadır. Fakat Zelengora’nın bahsettiği gibi bu köylülerin neden
diğer akrabaları ile Türkiye’ye göç etmeyip, Bulgaristan’da kalmayı tercih ettikleri ise
aydınlatılması gereken bir konudur. Bu seçimin genel itibariyle toplu olarak değil birey
bazında yapılan bir seçim olduğu düşünülmektedir.
Diğer tarafta kendisi de bir Karacaova290 göçmeni olan Mustafa Hatipler’in
ailesinden birinci kuşak mübadillerden de birebir gözlemlerini anlattığı çalışmasında
ise, mübadelede Edirne’ye yerleştirilen mübadillerin büyük bir kısmının Karacaova
bölgesinden gelen mübadiller olduğu bu sebeple Edirne şehrinde de hâkim mübadil

290 Ya da yazarın belirttiği şekilde “Karacaabat”.
99
kimliğinin Karacaova kimliğinin etkisinde kaldığını belirtirken, Karacaova’dan gelen
mübadillerin Türkçe bilmediğini fakat bu mübadillerin dilini “Makedonca” olarak
adlandırılması ve bu mübadil grubunda “Pomaklık” ile ilgili herhangi bir ilişki
kurulmamış olması ilginçtir.291 Hasan Uygun’un gerçekleştirdiği sözlü tarih
çalışmasında ise Karacaova bölgesinden göçen nüfus “Pomak”, bu topluluğun
konuştuğu dil de doğal olarak “Pomakça” olarak belirtilmektedir. Bunun yanında
Hasan Uygun Karacaova’nın 26 Pomak köyünün büyük bir bölümünün Trakya
Bölgesi’ne yerleştirilirken, bir bölümünün de Türkiye’nin farklı noktalarına iskân
edildikleri bilgisini vermektedir. 292
Bunun yanında Mustafa Hatipler çalışmasında Karacaova bölgesindeki
mübadillerin Türkiye’de iskân edildikleri yerlerin bilgilerini de şu şekilde
vermektedir,
“Karacaovalıların iskanı, Edirne merkez ilçesi yanı sıra İbriktepe Beldesi, Küplü Beldesi,
Havsa/Şerbetter Köyü, Lalapaşa/Ortakçı köyü şeklindedir. Türkiye çapında ise
Karacaovalıların iskanı, Çeşme/Alaçatı, Göreme, Erdek, İstanbul Bahçeköy, İnegöl/Cerrah,
Bilecik/Vezirhan, Şarköy ve Şarköy’ün bazı köyleri, Yalova ve bazı köyleri, Orhangazi ve bazı
köyleri ile Samsun’un bazı köyleri şeklinde olmuştur”
293
Göçmenlerin iskânı açısından bakıldığında çalışmanın örneklem köyünde
gerçekleştirilen sözlü tarih çalışmasında ise görüşme gerçekleştirilen S.Ö ise şu an
Edirne’nin Meriç ilçesinde birbirine komşu olan Pomak köylerinin aynı zamanda
Drama’da da birbirlerine komşu köyler olduğu bilgisini vermiştir. Bu da demek oluyor
ki iskân sürecinde köylerin komşuluk ilişkisi en azından Edirne-Meriç özelinde
değerlendirildiğinde göz önünde bulundurulmuştur. Buna göre, Meriç’in Pomak
köylerinden Hasırcıarnavutköy’e, Drama’nın Raşova köyünden gelen Pomaklar,
Kavaklı beldesine ise Drama’nın Pulova köyünden gelen Pomaklar, İpsala ilçesine
bağlı Hacıköy’e iskân edilen Pomaklar ise Drama’nın Kaşitsa ve Debrecel köylerinden
göç etmişlerdir. S.Ö birbirine yakın köyler olan bu Pomak köylerinin sakinlerinin aynı
trenler ile mübadele sürecine dahil olduklarını ve beraber Uzunköprü’ye kadar trenle
geldikten sonra buradan köylere dağıldıkları bilgisini vermişlerdir. Bunun yanında

291 Mustafa Hatipler, Selanik’ten Edirne’ye İnsan Ziyanlığı (gözyaşı, hicran ve büyük mübadele),
İstanbul, Assos Yayınları, 2003, s. 108.
292 Uygun, a.e., s. 174.
293 Hatipler, a.e., s. 93.
100
herhangi bir ulaşım aracı kullanmayıp, özellikle hayvanları ile yürüyerek göç eden
kişiler olduğu da belirtilmiştir. Görüşme sırasında S.Ö, ilk olarak yerleşim yeri olarak
kendilerine biz ilçe merkezi olan Uzunköprü’yü gösterdiklerini fakat köylülerin, “Biz
Balkan, dağ isteriz! Uzunköprü’de yapamayız” diyerek bugün yaşadıkları köylere
iskân edildiklerini belirtmiştir. Bu da demek oluyor ki mübadele sürecinde
mübadillerin iskân sürecinde, en azından örneklem köy örneğinde görüldüğü gibi,
mübadillerin de talepleri yetkililer tarafından göz önünde bulundurulmuştur.
Dolayısıyla Lozan Mübadelesi de bugün Türkiye’de yaşayan Pomakların
varlığını oluşturan önemli durumlardan biri olmuştur. Bu açıdan mübadele özelinde
değerlendirildiğin Pomakların Müslüman bir grup olması, ana dilleri Türkçe olmasa
da Türkiye’ye göç etmek durumunda kalmalarındaki ana sebeplerden biridir.
3.2. 1923-1933 Serbest Göçler Döneminde Pomak Göçleri
Lozan Anlaşması ile Yunanistan’dan Türkiye’ye doğru olan Pomak göçlerinin
yanında, aynı dönemde Bulgaristan’da yaşayan Pomakların bir bölümü de Türkiye’ye
doğru göç etmiştir. Bu durumda özellikle Bulgaristan’da Rodoplar bölgesindeki zor
yaşam koşulları ve Bulgaristan Hükümeti’nin uygulamaları etkili olmuştur.294 Örneğin
Bulgaristan Hükümeti 1923 yılı itibariyle Pomakların yoğun olarak yaşadığı
bölgelerdeki okulları “Bulgar Mohammedan Okulları” olarak tanımlamaya
başlayarak, Pomak çocukların Bulgar okullarında eğitim görmesi için halka baskı
uygulamaya başlamıştır.295 Eğitim yoluyla yapılan bu baskıların yanında aynı
zamanda söz konusu bu dönemde Bulgaristan Hükümeti Pomaklara “Türk ve
Müslüman olmadıkları” fikrini yerleştirmeye çalışmış ve bu amaçla Pomaklara
“Bulgar milli bilincini” kazandırmak için faaliyet gösteren bazı dernekler de
açmıştır.296 Dolayısıyla 1923 sonrası Bulgaristan’dan Türkiye’ye doğru gerçekleşen
Pomak göçlerinde yukarıda bahsedilen koşullar Pomaklar için göçün en önemli
sebepleri olarak ortaya çıkmıştır denilebilir.

294 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 68.
295 İbrahim Kamil, Bulgaristan Türkleri ve Göçler: Bulgaristan Komünist Partisi Gizli Belgeleri Cilt I
(1944-1953), Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2018, s. CXLI.
296 A.e.
101
Bunun yanında 1923-1933 yılları arasındaki göç hareketlerinde Bulgaristan ve
Türkiye arasında 1925 yılında imzalanan Türk-Bulgar İkâmet Sözleşmesi’nin de etkisi
vardır. Bu ikâmet sözleşmesine göre Bulgaristan vatandaşları Türkiye’ye, Türkiye
vatandaşları ise isterlerse Bulgaristan’a yerleşme hakkına sahip olacaklardır.297 Söz
konusu bu sözleşme göçün “isteğe bağlı” tutulması açısından önemlidir çünkü bu
sayede Bulgaristan Hükümeti burada yaşayan tüm Bulgaristan vatandaşlarının
Türkiye’ye göç etmesine izin verecek ve bu konuda herhangi bir zorluk
çıkartamayacaktı.298 Diğer tarafta sözleşme aynı zamanda göçmenlere taşınabilir mal
varlıklarını ya da hayvanlarını göç ettikleri ülkeye giderken yanlarında götürme hakkı
sunarken, taşınmaz mallarını da satma hakkı vererek, bunları satamamaları durumunda
ise iki yıl içerisinde satabilme hakkı vermekteydi.299 İbrahim Kâmil’in aktardığına
göre ise bu iki yıllık zaman göçmenleri darda bırakmamak, mallarını değerinden
ucuza çıkarıp zararlarını önlemek yani göçmenleri korumak adına verilmişti.
300
Bu dönemde özellikle Pomakların yoğun olarak yaşadığı bölgeler olan Devin
ve Nevrekop bölgelerinden göç hareketine katılanlar olmuştur. Bu bölgelerden Koçan,
Satofça, Debren köylerinden bazı Pomaklar Türkiye’ye göç etmeyi tercih etmiştir.301
Aynı şekilde Paşmaklı ve Darıdere Pomakları da bu göç hareketine dahil olmuş ve
örneğin Şubat 1927’de Yakoruda’dan 9 hane onu izleyen dönemde ise yine 68 kişi
daha Türkiye’ye göç etmiştir.302
1927 yılında yapılan diğer bir göç hareketi de Balkan Dağları’nın kuzey
bölgesinde yaşayan Pomakların yaşadığı Teteven’e bağlı Gradeşnitsa köyünden ilk
olarak 20 hanelik bir grubun sonrasında ise diğer bir 70 hanelik grubun Türkiye’ye
göç ederek, Doğu Trakya’ya yerleşmesi ile sonuçlanmıştır.303 Fakat Zelengora’nın
aktardığına göre bu grubun büyük bir bölümün 1929 yılı gibi kısa bir süre sonra
Bulgaristan’a geri dönmüştür.

297 İbrahim Kamil, Bulgaristan’daki Türkler’in Statüsü, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, t.y.,
s. 39
298 A.e., s. 40-41.
299 A.e., s. 41.
300 A.e., s. 41.
301 Zelengora, Türkiye’deki…, s.68
302 A.e.
303 A.e.
102
Bu açıdan bakıldığında Yunanistan ile Türkiye arasında gerçekleşen ve bu
dönemde Pomakların da Türkiye’ye göç ettiği bu dönem dışında, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kendi göç politikası açısından cumhuriyetin ilk on yılını takip eden
bu süreçte Bulgaristan’da da Türkiye’ye doğru Pomak göçleri gerçekleşmiştir. Fakat
söz konusu bu dönemde gerçekleşen göçlerin daha önceki dönemlerde gerçekleşen
Pomak göçlerinden en büyük farkı ise artık Türkiye’ye göçen Pomak nüfusun sayısının
oldukça azalmış olmasıdır.
3.3. 1934 Sonrası İskânlı Göçler Döneminde Pomaklar
Türkiye’nin değişen iskân ve göç politikasına bağlı olarak Türkiye’ye dışarıdan
yapılan göçlerin de niteliği değişmiştir. Bu nedenle 1923 ile 1933 yılları arasındaki 10
yıllık göç sürecini serbest göç politikası çerçevesinde incelemek gerekirken, 1934
İskân Kanunu sonrasında yapılan göçler ile Türkiye’ye gelen göçlerde farklı bir
statüde Türkiye’ye iskân edilmişlerdir.
Diğer tarafta ise 1934 yılı yalnızca göçmenlerin iskân edildiği Türkiye
açısından değil Türkiye’ye doğru gerçekleşen Pomak göçlerinde en önemli kaynak
ülke olan Bulgaristan açısından da oldukça önemlidir. Çünkü söz 1934 yılında
Bulgaristan’da Kimon Georgiev liderliğindeki “Zveno” Grubu askeri bir darbe ile
yönetimi ele geçirmiştir. Zveno Grubu iktidarı askeri darbe ile ele geçirse de
bünyesinde askeri personel dışında eski siyasetçiler ya da eski bakanlar kurulu üyeleri
gibi kişileri de barındıran “melez” yapıda bir oluşumdu.304
Georgiev liderliğindeki yeni yönetim Bulgaristan’da Benito Mussolini
liderliğinde İtalyan modeli bir faşist bir iktidar kurmuştur.305 Yeni kurulan bu faşist
yönetim ülkenin parlamentosunu feshetmiş, ülkedeki tüm siyasal partileri, bunun
yanında diğer tüm siyasal ya da sosyal toplantıları da yasaklamıştır.306 Yeni kurulan
bu hükümet aynı zamanda toplumsal hayatta da pek çok faaliyet üzerinde etkinliğini

304 R. G. Flershem, “Bulgaria Between Two Wars,” The Dalhousie Review, Vol. 26, 1946, p. 50.
305
“Zveno Group,” Encyclopaedia Britannica, (Çevrimiçi) https://www.britannica.com/topic/ZvenoGroup#accordion-article-history, 12.06.2019.
306 Bülent Yıldırım, “Bulgaristan’daki Müslüman Türk Azınlığa Baskılar ve Göç (1934-1939),” Yeni
Türkiye Dergisi, Rumeli-Balkanlar Özel Sayısı, C. 69, 2015, s. 4095.
103
koyarak Bulgaristan vatandaşlarının sosyal, ekonomik ya da kültürel hayatını da
olumsuz olarak önemli derece de etkilemiştir.307
Kimon Georgiev liderliğinde kurulan bu faşist iktidarın faaliyetleri ülkedeki
Müslüman azınlığın günlük hayatını da önemli ölçüde zorlaştırmıştır. Söz konusu bu
dönemde ülkedeki Müslüman-Türk azınlığa yönelik baskı ve şiddet kampanyaları
sistematik olarak gerçekleşirken, bu durum Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığı’nı da harekete geçirmiş ve dönemin Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi
vasıtasıyla Bulgar yönetimine söz konusu bu durumla ilgili başvurularda
bulunmuştur.308 1934 ile 1935 yılı arasında bir yıl gibi kısa bir süre zarfında
Bulgaristan’da yönetimi ele geçiren bu faşist iktidar bu dönemde gerçekleştirdiği
faaliyetler ile ülkede yaşayan Müslüman-Türk toplulukların göçü açısından itici bir
neden olarak karşımıza çıkmaktadır. 1935 yılında Georgiev rejiminin yerini bir başka
yönetim ele alsa da bu dönemde İkinci Dünya Savaşı ve sonrasına kadar ülkede
yaşayan Müslüman-Türk topluluk açısından siyasal, kültürel bakımdan problemler
yaşanmaya devam etmiştir. Bunun Pomakların göçleri açısından en önemli
örneklerinden biri ise Bulgaristan’da yaşayan Pomakların zorla Bulgarlaştırılma
operasyonları 1937 yılında Rodoplar’da Pomak nüfusun en yoğun olduğu yerlerden
biri olan Paşmaklı’da (Smolyan) kurulan Rodina (Vatan) Cemiyeti isimli oluşumdur.
Rodina Cemiyeti’nin temel amacı Pomak toplumunu Bulgarlaştırmaya yönelik
operasyonlara fikri tabanı hazırlamak olarak açıklanabilir. Bu topluluğa benzer amaçlı
kurulan birçok değişik cemiyet kasaba ve köylerde de faaliyet gösteriyordu.309 Rodina
cemiyetinin Pomaklar arasında bir başka etkisi de kullanımı Bulgarlar arasında on
dokuzuncu yüzyıl sonlarında kullanılmaya başlanan Pomak kelimesinin yerine
“Bılgaro Mohemadan” kelimesinin kullanılmasını yaygınlaştırma girişimleridir.
Bununla alakalı bir örnek ise, dönemin Rodina cemiyeti liderlerinden ve aynı zamanda
dönemin Smolyan Müftüsü olan Svetoslav Dukhovnikov’un Plovdiv müftüsüne
gönderdiği mektupta, “Biz artık kendimize “Pomak” ya da “Ahriyan” demiyoruz.

307 A.y., s. 4096.
308 A.y., s. 4098.
309 Hüseyin Memişoğlu,”Pomaklar,” İslam Ansiklopedisi, C.34, s. 321.
104
Bunun yerine artık idari ve akademik olarak kabul edilen Bılgaro Müslümanlar
kelimesini benimsiyoruz.” demiştir.310
Bu açıdan bakıldığında Bılgaro Mohemadan terimi özellikle 1930-1940
dönemi sırasında birçok eğitimli Bulgar tarafından da tercih ediliyordu. Burada
Pomaklar için Bılgaro Mohemadan terimi özellikle “Pomak” kelimesinin tarihsel
olarak peşinde getirdiği kötü çağrışımlardan da bir çeşit kurtulma olarak karşımıza
çıkmıştır.
Buna göre Bulgaristan’da söz konusu gelişmelerin olduğu bu dönemde
aralarında Pomakların da bulunduğu göçmenleri kapsayan bazı göç hareketleri
meydana gelmiştir. Kaynaklara göre, Türkiye’ye Bulgaristan’dan yapılan göçlerde,
1923-1933 yılında 100.000, 1934 sonrasında ise 80.000 göçmen gelmiştir.
Ömer Duman Rumeli’den Samsun’a yapılan göçleri incelediği çalışmasında,
özellikle 1928 yılında Bulgaristan idaresinin Pomaklar üzerindeki baskıyı
arttırmasının sonucunda Pomakların Türkiye’ye doğru göç etmeye başladığını ve
bunun yanında Türkiye’nin Pomakların göçünü kabul ederek bunların büyük bir
kısmını iskanlı statüde kabul ettiğini belirtmektedir.311 1923-1933 yıllık süreçte
Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaklaşık 100.000 kişinin göç ettiği ve bunlar arasında
Pomakların da olduğu bilinmektedir.
Bunun yanında Bulgaristan göçleri 1930’ların başında bir yavaşlama dönemine
girse de bu dönemde Bulgaristan’ın uyguladığı politikalar neticesinde 1934’lerden
itibaren tekrar artmaya başlamıştır. Ömer Duman Bulgaristan’dan 1934 sonrasında
artan göç hareketlerine başlıca iki sebep göstermektedir. Buna göre, ilk olarak 1929
Ekonomik Buhranı’nın Bulgaristan ekonomisini de etkilemiş olması ve bunun
sonucunda Bulgaristan Hükümeti’nin azınlıkların (burada başta Türklerin) vergi
yükünü 8-10 kat arttırmasıdır. İkinci sebep ise, dünya genelinde güç kazanan faşist

310 Todorova, a.y., pp. 306-307.
311 Ömer Duman, Rumeli’den Samsun’a Göç (1923-1970), Samsun, Samsun Büyükşehir Belediyesi
Kültür Yayınları, 2010, s. 50.
105
hareketlerin varlığını Bulgaristan’da da göstermeye başlaması ve bunun Türkler
üzerindeki etkileridir. 312
1928 yılında özellikle Karadeniz bölgesine yerleştirilen Pomakların göçleri söz
konusu olduğunda, Pomakların “iskânlı” göçmen statüsünde Türkiye’ye kabul edildiği
ve dolayısıyla devlet eliyle bir yerlere yerleştirildikleri görülmektedir. Daha öncede
değinildiği gibi özellikle 1928 sonrasında Bulgaristan Hükümeti’nin asimilasyon
politikasından kurtulmak isteyen Pomakları Türkiye iskanlı göçmen olarak kabul
etmiştir. Buna göre 1928 döneminde Türkiye’ye gelen Pomaklar başta Antalya,
Giresun ve Ordu vilayetlerine yerleştirilecekti.313 Fakat daha sonra Samsun da
Pomakların yerleştirilecekleri vilayetler arasında eklenmiştir. Ömer Duman
Rumeli’den Samsun’a yapılan göçleri incelediği çalışmasında, 1928 döneminde
Samsun’a yerleştirilen Pomakların sayısı hakkında net bir rakam veremezken, net bir
rakam olarak örneğin 1929 yılının ortalarında Samsun’da Muamlı köyüne yerleştirilen
50 hanelik bir Pomak gruptan söz etmektedir. 314
1933 yılındaki göçlerde de yine Pomakların yaşadığı yerlerden Nevrekop ve
Darıdere’den göç edenlerin de Samsun’a (özellikle Bafra’ya) yerleştirildiği
belirtilmektedir. 1933 yılından 1935 yılının sonuna kadar 156 kadar hanenin SamsunBafra’ya yerleştirilmiştir.315 Örneğin bu çalışmanın örneklem köyünde yaşayan
Pomakların akrabalarının yaşadığı Bulgaristan-Yunanistan sınırında yer alan
Bulgaristan’daki Pomak köylerinde de 1930’lu yıllarda Türkiye’ye göç ederek
öncelikle Çanakkale’ye daha sonrasında ise Samsun’a yerleştirilen Pomaklar vardır.
Özellikle Karadeniz Bölgesi’ne iskân edilmiş Pomaklar dışında, özellikle 1937
yılında Bulgaristan’ın Nevrekop Borovo köyünden yaklaşık 150-160 kişilik bir grubun
da Ege Bölgesi’nde Manisa, bunun dışında Kayseri Pınarbaşı ilçesinin Olukkaya
köyüne, Niğde’nin Bor kasabasına ve Konya’nın Çumra kasabasına yerleştirilmesi ile
de devam etmiştir.316

312 A.e., s. 51.
313 A.e., s. 53.
314 A.e.
315 A.e., s. 54.
316 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 74.
106
3.4. 1950’li Yıllarda Pomak Göçleri
Türkiye’ye doğru yapılan Pomakların göç hareketleri, Bulgaristan’ın İkinci
Dünya Savaşı sonrasında komünist bir rejim ile yönetilmeye başlamasından
etkilenmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki süreçte iktidara gelen Vatan Cephesi
Hükümeti, bir önceki dönemde özellikle Rodoplar’da Pomaklara yönelik asimilasyon
kampanyalarının en önemli kolunu yürüten “Rodina” derneğini gerçekleştirdiği
faaliyetleri “faşizan” olarak nitelendirirken, isimleri değiştirilen Pomakların da
isimlerinin geri iade edilmesi için kanun çalışmalarına başlamıştır.317 Dolayısıyla
Bulgaristan’da komünist yönetimin başa gelmesinin ardından başlangıçta Pomaklar
açısından olumlu olarak gözüken faaliyetler meydana gelirken ilerleyen dönemlerde
bu durum sürekliliğini korumamıştır. Söz konusu bu dönemi takiben ise Bulgaristan
ve Türkiye arasında Ankara’da imzalanan 1925 tarihli İkâmet Sözleşmesi’nin
uygulanması iptal edilmiş ve 1950 yılında sınır kapılarının açılarak Türkiye’ye gitmek
isteyenlerin Türkiye’ye kabulü Türk tarafından talep edilmiştir.318
Bunun yanında aynı zamanda Bulgaristan’da yaşayan Pomakların durumu
1944 yılında ülkenin yönetimini ele alan Vatan Cephesi Koalisyonunun
kurulmasından sonra nispeten iyileşmiştir. Bu dönemde Pomaklara karşı
gerçekleştirilen zorla isim değiştirme operasyonlarına son verilmiş, isteyenlerin arzu
ederlerse eski isimlerini geri alabilecekleri ifade edilmiş, bunun yanında 1870 öncesi
kullanımına rastlanılmayan fakat bugün de literatürde Pomaklar kelimesi ile eş anlamlı
kullanılabilen “Bılgaro Mohemadan”
319 kullanımının da Rodoplar’dan gelen bir heyet
ile tartışılarak kullanımın terk edilmesi, onun yerine bu toplumu sadece “Pomaklar”
şeklinde çağırılması da kararlaştırılmıştır.320 Fakat Ömer Turan’ın da belirttiği gibi
Bulgaristan’daki Müslümanların durumundaki komünist yönetimin başa gelmesi
sonrası bu rejimin kendi gücünü ülke içinde sağlamaya başladığı dönemde meydana
gelen göreceli iyileşme, rejimin ülke çapında gücünü sağlamlaştırmasından sonra ise
bu durum tersine çevrilmiş ve rejim ülkedeki özellikle azınlık durumundaki

317 Kamil, Bulgaristan Türkleri…, s. CXLIII.
318 Kamil, a.g.e., s. 43.
319 Gözler, a.y., s. 1402.
320 Pınar, a.y., s. 803-835.
107
Müslümanların maruz kaldığı en şiddetli ırkçı Bulgarlaştırma faaliyetlerine
girişmiştir.321
İbrahim Kâmil 1950-1951 yılları arasında Bulgaristan Komünist Rejim’inin
tek taraflı kararıyla, bu yıllar arasında Bulgaristan’dan 154.393 kişinin geldiğini ve bu
kişiler arasında Bulgaristan Türkleri ile Romanlar ve Pomakların322 da olduğunu
belirtmektedir.323 1950-1951 göçleri bir başka açıdan daha önemlidir, çünkü bu
dönemde gerçekleştirilen göçler Sovyet Ordusu tarafından işgal edilen ve sonrasında
başa gelen komünist rejimin uygulamaları sonrası gerçekleşen ilk göç hareketidir aynı
zamanda.324 Dolayısıyla Bulgaristan’da İkinci Dünya Savaşı Sovyetler Birliği işgali
ile başa getirilen komünist rejimin hem iç politikasından hem de dış politikasında da
büyük bir Sovyet etkisi hâkimdir. Bulgaristan’dan komünist rejimin yönetimi altında
Türkiye’ye doğru gerçekleştirilen göçler de özellikle Sovyetlerin etkisi ile beraber
ülkenin ekonomik yapısında merkezileşmeye gidilmesi ile yakından ilgilidir.325 Bu
açıdan göçlerle ile en çok ilişkili olan yeni gelişmelerden birisi ise komünist parti
kararı ile uygulamaya konulan Köy Tarım Kooperatifleri ismi verilen (TKZS) koleftif
tarım çiftlikleridir.326 1950 yılında kurulmaya başlanan Köy Tarım Kooperatifleri ile
toprakları kamulaştırılan çiftçiler de bu kooperatiflerde çalışmaya zorunlu tutulurken,
özellikle kooperatiflerde çalışan çiftçiler yoluyla sosyalist bir toplum oluşturulması
hedeflenmiştir.327 Bunun yanında tarımda makineleşmeye ve modernleşmeye
gidilmesi kırsalda insan gücüne duyulan ihtiyacı azaltmış bu durumda özellikle kırsal
bölgelerde göç hareketleri üzerinde itici bir sebep olarak ortaya çıkmıştır.328 Diğer
tarafta ise özellikle Türk-Müslüman gençlerin çalıştırıldığı “trudovak” ismi verilen
yapılarda çalıştırılmıştır.329 Bunun beraberinde ise yönetim özellikle Bulgaristan’ın
Yunanistan sınırında yaşayan Pomakları da Bulgaristan’ın daha iç bölgelerine göç

321 Ömer Turan, The Turkish Minority…, p. 302.
322 İbrahim Kamil söz konusu makalesinde Pomaklar için “Pomak Türkleri” ifadesini kullanmaktadır.
323 İbrahim Kamil, “Bulgaristan’dan Türkiye’ye Gerçekleşen 1950-1951 Göçünün Nedenleri,” Balkan
Araştırma Enstitüsü Dergisi, C.5, s. 32.
324 A.y., s. 34.
325 A.y., s. 41.
326 A.y.
327 A.y.
328 A.y.
329 A.y.
108
ettirme kararı alarak, İbrahim Kâmil’in belirttiği şekilde “yaklaşık bin kişilik” bir
grubu Pernik’teki kömür madenlerinde, diğer bir başka grubu ise Veliko Tırnova’da
bulunan Zlataritsa ve Stevrek, diğer bir grubu ise Kazanlık’a bağlı Pavel Banya köyüne
göç ettirmiştir.330 Bu yolla komünist parti ülkedeki “komünist” faaliyetlere engel teşkil
edebileceği düşünülen grupları ülkenin sınırından, ülkenin iç taraflarına doğru göç
ettirerek bu gruplara karşı duyduğu “güvenlik kaygılarını” da bu şekilde azaltmayı
amaçlamıştır.331 Dolayısıyla yaşadıkları bölgelerden ülkenin daha iç kısımlarına doğru
göç ettirilen Pomaklar için ise bu durum Türkiye’ye doğru gerçekleşecek göçler
açısından itici bir sebep olarak ortaya çıktığı savunulabilir.
Aynı zamanda Marksist-Leninist eğitime tabi tutulan Müslüman-Türk
aydınlar, din adamları, çocuklar da Bulgaristan’daki Müslüman-Türk toplumu
açısından göçler açısından önemli bir itici etken olarak ortaya çıkmıştır.332 Özellikle
Köy Tarım Kooperatifleri adı verilen kolektif çiftlikler Bulgaristan’da Müslüman
nüfusun yoğun olduğu ve Pomak nüfusun da yaşadığı Filibe (Plovdiv), Plevne
(Pleven), Stanimaka (Asenovgrad) gibi şehirlerin köylülerin tepkisini çekmiş ve bu
bölgelerde yaşayan köylüler bu uygulamaya karşı protesto gösterileri
gerçekleştirmişlerdir.333 Gerçekleşen bu protesto hareketlerine ise rejimin yaptırımları
oldukça ağır olmuş ve bu süreç sonucunda kooperatifleştirmeye karşı çıkan birçok
Müslüman rejim zoruyla çeşitli yollarla zorla kooperatif üyesi haline gelmiştir.334
Diğer tarafta Kâmil’in bahsettiği şekilde komünist yönetim Pomakların da dahil
olduğu ülkenin özellikle Müslüman azınlığından kooperatiflere gelen bu tepkileri hem
bu uygulama sonucunda köylülerin oldukça az bir gelir elde etmesi hem de İslam
dininin bu tarz bir faaliyeti desteklememesi olarak yorumlamıştır.335 Dolayısıyla bu
açıdan bakıldığında Müslüman azınlığın dini komünist parti faaliyetleri karşısındaki
engellerden biri olarak ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu durum aynı zamanda ülkedeki

330 Kamil, Bulgaristan Türkleri…, s. CXLIV.
331 A.g.e.
332 Kamil, “Bulgaristan’dan Türkiye’ye…”, s. 41.
333 A.y.
334 A.y.
335 Kamil, Bulgaristan Türkleri…, s. CXLVI-CXLVII.
109
bütün dini pratikleri ama en ağır şekliyle de Müslümanları hedef alan politikaları daha
iyi açıklayabilmektedir.
Bunun yanında İbrahim Kâmil’in aktardığına göre Bulgaristan Komünist Parti
yönetimin 1948’de gerçekleştirdiği toplantılardan birinde söz konusu bu durum parti
belgelerinde aşağıdaki şekilde dile getirilmiştir,
“Aramızda kalması şartıyla şunu söylemek lazımdır. Büyük bir sorunumuz var. Dünden kalan
bir şey değil. Bizim güney sınırımızda Bulgar olmayan bir halk var. Bu bizim sürekli kanayan
yaramızdır. Komünist Partisi ve Bulgaristan Devleti olarak bir sebep bulmalı, onları oradan
yok etmeli ve başka yerlere sürgün etmeliyiz. Yerlerine Bulgar asıllı halkı yerleştirmeliyiz.”336
Diğer tarafta ise Stalin özellikle Bulgaristan’ın güneybatı bölgesinde yaşayan
Pomakların “Ortodokslaştırılmasına” yönelik faaliyetlerde bulunulmasını, Sovyetlerin
Gürcistan’da Müslümanlara karşı uyguladıkları “Ortodokslaştırma” faaliyetlerini
örnek göstererek Müslüman Pomaklara yönelik böyle bir politika tavsiyesinde
bulunmuştur.337
Söz konusu bu dönemde Bulgaristan Türkleri’nin Türkiye’ye göçünün
sağlanması bir politika olarak ortaya çıkarken, Pomaklar için ise “Ortodokslaştırma”
faaliyetlerinin yapılması kararlaştırılmış ve bu nedenle Pomakların göçlerine izin
verilmemesi, izin verilmesi durumunda ise Pomakların birçoğunun da Türkiye’ye
“Türklük” bilinci ile göç edebileceği düşünülmüştür.338
Diğer tarafta ise İbrahim Kâmil’in yayımladığı belgelerde belirttiği üzere 1955
yılında Todor Jivkov’un kendisinin hazırladığı raporda belirttiği şekilde,
“…yeni nüfus cüzdanları dağıtımı sırasında Rodoplardaki Pomak Türklerinin339 “Bulgar
Müslümanları” ve Pirin bölgesinde yaşayanların “Makedon” olduklarını yazmaları istendiği
için bu cüzdanları almadıkları, Bulgar vatandaşı olarak kayıt olmak istemedikleri, kendilerini
Türk hissettiklerini belirttikleri ifade edilmiştir. Ayrıca Pomak Türklerinden bazılarının Türk
halkı ile sıkı ilişkiler içerisinde olduğu, hatta Türkiye’ye göç etmek istediği belirtilmiştir.”340
Yukarıdaki belgede de görüldüğü üzere komünist yönetimin özellikle
Pomakların “kendilerini” tanımlama hâline iktidar eliyle tepeden inen bu müdahale

336 Ts. D. A., f. 1, op. 5, a.e., 19, l. 17; İskra Baeva vd., Sledvoennoto Desetiletie na Bılgarskata Vınşna
Politika (1944-1955), Lektsionen Kurs, İz. Polis, Sofya, 2003, s. 205., Aktaran İbrahim Kamil, a.y., s. 44.
337 A.y., s. 45.
338 Ts. D. A., f. 1, op. 6, a.e., 653, l. 26., aktaran İbrahim Kamil, a.y., s. 46.
339 İbrahim Kamil söz konusu kitabında Pomaklar için “Pomak Türkleri” ifadesini kullanmaktadır
340 Kamil, Bulgaristan Türkleri…, s. CXLVI.
110
Türkiye’ye doğru yönelen Pomak göçlerinin itici sebeplerinden biri olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Ortaya çıkan bu gelişmeler üzerine ise Bulgaristan’da Pomakların da dahil
olduğu birçok Müslüman-Türk Türkiye’ye göç etme talebiyle Türkiye’nin
Bulgaristan’daki diplomatik temsilcilerine göç etmek üzere başvuruda bulunmuşlar ve
göç etmek istemelerin en büyük sebebi olarak ise tarım arazilerinin
kooperatifleştirilmesi, zorunlu olarak insanların bu kooperatiflerde çalışmaya
zorlanması, dini baskıları göstermişlerdir.341 Diğer tarafta ise Bulgaristan’da Pomak
nüfusun yoğun olarak yaşadığı Eğridere (Ardino) ve Darıdere’de (Zlatograd)
Pomaklar, Türkiye’ye göç etmek için kendilerine de Bulgaristan Türkleri ile aynı
sayıda göç izni verilmesini rejimden talep etmişlerdir.342 Fakat özellikle Pomakların
yaşadığı bazı bölgelerde Pomaklardan gelen göç taleplerine karşı Bulgaristan
komünist rejimin bu topluluğun “Bulgar Müslümanı” oldukları gerekçesiyle onay
verilmemesi gerektiğini belirtmiştir. 343
Bunun yanında İbrahim Kâmil Komünist Parti’nin “gizli ibareli” belgelerinde,
Pomak nüfusun yaşadığı Yablanitsa, Slaşten, Tuhovişte, Kornitsa, Pletena, Yakoruda
gibi Bulgaristan’ın güneybatı sınırında yaşayan Pomakların bir kısmını daha kuzeyde
bulunan Yukarı Cuma’ya (Blagoevgrad) göç ettirirken, aynı bölgelerde yaşayan bir
kısım Pomak ise Türkiye’ye göç etmiştir.344 Diğer tarafta Komünist Parti’nin
kolektifleştirme gibi politikalarına karşı çıktıkları ise Bulgaristan’ın kuzey bölgelerine
sürülmüş olan Pomakların da Türkiye’ye göçüne için verilmesi kararlaştırılmıştır.345
Diğer tarafta Türkiye ise Bulgaristan’dan bir anda büyük bir göç dalgası yerine 1947-
1950 yılları arasında her yıl ortalama bin-iki bin kişilik bir göçmen grubunun
Türkiye’ye kabul edilmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir.346
Fakat İbrahim Kâmil’in Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile ilgili
çalışmasında Bulgaristan komünist rejiminin göç politikası ile ilgili sonraki süreçte,

341 Kamil, “Bulgaristan’dan Türkiye’ye…”, s. 47.
342 A.y.
343 A.y., s. 52.
344 A.y.
345 A.y., s. 48.
346 A.y., s. 49.
111
göç ettirilmesi düşünen Müslüman nüfusun kaybının özellikle tarımsal faaliyet için
Bulgaristan ekonomisi açısından bir probleme yol açabileceği endişesi ile de özellikle
Pomakların zorla Müslümanlaştırılmış “Bulgar Müslümanları” oldukları gerekçesiyle
izin verilmemesi de gerektiği de belirtilmiştir.347 Bu açıdan 1950-1951 yılları arasında
Bulgaristan’da yaşayan Pomakların sayısının, Bulgaristan komünist partisinin
özellikle tarımsal üretimde meydana gelecek azalma endişesi sebebiyle Türkiye’ye
doğru gerçekleştirilecek göçlerde azaldığı düşünülmektedir.
Bununla beraber meydana gelen göçlerde, bir göç sebebi olarak ortaya
çıkabilecek uygulamalardan biri olan, Pomaklara yönelik isim değiştirme
operasyonları Balkan Savaşlarını takip eden süreçten sonra da devam etmiştir. İkinci
Dünya Savaşı sonrası Komünist bir yönetim benimseyen Bulgaristan’da Pomak nüfusa
yönelik bu operasyonlar devam etmiştir. Ve bunun sonucunda belli başlı dönemlerde
tarafından zorla gerçekleştirilen bu operasyonlara bölgede yaşayan Pomakların bugün
benimsedikleri kimliklerinde beraberlerinde getirdikleri olaylar olmuşlardır. İsim ve
din değiştirme operasyonları sonucu Bulgaristan Rodoplar bölgesinde yaşayan bazı
Pomakları Bulgarların çoğunlukta olduğu köylere zorunlu göçe de tabi tutmuştur. Bazı
Pomak aileler bir süre sonra eskiden yaşadıkları Rodop bölgesine dönerken, birtakım
ailelerde bu zorunlu göç ettirildikleri bölgelerde yaşamaya devam etmişlerdir,
günümüzde bu bölgeler Rodoplar ve Lofça dışında Pomak nüfusun da yaşadığı
bölgelere dahil olmuşlardır.
1950 dönemi Türkiye’ye yönelik Pomak göçlerinde Bulgaristan’daki siyasi
yapıda meydana gelen değişiklik ve bu durumun Pomakların ya da daha geniş
çerçevede ülkedeki Müslümanların hayatlarına yansıması da Bulgaristan’dan
Türkiye’ye yönelik göçleri arttırmıştır.

347 İbrahim Kamil, “Pomak Türklerinin “Kimlik” Mücadelesi ve Bulgaristan Komünist Partisinin Gizli
Kararları (1948-1984),” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, C.59, 2017, s. 448.
112
Bulgaristan’ın sosyalist rejime geçmesini izleyen süreçte, Bulgaristan’dan
1950-1953 periyodunu izleyen süreçte içerisinde Pomakların da yer aldığı 250.000
Müslüman-Türk Türkiye’ye göç etmiştir.
Diğer bir kaynağa göre ise 1950-1960’lı yıllarda Yugoslavya ve
Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaklaşık 150.000 göçmen geldiği, bunlar içerisinde
Pomakların da bulunduğu ortaya konulmuştur 348
Nurcan Özgür Baklacıoğlu 1955-1960 arası dönemde, nüfus sayımında anadili
Pomakça olan kişiler ile dönemin ortalama doğal nüfus arasındaki farka dayanarak
yaptığı değerlendirmeye göre, bu söz konusu dönemde sayısı 5.520 kişi bulan bir
Pomak topluluğunun Türkiye’ye göç yoluyla geldiğini tespit edilebileceğini
belirtmiştir.349
Diğer tarafta Yunanistan’da Pomakların bu dönemdeki göç hareketlerin de
önemli bir kaynak ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Yunanistan’daki iç
savaş sırasında birçok Müslüman, Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde Türkiye’den
sığınma hakkı talep etmiştir. 1951 yılında Yunanistan’da durumun normale
dönmesinde sonra Türkiye buradan gelen sığınma taleplerini kabul etmeyi bırakmıştır.
1950’li ve 1960’lı yıllar arasında Yunanistan’da ise 26.000 kadar kişi Türkiye’ye göç
etmiştir. Bu kişiler arasında Pomaklar da bulunuyordu.350
Bununla beraber özellikle Bulgaristan’da komünist rejimin iktidarı ele
geçirmesinde sonra, bu ülkedeki Müslümanlara yapılan baskılar da TBMM’deki
tartışmalara şu şekilde yansımıştır,
“…Balkanlarda muhtelif Balkan devletlerine mensup çete ve kıtalar tarafından Türk ve
Müslüman dindaş ve ırkdaşlarımızın koyun boğazlar gibi sürü halinde imha edilmekte ve
bilhassa Bulgaristan Hükümeti Garbî Trakya’da bulunan halisüddem Türk ırkına mensup
Pomakların Türk isimlerini Bulgar isimleriyle değiştirtmekte ve ferace giyen kadınlarının
feracelerini cebren çıkartarak fotoğraflarını aldırıp Bulgar isimlerini taşıyan yeni nüfus
tezkerelerine yapıştırmakta olduklarını ve buna razı olmayanları kafile halinde katlettiklerini
oralardan gelenlerden işittim. Bu hususta Dışişleri Bakanlığının bilgisi derecesi ile bu

348 A.y., s. 97.
349 Baklacıoğlu, a.e., s. 472.
350 İçduygu, Sert, a.y., p. 98.
113
facianın meni ve oradaki hamisiz kalmış bulunan dindaş ve ırkdaşlarımızın himayelerinin
temini için ne gibi tedbir alınmış bulunduğunun izahına delâletlerini dilerim.”
351
Yukarıda bahsedilen bu tartışmadan da anlaşılacağı üzere Pomakların
durumları ile ilgili Türkiye’de bir endişe durumunun olduğu açıktır. Bu durum daha
sonra Pomakların Türkiye’ye göçleri ile ilgili tartışmalara da yansımıştır.
1947 sonrası dönemde Pomakların Türkiye’ye göçü söz konusu olduğunda
meclisin bu konuyu nasıl ele aldığını bakılacak olursak ise bu durumun meclisteki
tartışmalarda aşağıdaki şekilde yer aldığı görülmektedir,
“Arkadaşlar, bu Pomak dediğimiz ırk halisüddem Türk’türler. Toroslardaki Tahtacı dediğimiz
Türkler gibidirler, ancak lisanları Bulgarcadır. Zaten hepimiz biliyoruz ki, onlar kabul etmese
bile Bulgarlar da bu ırktandır. Onlar Müslüman olmuşlar, fakat öyle Müslüman olmuşlar ki
tam manasıyla onların kadınlarının feraceleri vardır, onların yüzünü gören hiçbir erkek
yoktur. İşte arkadaşlar Bulgarlar bu zavallı Türk kadınlarının feracelerini parçalayarak
fotoğraflarını alıyorlar. Ellerine verdikleri Bulgarca isimli nüfus tezkerelerine yapıştırıyorlar.
Binaenaleyh Bulgar, Yunan ve Yugoslav Hükümetleriyle derhal ve süratle temasa geçilerek
oradaki yurttaşlarımızın memleketimize gelmeleri işi temin edilsin. Bunu istemek bizim en
büyük hakkımızdır. Sözüme bu suretle son vererek hepinizin bu hususta yardımcı olmanızı
temenni ederim.”
352
Yukarıda bahsedilen alıntı meclisteki, özellikle Demokrat Parti-CHP
arasındaki, tartışmalarda Pomakların göç meselesinin nasıl ele alındığını yansıtması
açısından önemlidir. Bunun beraberinde 1947 yılındaki Bakanlar Kurulu kararnamesi
ile Bulgaristan’dan 500.000 kadar Türk ve 30.000 kadar Pomak’ın da Türkiye’ye
yerleştirilmesi kabul edilmiştir.353
1950’li yılların Pomak göçleri incelendiğinde, bu göçler ile 1947-1956 yılları
arasında Bulgaristan’da komünist rejime karşı faaliyet göstermiş olan silahlı direniş
grubu da önemlidir. Çünkü bu dönemde Bulgaristan’daki komünist rejim özellikle
Balkan ve Pirin dağları bölgesinde faaliyet gösteren Goyran Hareketi354’ne karşı
yürüttüğü mücadelede özellikle Nevrekop bölgesinde birçok Pomak’ı, Şumnu,
Razgrad, Eski Cuma gibi Türklerin yoğun olduğu kuzey bölgelerine sürmüştür.355

351 Pınar, a.y., s. 825.
352 A.y., s. 827.
353 A.y.
354 Bulgaristan’da 1946-1956 yılları arasında komünist rejime karşı faaliyet gösteren silahlı direniş
grubu. Bkz. Raymond Detrez, Historical Dictionary of Bulgaria, London, The Scarecrow Press, 1997,
pp. 225-226.
355 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 83.
114
Aynı şekilde Bulgaristan’ın güneybatı bölgesindeki köylerde de benzer şekilde bazı
aileler toplu halde Şumnu’ya sürülmüş ve burada Türkler ile etkileşim halinde olarak
Türkçe de öğrenmişlerdir, daha sonra ise tekrar köylerine geri dönebilmişlerdir.356
Fakat kuzey bölgelerine sürgün edilen Pomakların bazıları da eski köylerine geri
dönmemiş, bunun yerine Bulgaristan Türkleri ile beraber Türkiye’ye doğru göç
etmeye başlamışlardır. Bu nedenle Goyran Hareketine karşı komünist rejimin
yürüttüğü mücadele ile Pomakların bu dönemdeki Türkiye’ye göçleri arasında da bir
ilişki bulunduğunu belirtmek gerekmektedir. Zelengora’nın aktardığına göre komünist
rejimin yürüttüğü bu mücadele çerçevesinde özellikle sınırda bulunan birçok Pomak
köyünde yapılan sürgünler nedeniyle insan kalmamıştır.357 Diğer tarafta İbrahim
Kâmil’in aktardığına göre Bulgaristan komünist partisinin belli dönemlerde
Pomakların göçüne izin vermesi üzerine Nevrekop’ta (Gotse Delçev) bulunan
Godeşevo, Jijevo, Marulevo, Kribul, Peritsa, Teplen ve Beslan köylerinde yaşayan
Pomaklar da Türkiye’ye göç etmek amacıyla dilekçe vererek başvuruda
bulunmuşlardır.358
1950-1951 yıllarında Türkiye’ye gelen göçmenlerin Türkiye’ye yerleşmeleri
ise öncellikle Bulgaristan’ın Svilengrad şehrinde toplanan göçmenler buradan trenle
Edirne’ye aktarılmışlardır.359 Göçmenler özellikle göçün başladığı ilk dönem olan
özellikle kış döneminde hem Svilengrad’da hem de Edirne’de ev ve gıda temini
açısından da bazı zorluklar ile karşılaşmışlardır. Bunu takiben 1951 yılının yaz
aylarında ise Türkiye’ye gelen göçmenler için özel olarak inşa edilen bir tren
istasyonunun açılması ile hem de barınma olanakları oldukça iyileştirilmiştir. 1950-
1951 göçmenleri Türkiye’ye giriş yapmış oldukları Edirne’den ise Tekirdağ’a ya da
İstanbul’a gönderilmişlerdir.360 Tekirdağ ve İstanbul’da ise buralardan hem Tekirdağ
ve İstanbul’daki köy ya da kasabalara hem de Türkiye’nin neredeyse tüm bölgelerine
aktarılmışlardır. Kostanick’in 1955 yılında yayımlanan çalışmasında belirttiğine göre

356 Emel Deniz, 2017 yılı Bulgaristan’ın Batı Rodoplar bölgesinde yaptığım görüşmeler ve
gözlemlerden notları.
357 Zelengora, Türkiye’deki…, s. 83.
358 Gruev, Mejdu Petolıçkata…, s. 110., aktaran Kâmil, “Pomak Türklerinin…,” s. 58.
359 Huey Louis Kostanick, “Turkish Resettlement of Refugees from Bulgaria, 1950-1953,” Middle East
Journal, Vol. 9, 1955, p. 48.
360 A.y., p. 48.
115
söz konusu bu dönemde 17.759 ile Tekirdağ en çok göçmenin yerleştirildiği il olurken
onu, 13.395 ile Bursa, 12.835 kişi ile ise İstanbul takip etmiştir.361 Bakıldığında Doğu
ve Güneydoğu Anadolu sınırında bulunan iller dışında diğer tüm bölgelere
göçmenlerin iskânının yapıldığı görülürken, göçmenlerin en çok Marmara ve Ege
bölgesine yerleştirildiği görülmüştür. İç Anadolu bölgesinde ise Ankara 5.142 kişi ile
Eskişehir ise 7.153 kişi ile yüksek sayıda göçmen iskânının yapıldığı iller olarak
karşımıza çıkmaktadır.362 Türkiye açısından ise gelen göçmenleri Türk ekonomisine
entegre etmek en temel amaçlardan biri olmuştur. Bu açıdan geldikleri yerlerde
örneğin buğday ekimi ile geçinen göçmenler Türkiye’de de buğday ekiminin yapıldığı
bölgelere, tütün ekimi yapılan bölgelerden gelinenler ise yine tütün ekimi yapılan
bölgelere yerleştirilerek zaman kaybetmeden ekonomiye entegre olmaları
amaçlanmıştır.363 Pomaklar açısından bakıldığında ise Rodoplar bölgesinde yaşayan
Pomakların genellikle tütüncülük faaliyetleri ile geçimlerini sağladıkları düşünülürse,
Türkiye’ye 1950-1951 döneminde Bulgaristan’dan gelen göçmenler arasında tütün
ekimi yapılan bölgelerde yerleştirilen göçmenlerin daha çok Pomaklar olduğu da
düşünülebilir. Diğer tarafta ise göçmenlere devlet tarafından hibe edilen tarım
arazilerini yirmi beş yıllık süre içerisinde satılması yasaklanarak, bir yandan hem
göçmenlerin ekonomik üretime katılımının sürekli hâle getirilmesi hem de
göçmenlerin yerleştirildikleri yerlerde kalıcı olmaları, Türkiye içerisinde farklı bir
bölgeye tekrar göç etmelerinin de önüne geçilmesinin amaçlandığı savunulabilir.364
İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde 1950-1951 yılları arasında meydana gelen
156 bin kadar Bulgaristan Türkünün Türkiye’ye göç etmesi ile sonuçlanan göç
hareketinde, özellikle 1940’lı Bulgaristan Türklerinin yaşadığı kuzey bölgelere sürgün
edilip burada Türkler arasında Türkçe öğrenerek, Türk olduklarına dair belgeleri yerel
görevliler sayesinde alan 5000 kadar Pomak da bulunmaktadır.365

361 A.y., p. 53.
362 A.y., p. 48.
363 A.y., p. 49.
364 A.y., p. 51.
365 Zelengora, a.e., s. 84.
116
SONUÇ
Balkanlar uzun bir dönem boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nın yönetimi
altında kalmış ve bu uzun hâkimiyetin bu coğrafyada yaşayan insanlar açısından da
dönüşümler ile sonuçlandığı bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. 19. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren ise Balkanlar’daki Osmanlı İmparatorluğu yönetiminin
zayıflamaya başladığı görülmektedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı takip eden
süreçten sonra ise Osmanlı İmparatorluğu yönetimi Balkanlar’daki gücünü ve
yönetimini artık büyük ölçüde kaybetmiştir. 93 Harbi olarak da bilinen, 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra, Balkan Savaşları ile devam eden süreçte ise, Osmanlı
İmparatorluğu Balkan coğrafyasındaki hâkimiyetini artık tamamen yitirmiş ve bu
sürecin ardından ise Balkanlar’da birbiri ardına birçok bağımsız ulus devlet ortaya
çıkmıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile başlayan ve sonrasında ise 1912-1913
yıllarında meydana gelen Balkan Savaşları ile devam eden söz konusu bu süreç
yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki topraklarının elden çıktığı anlamına
gelmemekteydi. Bu dönem aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan Müslümanlar
açısından da yüzyıllardır yaşamakta oldukları bu topraklardan artık ayrılma vaktinin
geldiğine de işaret etmekteydi. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeden
çekilmesi aynı zamanda burada yaşayan Müslüman toplulukların da o dönemde hâla
Osmanlı İmparatoluğu yönetimi altında bulunan topraklara doğru kitlesel olarak göç
etmesi ile sonuçlanmıştır. Balkan coğrafyasında söz konusu bu dönemde meydana
gelen kitlesel göç hareketlerine katılan Müslüman topluluklar arasında bu çalışmanın
temel öznesi durumunda bulunan Pomaklar da bulunmaktaydı. Türkiye’de yaşayan
Pomaklar söz konusu olduğunda, bu topluluğun Türkiye’ye doğru gerçekleşen kitlesel
göç hareketleri ile Osmanlı imparatoluğu’nun Balkan coğrafyasından geri çekilmesi
arasında da direct bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun
hâkimiyetini kaybettiği yerlerde yaşayan Müslüman halk da Osmanlı ordusu ile
beraber yaşadıkları bölgelerden geri çekilme eğilimi göstermekteydiler. Bu nedenle bu
117
çalışmada Pomaklar olarak adlandırılan bu topluluğun Osmanlı İmparatoluğu’nun
Balkan coğrafyasından geri çekilişi ile başlayan göç hareketleri incelenmiştir.
Bahsedilen bu tarihsel süreci daha iyi anlayabilmek adına, çalışmanın birinci
bölümünde öncelikle Türk tarih yazımında ve diğer ulusların tarih yazımında
Pomakların nasıl ele alındığı konusu değerlendirilmiştir. Türk tarih yazımı açısından
Pomakların durumuna bakıldığında, genel itibariyle Pomaklar hakkında olan Türkçe
kaynakların oldukça az ve kısıtlı olduğu görülmüştür. Var olan Türkçe kaynaklarda ise
Pomaklar ile ilgili ele alınan temel konunun bu topluluğun “kimlik” problem olduğu
görülmektedir. Tarih yazımı açısından bakıldığında, bu çalışmanın temel konusu olan
“Pomakların Türkiye’ye göç” süreci ile ilgili Türkçe olarak herhangi bir kaynağın
olmadığı görülmüştür. Hem Türk tarih yazımı açısından hem de özellikle Bulgar ve
Yunan tarih yazımı açısından değerlendirildiğinde, Pomaklar üzerinde uzun yıllardır
tartışılan “kimlik” problemi çerçevesinde ele alınmakla yetinilmiş bir grup olarak
karşımıza çıkmıştır. Söz konusu bu topluluk hakkında yapılan çalışmalarda ise
özellikle Soğuk Savaş’ın bitimini takip eden süreçte dikkat çeken bir artış olduğu
görülmüştür. Bu dönem sonrasında ele alınan çalışmalar ise bugün de önemli bir
Pomak nüfusa sahip olan Bulgaristan’da, özellikle Pomakların yaşadığı bölgelerde
yapılmış olan çalışmalardır. Bulgaristan merkezli yapılan bu çalışmaların konusu
açısından bakıldığında ise geçmiş dönemde olduğu gibi bu dönemde de topluluğun
“kimlik” probleminin araştırmacıların en çok ele aldığı konularda biri olduğu
görülmüştür. Pomaklar hakkındaki tarih yazımı açısından bakıldığında, özellikle
Soğuk Savaş sonrası dönemde yapılan çalışmalar ile bundan önceki dönemde yapılan
çalışmaların da konu olarak benzer şekilde “kimlik” temelli yapılan çalışmalar olsa da
bu konunun ele alınışı açısından iki dönem arasında bir farklılık olduğu da tespit
edilmiştir. 1990 sonrası dönemde araştırmacıların büyük bir bölümü topluluğun
“kimliği” konusunu, daha önceki dönemde genellikle arşiv belgeleri gibi tarihsel
bağlamından çıkararak daha çok bu topluluğun geçirdiği sosyal, ekonomik, kültürel ve
siyasal dönüşümler ile beraber bu topluluğun kendilerini “nasıl” tanımlamakta olduğu
sorularına yanıt aramaya yönelmişlerdir. Bu açıdan 1990 sonrası dönem ile bu dönem
öncesinde var olan tarih yazımı arasında da özellikle konunun “ele alınışı” açısından
önemli bir fark meydana gelmiştir.
118
Söz konusu bu çalışma açısından ise zaman kısıtlılığı nedeniyle Pomaklar
hakkındaki tarih yazımı bölümünde yalnızca Türkçe ve İngilizce kaynaklar
değerlendirilebilmiştir. Konunun bu bölümü için özellikle Pomakların yaşadığı diğer
iki önemli ülke olan Bulgaristan için Bulgarca kaynaklar ve Yunanistan için de
Yunanca kaynaklar da değerlendirilebilirdi. Fakat çalışmayı tamamlayabilmek için
kısıtlı bir zamanın olması bu kaynakların da değerlendirilme imkânını ortadan
kaldırmıştır. Bu konu hakkında ileride yapılacak çalışmalar açısından Pomaklar ile
ilgili özellikle Bulgarca ve Yunanca kaynakların da değerlendirilmesi konuyu daha iyi
anlayabilmek açısından büyük bir katkı sağlayacaktır.
Çalışmanın ikinci bölümünde ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde meydana
gelen kitlesel göç hareketlerinde Pomakların durumu değerlendirilmiştir. Bu dönem
için Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’dan çekilişinin başlangıcı olan 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı başlangıç noktası olarak alınmıştır. Hâli hazırda Pomakların da
Balkanlar’da yerleşik olarak yaşadıkları coğrafyadan göç etmeye başlamaları da bu
savaş sonucunda meydana gelmiştir. Çalışmanın bu bölümü açısından karşılaşılan en
büyük zorluklardan birisi ise söz konusu dönemde hem Batı hem de Osmanlı
kaynaklarında tüm Müslümanların “Müslümanlar” olarak kayıt altına alınmış olması
sebebiyle Pomakların izini sürmenin zorluğu olmuştur. Bu sebeple söz konusu bu
dönemde meydana gelen göç hareketlerinde Pomakların göç hareketlerini takip
edebilmek adına Pomakların yaşadığı bölgelerde gerçekleşen göç hareketleri
değerlendirilmiştir. Bunun yanında bu bölümde 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile
başlayan göç hareketleri aynı zamanda savaş sonrasında, özellikle Bulgaristan
Prensliği örneğinde görüldüğü gibi, Pomakların yaşadığı bölgelerin farklı siyasal
yönetimin altına girmesinden de etkilenmiştir. Bu sebeple bu bölüm dahilinde
Bulgaristan Prensliği’nin yönetimleri altındaki Müslümanlara uyguladıkları politikalar
da anlaşılmaya çalışılmıştır. Diğer tarafta göç edilen bölge olan Osmanlı
İmparatorluğu açısından da bu dönemdeki kitlesel göç hareketlerine yönelik olarak
ortaya konulan politikalar da incelenerek, söz konusu göç olgusu hem terk edilmek
durumunda kalınan yer açısından hem de yerleşilen yer açısından iki taraflı olarak ele
alınarak, konu daha geniş bir perspektif ile alınmaya çalışılmıştır. Örneğin yerleşilen
yer açısından Osmanlı İmparatoluğu’nda İttihat ve Terakki yönetiminin başa gelmesi
119
özellikle göçmenlerin iskânı açısından farklı politikaların ortaya çıkması ile
sonuçlanmış ve bu durumda bu konunun ana öznesi olan Pomakların bir bölümünün
bugün yaşadıkları yerlere nasıl bir süreç ile yerleştikleri sorusuna cevap bulabilmek
açısından oldukça önemli olmuştur.
Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurulmasından sonraki süreçte Türkiye’ye doğru gerçekleşen göç hareketlerinde
Pomakların durumu değerlendirilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen göç hareketlerinin
bakıldığında Osmanlı İmparatoluğu döneminde gerçekleşen göç hareketlerinden bazı
temel farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Bu temel farklılığın en önemlilerinden
biri Osmanlı İmparatoluğu’nun dağılmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurulmuş olmasıdır. Dolayısıyla bu dönem de Pomakların göç ettikleri Türkiye
topraklarında da artık yeni bir yönetiminin kurulmuş olması göç hareketleri açısından
da önemli olmuştur. Diğer tarafta ise bakıldığında öncellikle Osmanlı
İmparatoluğu’nun son döneminde meydana gelen Pomak göçleri, temel itibariyle
savaş sebebiyle meydana gelmiş göç hareketleri olması bakımından hem sebep
yönünden hem de göç eden nüfusun oranı yönünden, daha sonraki dönem olan Türkiye
Cumhuriyeti döneminde gerçekleşen göç hareketlerinden ayrı bir yere konulabilir.
Türkiye’ye doğru gerçekleşen Pomak göçlerinin bir bölümü de Lozan Anlaşması
sonrasında meydana gelen nüfus mübadelesi sonrasında gerçekleşmiştir. Mevcut
mübadele literatüründe ise mübadelede Pomakların durumu ile ilgili bir kaynağın
olmadığı görülmüştür. Bu sebeple çalışmanın bu bölümünde Edirne’nin Meriç ilçesine
bağlı mübadil bir Pomak köyünde 2018 yılında gerçekleştirilmiş sözlü tarih çalışmanın
bulguları paylaşılarak, literatürdeki bu eksikliğe bir katkı yapılması amaçlanmıştır.
Temelde bir sözlü tarih çalışması olarak köyde yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak on üç
kişi ile gerçekleştirilmiş olan görüşmelerde, topluluğun göç süreci ile ilgili hafızası,
topluluğun gelenekleri ve yerel dilin kullanımı gibi pek çok farklı konu ile ilgili
gözlemler elde edinilmiş ve bu bulgular çalışmanın Lozan Mübadelesi’nde Pomak
Göçleri kısmında verilmiştir. Söz konusu sözlü tarih çalışması Türkiye’ye farklı
dönemlerde gelmiş diğer Pomak grupları ile de gerçekleştirilerek, Pomakların
Türkiye’ye yerleşme ve göç süreci daha geniş ve zengin bir perspektif ile
anlaşılabilirdi. Fakat çalışmanın kısıtlı bir zaman diliminde gerçekleşmiş olması bu
120
imkânı da ortadan kaldırmıştır. İleride Türkiye’deki Pomaklar ile ilgili yapılacak olan
çalışmalarda, farklı dönemlerde Türkiye’ye göç etmiş Pomaklar ile gerçekleştirilecek
sözlü tarih çalışmaları literatürdeki bu boşluğu doldurmaya katkı sunmak açısından da
oldukça önemli olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonraki aşamada ise Pomak
göçlerinin daha çok kaynak ülkelerde meydana gelen siyasi rejim değişiklikleri sonucu
topluluk üzerinde artan dini, kültürel ve sosyal baskılar sebebiyle gerçekleştiği
görülmüştür. Bu durumun en önemli örneği 1944 yılında Bulgaristan’da komünist bir
idarenin yönetim başına gelmesinden sonra meydana gelen göç hareketlerinde
görülmüştür. Bu bağlamda çalışmada Pomakların Türkiye’ye göçü Türkiye’nin dönem
dönem değişiklik gösterebilen kendi göç politikası ile de ilişkilendirilerek, topluluğun
göç hareketler hem kaynak ülke hem de yerleşilen ülke açısından iki yönlü olarak ele
alınmıştır.
Sonuç olarak, bugün Türkiye’de yaşayan Pomakların Türkiye’ye göç sürecine
ilişkin çok küçük dahi olsa bir ışık tutmayı amaçlayan bu çalışmanın, topluluğun
Türkiye’ye göçlerinin hangi arka planlarda meydana geldiğinin anlaşılmasına katkı
sağlayacağını umuyorum.
121
KAYNAKÇA
Aarbakke, Vemund: “The Case of the Pomaks in Greece,” Slavia Islamica:
language, religion and identity, Vol.25, Ed. by., Robert D. Greenberg, Motoki
Nomachi, Hokkaido, 2012, pp. 149-177.
Adamou, Evangelia: “Bilingual speech and language ecology in Greek Thrace:
Romani and Pomak in contact with Turkish,” Language in Society, Vol. 39,
Cambridge, Cambridge Press, 2010, pp. 147-171.
Adamou, Evangelia, Fanciullo Davide: “Why Pomak will not be the next
Slavic literary language,” Linguistic Regionalism In Eastern Europe and
Beyond, Minority, Regional and Literary Microlanguages, Ed. by., Dieter
Stern, Motoki Nomachi, Bojan Belic, Peter Lang, Frankfurt am Main, 2018, pp.
40-65.
Âdem, Nuh: “Bulgaristan’ın Pomak Türklerine Uyguladığı Asimilasyon
Politikası,” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırklareli, Kırklareli
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018.
Ağanoğlu, Yıldırım H.: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanların Makus
Tarihi: Göç, İstanbul, İz Yayıncılık, 2012.
Akbaba Bozok, Bilgihan: “Göç, Kimlik, Müzik: Karaağaçlı Pomak
Topluluğunda Balkanlılık Tahayyülleri ve Kültürel Kimliğin Müziksel İnşası,”
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar
Enstitüsü, 2017.
Akgündüz, Ahmet: “Osmanlı İmparatorluğu ve dış göçler: 1783-1922,”
Toplum ve Bilim, Vol.80, İstanbul, 1999, s.144-170.
Aladağ, Ertuğrul: Aşkım Rodna: Bir Pomak Öyküsü, İstanbul, Belge
Yayınları, 1996.
122
Alp, İlker: Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar), Edirne, Trakya
Üniversitesi Yayınları, 2012.
Andrews, Alford, P.: Türkiye’de Etnik Gruplar, Çev. Mustafa Küpüşoğlu,
İstanbul, Ant Yayınları, 1992.
Arı, Kemal: Büyük Mübadele: Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925),
İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları, 1995.
Baklacıoğlu, Özgür, Nurcan: Dış Politika ve Göç: Yugoslavya’dan
Türkiye’ye Göçlerde Arnavutlar (1920-1990), İstanbul, Derin Yayınları, 2010.
Balikci, Asen: “Pomak Identity: National Prescriptions and Native
Assumptions,” Ethnologia Balkanica Journal for Southeast European
Anthropology, Vol. 3, 1999, pp.7-30.
Başaran, Fatma Nur, Tipigil Gürcüm Banu: “A Reflection on Pomak Culture
in Modern-Day Turkey: Traditional Female Clothing and the Bride’s Wedding
Outfit,” Folklore, Vol. 118, August, 2007, pp. 217-222.
Başaran Fatma Nur: “Çanakkale İli Biga İlçesi Pomak El Dokumaları ve
Pomak Genç Kız Kıyafeti,” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996.
Benovska-Sabkova, Milena: “Urban culture, religious conversion, and crossing
ethnic fluidity among the Bulgarian Muslims (“Pomaks”),” Glasnik
Etnografskog Instituta SANU, Vol.63, 2015, pp. 49-71.
Bieber, Florian: “Muslim Identity In The Balkans Before The Establishment of
Nation States,” Nationalities Papers, Vol. 28, 2000, pp. 13-28.
Boboc-Cojocaru, Alexandru: “The “Other Within” In The Balkans-The Case
of Pomaks,” Literature, Discourse and Multicultural Dialogue, Vol.1, 2013,
pp. 334-346.
Borislavova, White, Daria, Andrew P., White: “Grandma, What’s Your Name
Now? Life Narratives, Portraiture, and Reclaiming Identity In The Balkans”,
Bulgarian Studies, Vol.1, 2017, pp.86-101.
123
Milena Borden, “Muslims Under Bulgarian Communism The
“Betrayal’ of The Bulgarian Pomaks,” (Çevrimiçi)
https://www.academia.edu/34179366/Muslims_Under_Bulgarian_Communis
m_The_Betrayal_of_the_Bulgarian_Pomaks, 01.11.2018
Brooks, S.Robin: “Step-Mother Tongue: Language and Ethnicity
among Bulgarian Pomaks,” Berkeley Journal of Sociology, Vol. 46, 2002, pp.
27-45.
Brunnbauer, Ulf: “The Perception of Muslims in Greece and Bulgaria:
between the “Self and the “Other,” Paper for the Center for Austrian Studies,
1999, (Çevrimçi) http://www-gewi.kfunigraz.ac.at/csbsc/ulf/perceptions.htm,
08.09.2018.
Brunnbauer, Ulf: “The Dynamics of Ethnicity: Pomak Identities,”
EthnoAnthropoZoom, Vol. 2, 2016, pp. 81-114.
Cambazov, İsmail: Beşiğim ve Eşiğim, İstanbul, Erkam Matbaası, t.y.,
Yayına Hazırlayan İsmail Tuğrul.
Cambazov, İsmail: Bulgaristan’da Başmüftülük Tarihi (1878-1944),
Birinci Cilt, Bulgaristan Müslümanları Başmüftülük Yayınları, 2013.
Calotychos, Vangelis: The Balkan Prospect: Identity, Culture, and
Politics in Greece After 1989, y.y., Palgrave Macmillan US, 2013.
Curtis, William, Eleroy: The Turk and His Lost Provinces: Greece,
Bulgaria, Servia, Bosnia, Chicago, New York, Toronto, London, Edinburgh,
Fleming H. Revell Company, 1903.
Çavuşoğlu, Halim: Balkanlar’da Pomak Türkleri: Tarih ve SosyoKültürel Yapı, Ankara, Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı Yayınları,
1993.
Chukov, Vladimir: “Political Behavior of The Bulgarian Muslim
Community,” Regional Issues ISIM Newsletter, t.y., (Çevrimiçi)
https://openaccess.leidenuniv.nl/bitstream/handle/1887/17349/ISIM_4_politic
al_behavior_of_the_Bulgarian_muslim_community.pdf?sequence=1,
15.10.2018.
124
Çevik, Balka Z.: “Balkan Savaşları’nda Bulgaristan Yönetiminin Türk
Nüfusa Yönelik Uyguladığı Politikalar,” Yeni Türkiye Dergisi, RumeliBalkanlar Özel Sayısı, C.69, 2015, s.3829-3844.
Çokbankir, Ercan: Balkan Türklerinin Kökleri Arnavutlar,
Boşnaklar, Pomaklar, İzmir, Etki Matbaacılık, 2008.
Dayıoğlu, Ali: Toplama Kampından Meclis’e: Bulgaristan’da Türk
ve Müslüman Azınlığı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2005.
Dedeva, Nena: “The Young-Old Transnational Travellers On the
Transformation of Care Arrangements among Bulgarian Muslim Migrants in
Spain,” Multicultural Center Prague, (Çevrimiçi)
https://migrationonline.cz/en/e-library/the-young-old-transnational-travellerson-the-transformation-of-care-arrangements-among-bulgarian-muslimmigrants-in-spain, 29.07.2009.
Demetriou, Olga: “Prioritizing ‘ethnicities’: The uncertainty of Pomakness in the urban Greek Rhodoppe,” Ethnic and Racial Studies, Vol. 27, 2004,
pp. 95–119.
Deneva, Neda: “On the Margins of Two States: Flexible Selfidentification Strategies of Bulgarian Muslims in Spain,” Multicultural
Center Prague, (Çevrimiçi) https://migrationonline.cz/en/on-the-margins-oftwo-states-flexible-self-identification-strategies-of-bulgarian-muslims-inspain, Prag, 22 Nisan 2008.
Detrez, Raymond: Historical Dictionary of Bulgaria, London, The
Scarecrow Press, 1997.
Doğu, Nahit: “Bulgaristan’da Pomaklar parti kuruyor,” Al Jazeera
Türk, 14 Nisan, 2014, (Çevrimiçi) http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeeraozel/bulgaristanda-pomaklar-parti-kuruyor, 12.01.2018.
Duman, Ömer: Rumeli’den Samsun’a Göç (1923-1970), Samsun,
Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2010.
Dündar, Fuat: “Balkan Savaşı Sonrasında Kurulmaya Çalışılan
Muhacir Köyleri,” Toplumsal Tarih, C.14, 2000, s.52-54.
125
Dündar, Fuat: “Deporting Demos, Militarizing Nations: Forced
Migration and Conflicts in the Ottoman Empire and Modern Turkey(1908-
1947),” Migration to/and from Turkey: Changing Patterns and Shifting
Policies, Ed. by., Ayşem Biriz Karaçay, Ayşen Üstübici, The Isis Press,
İstanbul, 2014, pp.15-47
Dündar, Fuat: İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskân Politikası
(1913-1918), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001.
Dündar, Fuat: Modern Türkiye’nin Şifresi: İttihat ve Terakki’nin
Etnisite Mühendisliği (1913-1918), İstanbul, İletişim Yayınları, 2010.
Dzhuvalekov, Sabri: “Pomakların Dini Hayatı,” Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Konya, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2011.
Eminov, Ali: “Social construction of identities: Pomaks in Bulgaria,”
Journal of Ethnopolitics and Minority Issues in Europe, Vol. 6, 2007, pp.1-
25.
Eminov, Ali: “The status of Islam and Muslims in Bulgaria,” Institute
of Muslim Minority Affairs Journal, Vol. 8, 1987, pp. 278-301.
Eminov, Ali: “Are Turkish speakers in Bulgaria of Ethnic Bulgarian
origin?” Institute of Muslim Minority Affairs Journal, Vol. 7, 1986, pp.
503-518.
Eminov, Ali: Turkish and Other Muslim Minorities of Bulgaria,
London, Hurst and Company, 1997.
Ergene, Derya: “Türkiye’de Pomak Türkleri ve Sosyo-Kültürel Uyum
Süreci,” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Arel Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015.
Flershem, R.G., “Bulgaria Between Two Wars,” The Dalhouise
Review, Vol. 26, 1946, pp. 42-55.
Gençkal, Berkant: “Pomak perspektifleri: Kökenlerine dair tartışmalar,
etnik araştırmalar ve pesna geleneği,” Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul,
İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013.
Georgieva, Tsvetana: “Pomaks: Muslim Bulgarians,” Islam and
Christian Relations, Vol.12, 2001, pp. 303-316.
126
Ghodsee, Kristen: “Minarets after Marx Islam, Communist Nostalgia,
and the Common Good in Postsocialist Bulgaria,” East European Politics and
Societies, Vol.24, 2010, pp. 520-542.
Ghodsee, Kristen: “The Miniskirt and the Veil: Islam, Secularism, and
Women’s Fashion in the New Europe,” Historical Reflections, Vol. 34, 2008,
pp.105-125.
Gkiouzelidis, Triantafyllos: “The Pomaks of Rodopi: The Influence of
Local Media on Pomak Identity and Social Integration,” Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Selanik, Aristoteles Üniversitesi, Siyasat ve Ekonomi
Fakültesi, 2018.
Gözler, Kemal: “XV ve XVI’ncı Asırlarda Lofça Pomak Köylerinin İlk
Müslüman Sakinleri,” XIII. Türk Tarih Kongresi Tebliği, t.y. (Çevrimiçi)
http://www.kemalgozler.com/pomak-ttk-bildiri.htm, 20.11.2018.
Gültekin, Aysun: “XIX. -XX. Yüzyıllarda Pomak Türkleri,”
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Edirne, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2017.
Günşen, Ahmet: “Pomaks as a Balkan Community and Evidence of
Turkishness in Their Percepcions of Identity,” Balkan Araştırma Enstitüsü
Dergisi, Vol. 2, 2013, pp. 35-54.
Hacısalihoğlu, Mehmet: Doğu Rumeli’de Kayıp Köyler: İslimye
Sancağı’nda 1878’den Günümüze Göçler, İsim Değişiklikleri ve
Harabeler, İstanbul, Bağlam Yayıncılık, 2008.
Hacısalihoğlu, Mehmet: “Muslim and Orthodox Resistance against the
Berlin Peace Treaty,” War and Diplomacy: The Russo-Turkish War of
1877-1878 and the Treaty of Berlin, Ed. by., M. Hakan Yavuz, Peter Sluglett,
University of Utah Press, 2015, pp. 125-143.
Hatipler, Mustafa: Selanik’ten Edirne’ye İnsan Ziyanlığı (gözyaşı,
hicran ve büyük mübadele), İstanbul, Assos Yayınları, 2003.
Haksöz, Cengiz: “Between ‘Unwanted’ and ‘Desired’ Populations:
Comparing Citizenship and Migration Policies of Bulgaria, Greece and
Turkey,” Balkan Social Science Review, Vol.9, 2017, s.23-47.
127
Hirschon, Renee: Ege’yi Geçerken: 1923 Türk-Yunan Zorunlu
Nüfus Mübadelesi, Çev. Müfide Pekin, Ertuğ Altınay, İstanbul, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 2007.
Ivanov, Andrey: “Minority Nationalism in the Balkans: the Bulgarian
Case,” Institute for Market Economics, t.y., (Çevrimiçi)
https://ime.bg/en/articles/minority-nationalism-in-the-balkans-the-bulgariancase/, 06.06.2018.
İçduygu, Ahmet, Sert, Deniz: “The Changing Waves of Migration from
the Balkans to Turkey,” Migration In The Southern Balkans: From
Ottoman Territory to Globalized Nation States, Ed. by., Hans Vermeulen,
Martin Baldwin-Edwards, Riki van Boeschoten, IMISCOE Research Series,
Rotterdam, Springer, 2015, pp. 85-104.
İnalcık, Halil: Tanzimat ve Bulgar Meselesi, İstanbul, Kronik Kitap
Yayınları, 2017.
Kalh, Thede: “The Presence Pomaks in Turkey,” The Pomaks in
Greece and Bulgaria: A model case for borderland minorities in the
Balkans, Ed. by. Christian Voss, Münih, 2007, s. 228-234.
Kalionski, Alexei: “The Pomak Dilemma, La transmission du savoir
dans le monde musulman périphérique. Lettre d’ information,” Communities,
Identities and Migrations in Southeast Europe, Vol. 13, 1993, pp. 122-130.
Kamil, İbrahim: Bulgaristan’daki Türklerin Statüsü, İstanbul, Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfı, t.y.
Kamil, İbrahim: Bulgaristan Türkleri ve Göçler: Bulgaristan
Komünist Partisi Gizli Belgeleri (1944-1989) Cilt I (1944-1953), Ankara,
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2018.
Kamil, İbrahim: “Bulgaristan’dan Türkiye’ye Gerçekleşen 1950-1951
Göçünün Nedenleri,” Trakya Üniversitesi Balkan Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, C.5, 2016, s. 31-65.
Kamil, İbrahim: “Pomak Türklerinin “Kimlik” Mücadelesi ve
Bulgaristan Komünist Partisinin Gizli Kararları,” Atatürk Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, C. 59, 2017, s. 435-477.
128
Karagiannis, Evangelos: “The Pomaks in Bulgaria and Greece:
Comparative Remarks,” Euxeinos, Vol.8, 2012, pp.19-24.
Karagiannis, Evangelos: “The Pomaks of Bulgaria: A case of Ethnic
Marginality,” Bulgaria Social and Cultural Landscapes, Ed. by., Christian
Giordano, Dobrinka Kostova, Evelyne Lohman-Minka, Fribourg,
Universitatsverlag Freiburg Schweiz, 2000, pp. 143-157.
Karpat, Kemal, H.: Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Çev. Bahar
Tırnakçı, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010.
Kassam, Mohammad: “Arabia,” The Islamic World Review, Vol.4,
London, Islamic Press Agency, 1981, pp. 10-13.
Kayam, H. Cevahir: “Lozan Barış Andlaşması’na Göre Türk-Yunan
Nüfus Mübadelesi ve Konunun TBMM’de Görüşülmesi,”Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, C.27, 1993, s. 581-608.
Kiel, Machiel: “Nevrekop,” İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, C.33, 2017, s.54-55.
Kiel, Machiel: “Tatar Pazarcık,” X. Türk Tarih Kongresi’nde
Ayrıbasım, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994.
Kiel, Machiel: Turco-Bulgarica: Studies On The History,
Settlement, And Historical Demography Of Ottoman Bulgaria, İstanbul,
The ISIS Press, 2013.
Kocacık, Faruk: ‘’Balkanlar’dan Anadolu’ya Göçler (1878-1890),’’
Osmanlı Araştırmaları Dergisi, C. 1, İstanbul, 1980, s.137-190.
Konstantinov, Yulian: “Strategies for Sustaining a Vulnerable
Identity,” Muslim Identity and The Balkan State, Ed. by., Suha Taji-Farouki,
Hugh Poultons, London, Hurst and Company, 1997, pp. 33-53.
Korkmaz, Nuri: “Shifting Physical Borders and Cultural Boundaries In
The Balkans: The Conversion of Pomaks In Bulgaria During the 1912-1913
Wars,” Uluslararası Balkan Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Bildiriler, Cilt
II, Ed. by. Aşkın Koyuncu, Çanakkale, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Yayınları, 2017, s. 262-272.
129
Kostanick, Huey, Louis: “Turkish Resettlemet of Refugees from
Bulgaria, 1950-1953,” Middle East Journal, Vol. 9, 1955, pp. 41.52.
Koyuncu, Aşkın: “1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi Öncesinde Şarkî
Rumeli Nüfusu,” Avrasya Etüdleri, C. 44, 2013, s. 177-208.
Koyuncu, Aşkın: “Balkan Savaşları Sırasında Pomakların Zorla
Tanassur Edilmesi (1912-1913),” Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, C. 33, 2013, s. 139-196.
Küçükcan, Talip: “Re-claiming Identity: Ethnicity, Religion and
Politics among Turkish-Muslims in Bulgaria and Greece,” Journal of Muslim
Minority Affairs, Vol. 19, 1999, pp. 49-68.
McCarthy, Justin: Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının
Etnik Kıyımı (1821-1922), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2012.
Memişoğlu, Hüseyin: “Pomaklar,” İslam Ansiklopedisi, C.34, 2007, s.
320-322.
Memişoğlu, Hüseyin: Balkanlar’da Pomak Türkleri, İstanbul, Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2005.
Nahodilova, Nenka: “Communist Modernisation and Gender:
Bulgarian Muslims 1970–1990,” Contemporary European History, Vol. 19,
Cambridge, Cambridge University Press, 2010, pp.37-53.
İpek, Nedim: Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877-1890),
Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1999.
Oran, Baskın: “Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik,”
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.48, 1993, s.109-
120.
Osterman, Olson, Laura: “Movements For Islamic Revival and Folk
Revival Among Rural Bulgarian Muslims In The Post-Communist Period,”
National Council for Eurasian and East European Research Working
Paper, Title VIII Program, 2014, (Çevrimiçi)
https://www.ucis.pitt.edu/nceeer/2014_828-10g_Osterman.pdf, 09.10.2018.
Papadimitriou, Panagiotis G.: “(Trans)forming group identities among
the Rhodopes’ Pomaks in the first decades of the 20th century: a historical
perspective,” Balkan Studies, Vol.45, 2015, pp. 209-235.
130
Pınar, Mehmet: “Tek Parti Döneminde Pomaklar,” Tarih Okulu
Dergisi, C. 9, 2016, s. 803-835
Popoviç, Alexandre: “The Turks of Bulgaria (1878-1985),” Central
Asian Survey, Vol.5, 1986, pp. 1-32.
Popoviç, Alexandre: “Pomaks,” The Encyclopaedia of Islam, Vol.8,
Ed. by. C. E. Bosworth, E. van Donzel, W. P. Heinrichs. G. Lecomte, Leiden,
E. J. Brill, 1995, pp. 320-324.
Poulton, Hugh: Balkanlar: Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler,
Çev. Yavuz Alagon, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1993.
Crampton, R.J.: Bulgaristan Tarihi, İstanbul, Jeopolitik Yayınları,
2007.
Roussi, Antoaneta: “The Women of Ribnovo- the last of the Pomaks,”
Cafe Babel, March 17, 2017, (Çevrimiçi) https://cafebabel.com/en/article/thewomen-of-ribnovo-the-last-of-the-pomaks-5ae00baff723b35a145e7c67/, 10
Eylül 2018.
Sabev, Orlin (Orhan Salih): “Osmanlı Sonrası Bulgaristan’da ‘Yeniden
Doğuş’ Süreçleri,” 89 Göçü: Bulgaristan’da 1984-89 Azınlık Politikaları ve
Türkiye’ye Zorunlu Göç, Ed. by. Neriman Ersoy-Hacısalihoğlu, Mehmet
Hacısalihoğlu, İstanbul, BALKAR & BALMED, 2012, s.121-136.
Sanders, Irwin T.: ‘’The Muslim Minority of Bulgaria,’’ The Moslem
World, Vol.24, New York, 1934, pp. 356-369.
Seyppel Tatjana: “The Pomaks of Northeastern Greece: an endangered
Balkan population,” Journal of Ethnopolitics and Minority Issues in
Europe, Vol. 6, 2007, pp. 41-49.
Stojanovski, Strashko, Ananiev Jovan, Nikodinovska, Krstevskac, Ana:
“Between Religion and Nation: The Identity of Makedonci muslimani in
Republic of Macedonia,” International Journal of Sciences: Basic and
Applied Research, Vol. 20, 2015, pp. 194-201.
Şimşir, Bilâl N.: Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler I, Ankara, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 1968.
131
Şimşir, Bilâl N.: Rumeli’de Türk Göçleri: Belgeler II, Ankara, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 1989.
Şimşir, Bilâl N.: Rumeli’den Türk Göçleri: Belgeler III, Ankara,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989.
Şimşir, Bilâl N.: Balkan Savaşlarında Rumeli Türkleri: KırımlarKıyımlar-Göçler 1821-1913, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2017.
The Turkish Presence in Bulgaria I, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1987.
Todorova, Maria: “Identity (Trans)Formation Among Bulgarian
Muslims,” The Myth of “Ethnic Conflict” Politics, Economics and
“cultural” Violence, Ed. by., Beverly Crawford, Ronnie D. Lipschutz,
Berkeley, 1998, pp. 471-512.
Troeva, Evgenia: “The Rhodopes: Perceptions About Boundaries,”
Institute of Ethnology and Folklore Studies, Vol. 28, 2013, pp. 77-86.
Toğrol, Beğlan: Direniş (Bulgaristan Türklerinin 114 Yıllık Onur
Mücadelesinin Karşılaştırmalı Psikolojik İncelemesi), İstanbul, Boğaziçi
Üniversitesi Matbaası, 1991.
Turan, Ömer: “The Rhodope Resistance and Commission of 1878,”
War and Diplomacy: The Russo-Turkish War of 1877-1878 and the
Treaty of Berlin, Ed. by., M. Hakan Yavuz, Peter Sluglett, University of Utah
Press, 2015, pp. 511-534.
Turan, Ömer: “Pomaks, Their Past and Present,” Journal of Muslim
Minority Affairs, Vol. 19, 1999, pp.69-83.
Turan, Ömer: Rodop Türklerinin 1878 Direnişi, Ankara, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 2000.
Turan, Ömer: The Turkish Minority in Bulgaria (1878-1908),
Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1998.
Uygun, Hasan: “Trakya’da Pomaklar: Kökenleri, yerleşim yerleri,
gelenekleri ve kültürleri,” Trakya’nın Renkli Dünyası Aşrı Memleket,
Derleyenler Tuncay Bilecen, İbrahim Dizman, İstanbul, İletişim Yayınları,
2017, s.169-190.
132
Ülker, Erol: “Assimilation of the Muslim communities in the first
decade of the Turkish Republic (1923-1934),” European Journal of Turkish
Studies, 2007, (Çevrimiçi) https://journals.openedition.org/ejts/822, 10.09.
2018.
Yazıcı, Hakkı, Demirel, Muammer: “93 Harbi” (1877-1878 OsmanlıRus Savaşı)’nden Sonra Eskişehir’e Yerleştirilen Göçmenler,” Atatürk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Prof. Dr. Zeki Başar
Özel Sayısı, C. 29, 2006, s. 269-270.
Yıldırım, Bülent: “Bulgaristan’daki Müslüman Türk Azınlığa Baskılar
ve Göç (1934-1939),” Yeni Türkiye Dergisi, C.69, 2015, s. 4095-4102.
Yozmerdivanla, Ahmed, Adile: “Pomak Müslüman Kimlik ve
Aidiyetinin Sosyolojik Analizi: Bulgaristan Örneği,” Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu ve İslam Ülkeleri
Araştırmaları Enstitüsü, 2015.
Zelengora, Georgi: Türkiye’deki Pomaklar, Çev. Zeynep Zafer,
Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2017.
Zelengora, Georgi: ‘’Orehovo’dan İlyasağaçiftliği’ne (Balkanlar’dan
Anadolu’ya Pomak Göçlerine Klasi Bir Örnek),’’Uluslararası Balkan Tarihi
ve Kültürü Sempozyumu, Bildiriler C. II, Ed. by., Aşkın Koyuncu,
Çanakkale, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları, 2017, s.252-261
Zhelyazkova, Antonina: “Bulgaria,” Oxford Handbook of European
Islam, Ed. by., Jocelyne Cesari, Oxford, Oxford Press, 2014, pp. 565-614.
Zhelyazkova, Antonina: “Islamization in the Balkans,” The Ottomans
and The Balkans: A discussion of Histography, Ed. By., Fikret Adanır &
Suraiya Faroqhi, Leiden; Boston, Köln; Brill, 2002, pp. 223-266.
“Zveno Group,” Encyclopaedia Britannica, (Çevrimiçi)
https://www.britannica.com/topic/Zveno-Group#accordion-article-history,
12.06.2019.
Xhanari, Lindita, Latifi: Balkan dillerindeki ortak Türkizmalar
sözlüğü, Denizli, Pamukkale Üniversitesi Yayınları, 2015.

About Post Author

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail